Bizim nükleer kapasitemizin artması için büyük santral projeleri ve ‘Küçük Modüler Reaktör’ler (SMR) konusunda attığımız adımlar bu açıdan da çok anlamlı. Yeni yüzyılda nükleer, dünyada da Türkiye’de de başrolde olacak” dedi.
Kayrın, büyük nükleer santral projelerinin yanında pratikliği ve düşük maliyetiyle öne çıkan SMR’lerin küresel nükleer pazarda da hızla yerini alacağını kaydeden Kayrın, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıkladığı rakamlara göre 20 gigavatlık nükleer kapasiteye ulaşma hedefimiz var. Bunun 5 gigavatının da SMR’lerden elde edilmesi planlanıyor. Dünyada da nükleere ilgi yeniden canlandı. Özellikle SMR’ler Türkiye dahil çok sayıda ülkede gündemde. Nükleer Enerji Ajansı’nın (NEA) tahminleri küresel SMR pazarının hızla büyüyerek 2035 yılında 21 gigawata kadar ulaşabileceğini ortaya koyuyor. Bu tahminlere göre inşaat hızı 2050 yılına kadar yılda 75 gigawata ulaşırsa önümüzdeki 30 yıl içinde 375 gigawata kadar kurulu kapasite inşa edilmiş olacak” diye konuştu.
“2030 YILI CİVARINDA TÜRKİYE DE SMR KULLANAN ÜLKELER ARASINA KATILACAKTIR”
SMR’lerin dünya çapında bu denli ilgi görmesinin en büyük nedenlerinden birinin inşaat ve işletme maliyetlerinin azlığı olduğunu belirten Kayrın, “Enerji güvenliği, birçok ülkenin ulusal güvenlik ve istikrar açısından önemli bir endişe kaynağı. SMR'ler, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek ve enerji arzını sağlamlaştırmak için önemli bir seçenek olarak değerlendirilebilirler. Enerjiye erişimi zor olan uzak veya izole bölgelerde elektrik üretimi için cazip bir seçenek olan bu tesislerin kapasiteleri düşük olsa da üretimleri, taşınmaları ve montajı oldukça kolay. Bu da ciddi bir avantaj olarak SMR teknolojisini öne çıkarıyor. Son olarak COP28’de dünya çapında enerjide nükleerin payının artırılması konusunda pek çok ülkenin aynı fikirde olduğunu gördük. Hem büyük çaplı nükleer santrallerin hem de SMR’lerın yapımına ağırlık verilmesinin avantajları ve SMR’lerın çeşitli ulusal kalkınma hedeflerine nasıl çözüm getirebileceği ülkelerin temsilcileri tarafından orada da masaya yatırıldı. Türkiye’de de bu konu özellikle Ulusal Enerji Planı’nın yenilenmesi ve enerjide gelecek hedeflerinin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi sonrası ağırlık kazandı. 2030 yılı civarında Türkiye’nin de SMR teknolojisini kullanan ülkeler arasına katılacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“80’DEN FAZLA SMR KONSEPTİ BULUNUYOR”
Kayrın, şöyle devam etti:
“Bu tesisler reaktör çekirdeği, soğutma sistemleri ve diğer bileşenleri daha küçük, taşınabilir modüller halinde inşa ediliyorlar ve enerji üretmek için tıpkı büyük nükleer santraller gibi nükleer fisyondan yararlanıyorlar. SMR’ler geleneksel nükleer güç reaktörlerinin üretim kapasitesinin yaklaşık üçte biri kadar, birim başına 300 megavata kadar güç kapasitesine sahip gelişmiş nükleer reaktörler olarak tanımlanıyor. SMR'lerin temiz enerjiye geçişte önemli bir faktör olma potansiyelleri hakkındaki tartışmalar artarken, dünya çapında birçok hükümet enerji politikalarının bir parçası olarak SMR'lerin geliştirilmesine yardımcı olma sözü veriyor. Yeni SMR tasarımlarının geliştirilmesi, yeni fikirler üzerine yapılan temel araştırmalardan, geliştirilen tasarımların ticari olarak uygulanması ve işletilmesine kadar devam etmektedir. Dünya genelinde 80'den fazla SMR konsepti ve tasarımı bulunmaktadır.”
“İLERİ İNŞAAT AŞAMALARINDA DÖRT SMR BULUNMAKTADIR”
Birçok nükleer enerji ülkesinin SMR'ler üzerinde araştırma ve geliştirme çalışmaları yürüttüğünü ifade eden Kayrın, “Bazılarının yakın gelecekte kullanılabileceği söylenirken, çoğu hala çeşitli geliştirme aşamalarındadır. Yerleşik ve gelişmekte olan birçok nükleer enerji ülkesi SMR'ler üzerinde araştırma ve geliştirme çalışmaları yürütmektedir ve şu anda Arjantin, Çin ve Rusya'da ileri inşaat aşamalarında dört SMR bulunmaktadır. Özellikle, Rusya halihazırda SMR ile donatılmış yüzer nükleer güç santralini hayata geçirmiştir ve kara tabanlı SMR’ler inşa etmektedir. Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom tarafından geliştirilen Akademik Lomonosov, yüzer SMR’nin tek örneği olarak nükleer enerji teknolojisinin yeni ve esnek uygulama alanlarından birini temsil etmektedir. Rusya’nın uzak kuzey bölgelerine yeşil enerji sağlayan ve 2020’de yılın nükleer santrali seçilen Akademik Lomonosov, 4 yıldır faaliyettedir. Bir diğer örnek ise Rosatom tarafından dünyanın en zor coğrafyalarından biri olan Yakutistan’da inşa edilen kara tabanlı SMR’dır. Bu SMR, en son nükleer enerjili buzkıran filosuna güç sağlamak için kullanılan RITM-200 serisinden uyarlanan su soğutmalı RITM-200N reaktörüne dayanmaktadır. Söz konusu SMR, Sibirya’nın ücra bölgelerindeki madenlere elektrik sağlaması ve kullandığı enerjinin temiz ve hassas Arktik ekosistemleri için zararsız olmasını garanti etmesi bakımından büyük önem teşkil etmektedir” dedi.
“SMR'LER GİBİ YENİ NÜKLEER TEKNOLOJİLERE İLGİ GÖSTERİLİYOR”
Ülkelerin farklı SMR çözümleri geliştirdiğini söyleyen Kayrın, “Polonya İklim ve Çevre Bakanlığı, GE Hitachi Nuclear Energy'nin BWRX-300 küçük modüler reaktörüne (SMR) dayalı enerji santrallerinin altı noktada inşası için prensip kararlarını yayınladı. Sahalarda toplam 24 adet BWRX-300 reaktörü planlanmaktadır. Eskiyen fosil yakıtlı enerji santrallerinin yerini alma ve daha geniş bir tüketici ve uygulama yelpazesi için esnek enerji üretimi talebini karşılama kapasitesi nedeniyle, küçük ve orta ölçekli veya modüler reaktörler dünya çapında giderek daha popüler hale gelmiştir. Bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Güney Kore gibi ülkeler de farklı SMR çözümleri geliştiriyor. Türkiye gibi bazı ülkeler de nükleer enerjiyi daha yaygın hale getirmek veya enerji ihtiyaçlarını karşılamak için SMR'ler gibi yeni nükleer teknolojilere ilgi gösteriyorlar. Ülkemizin enerji politikaları ve çevresel hedefleri göz önüne alındığında, SMR teknolojisi gibi daha küçük ve modüler nükleer reaktörlerin gelecekte Türkiye'nin enerji portföyünde yer almasına kesin gözüyle bakılıyor” diye konuştu.
“SMR’LER SAYESİNDE NÜKLEER ENERJİ YAYGINLAŞACAK”
SMR’lerin dar alanda, yüksek verimlilikte bir enerji üretiminin ülke ekonomisine büyük katkı sağladığını belirten Kayrın, “Sadece elektrik üretimi değil aynı zamanda gelişen nükleer teknoloji de farklı sektörlerde birçok kapı açıyor. Bu teknolojiye sahip olmak birçok alanda üst düzey standart yakalamak anlamına geliyor. Tıpkı büyük nükleer güç santralleri gibi karbon salınımı yapmayan SMR’ler yeterli iletim hattının bulunmadığı alanlar için en uygun enerji santralleri olarak görülüyor. SMR’ler sayesinde geleceğin enerjisi olarak görülen nükleer enerjinin dünyada çok daha yaygın bir hale geleceğini öngörmek de mümkün” ifadelerini kullandı.