İzmir'de yayın yapan üç yerel radyonun ortak yayınına canlı yayın konuğu olarak katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, gündeme damga vuracak önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Kocaoğlu, İslam Kalkınma Bankası'nın İzmir'e vermeye hazır olduğu ve Narlıdere metrosu için kullanacakları 110 milyon Euroluk krediye ilişkin İller Bankası onayının Mart ayından bu yana neden bir türlü verilemediğini sordu. Başkan Kocaoğlu,"8 Eylül'de gelen Başbakan'la birlikte İZBAN'ı açıp ardından İzmir'in kurtuluşunu birlikte kutlamak isterdim. Cumhuriyet Meydanı'nda İzmir’in kutlamaları var ama aynı saatte Sayın Başbakan'ın programına Buca’da temel atma töreni konulmuş. Bu çok büyük bir çelişki. Bunu kim kurguladı? Neden Sayın Başbakanı böyle bir pozisyona düşürdüler? Bunu da Başbakan'ın sorgulaması gerek" dedi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir'de yayın yapan üç yerel radyo, Romantik Türk, Can Radyo ve Yıldız FM’in ortak yayınına katıldı. Abdullah Polat, Gökhan Kafalı ve Melih Bingöl’ün sorularını yanıtlayan Başkan Kocaoğlu, kent ve ülke gündemine ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Bir kişiliğim ve kırmızı çizgilerim var
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, geçtiğimiz hafta İZBAN'ın Selçuk hattının açılış töreninde yaşanan krize ilişkin soruları da yanıtladı. Başkan Kocaoğlu, Devlet Demir Yolları ile İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin ortak yatırımı olan İZBAN'ın açılış ve temel atma törenlerini bugüne dek birlikte organize ettiklerini belirterek şunları kaydetti: "Basında Sayın Başbakanımızın Selçuk’un kurtuluş gününü kutlamaya geleceği, oradan da Selçuk’ta İZBAN’a bineceği ve Torbalı’da ineceği söylemleri 15 gündür dolanıyordu. İZBAN’daki arkadaşlar Devlet Demir Yolları’na soruyorlar, 'nedir, ne değildir' diye. Sanırım açılıştan bir hafta kadar önce Devlet Demir Yolları Genel Müdürü aradı. Kurtuluş etkinliği sonrası Selçuk’ta Başbakan'ın trene binip Torbalı’da ineceğini söyledi. 'Tamam' dedik. Bizim başka da bir şey bildiğimiz yok.
Bize davetiye o gün (8 Eylül) geldi. Valilik tarafından hazırlanan bir davetiyede program yazılmış. Havaalanında Başbakanı karşıladık ve Selçuk’a gittik. Ancak ne Selçuk kutlaması ne de bir şey var. İZBAN’ın açılış töreni var. Lütfedip bize de konuşma verdiler. Sıram geldi kürsüye çıktım. Önce yuhalandık, ‘İn aşağı, konuşma’ denildi. Sonra Recep Tayip Erdoğan sloganları başladı. Bitmesini bekledim. Baktım ortam gergin, ‘Arkadaşlar, müsaade ederseniz kısa konuşup ineceğim’ dedim. Ancak yuhalamalar tekrar devam ediyordu. Konuşturulmamak üzere gelinmişti. Bu son derece çirkin bir şey. Orada Sayın Başbakan var; bakanlar, milletvekilleri, il başkanları var. Bunları kimin oraya getirdiği, kimin kurguladığı herkes tarafından biliniyor.
Cevap hakkı doğmasın diye isim vermiyorum ama kimin nerede, nasıl, ne yaptığını, nasıl organize ettiğini hepimiz biliyoruz. Bunun üzerine terk etmek zorunda kaldık. Oradan birisi de kalkıp bir şey demedi. Herkes hatırlayacaktır, İzmir Enternasyonal Fuarı’nın açılışında, zamanın Sanayi Bakanı Nihat Ergün'e protesto olunca, ben en şiddetli bir biçimde kürsüye fırlayıp herkesi susturmuş, cevap vermiştim. Fuar İzmir’in açılışında Vali Yardımcısı'na böyle bir protesto yapmaya kalktılar; yine ev sahibi olarak susturdum. Ancak burada ben yuhalandıkça, protokoldeki insanların yüz hareketleri, jest ve mimikleri hiç üzülmüş, böyle bir olaydan etkilenmiş gibi değildi. Bunları da bütün kamuoyu gördü. Yanlıştı, yapılmaması gerekiyordu. Biz bunları hak etmedik. Sayın Başbakan’ın çok ağır bir lafı var; ‘Demek ki Sayın Cumhurbaşkanımızın sloganını atılmasını hak edemiyor’ diye. Benim bugüne kadar devlet protokolüne yaptığım karşılama, uğurlama ve saygı da bir kusurum yok. Ben belediye başkanıyım. Neyi doğru biliyorsam onu uygularım. Yuhalamayı, 'in aşağı' söylemlerini ne yapacağız. Bu işin kazananı yok. Başbakan'ın, kendisinin olduğu yerde bu operasyonu düzenleyenlerden hesap sorması gerekir. Beni ararsa ben bu isimleri ona da söylerim. Böyle bir davranışın Başbakan'ın olduğu bir yerde yapılmasının hiçbir açıklaması yok. Bir daha da olmamasını diliyorum.
Sayın Başbakan 8 Eylül'de geldi. İZBAN'ı birlikte açsaydık.. Aynı zamanda ertesi gün İzmir’in kurtuluşu vardı; İstiklal Savaşı’nın bitişi, ülkenin kurtuluşu. Ülke İzmir’de düşmanın denize döküldüğü gün kurtuldu. Biz bu bayramı ülkenin kurtuluşu ve kuruluşu olarak kutluyoruz. Sayın Başbakan Cumhuriyet Meydanı'na çelenk koymaya gelseydi. Hükümet Meydanı’na birlikte gitseydik, etkinlikleri birlikte izleseydik... Cumhuriyet Meydanı'nda İzmir’in kutlamaları var ama aynı saatte Sayın Başbakan'ın programına Buca’da İnkılap İstasyonu'nun olduğu yerde temel atma töreni konulmuş. Bu çok büyük bir çelişki. Bunu kim kurguladı? Neden Sayın Başbakanı böyle bir pozisyona düşürdüler? Bunu da Başbakan'ın sorgulaması gerek. Benim bir kişiliğim var, kırmızı çizgim var. Haksızlığa, adaletsizliğe, kişileri rencide etmeye karşıyım. Kim kişiliğimi rencide etmeye kalkarsa, böyle bir pozisyon yaratırsa, elimden gelen tepkiyi gösteririm. Geçmişte de gösterdim. Burada da… Büyüğü, küçüğü, şu partilisi, bu partilisi, hısmı, akrabası benim için yoktur. Benim kırmızı çizgilerime dokunuyorsa, çocuğuma da yaparım bunu."
İslam Kalkınma Bankası gerçeğini açıkladı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ'ın “İzmir Büyükşehir Belediyesi, İslam Kalkınma Bankası da dahil bir çok yere kredi için başvurduğu halde olumlu dönüş alamadı" yönündeki iddiasına da oldukça çarpıcı yanıtlar verdi.
Programda tüm dinleyicilerin ve İzmirlilerin bu konuyu can kulağı ile dinlemesini isteyen Başkan Kocaoğlu, İslam Kalkınma Bankası’ndan alınacak krediye ilişkin süreci şöyle anlattı:“Narlıdere metrosu için kredi arıyoruz. Zaten bu tür işler dışında kredi almıyoruz. Dünya finans kurumlarından krediyi bulduk. Bize maliyeti Euro olarak libor + yüzde 2.85 ile 3 arası. Bu krediyi bir hafta içinde alabiliyoruz. Belediyemizin güçlü mali yapısı nedeniyle benim kredi bulamamam söz konusu değil zaten.
Bunu Hamza Dağ da çok iyi biliyor. Bilmiyorsa da şimdi öğrensin. Ben diğer kurumlarla pazarlık ederken, İslam Kalkınma Bankası’ndan yetkililer randevu alarak bana geldiler. İslam Bankası ile İller Bankası birlikte çalışıyor. İslam Bankası, Türkiye’deki işlerini İller Bankası ile anlaşarak çözüyormuş. 'Yüzde 1.35 maliyet, yüzde 0.50’de İller Bankası komisyon alıyor. 1.85 maliyetle kredi veririz' dediler. İller Bankası’nın 150 milyon Euro aldığını, 40 milyonunu Antalya’ya verdiğini ve ellerinde 110 milyon Euro'nun hazır olduğunu söylediler. Hatta ben de Buca Metrosu için 350 – 400 milyon Euro’ya daha ihtiyacımız olduğunu bildirdim. ‘Onu da çözeriz’ dediler. Biz de hemen (Mart ayında) İller Bankası’na 110 milyon Euroluk kredi için yazı yazdık; ses yok.
İller Bankası Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı olduğundan Bakanımızı ziyaret ettim. Bu konuda destek olmasını istedim. Bakanımız bu konuda artı ya da eksi bir şey söylemedi. Ben o tarihten itibaren Sayın Başbakanımızdan randevu bekliyorum. Görüşeceğim 5-6 konu var. Bu konuların içinde en önemlilerinden biri de bu. Krediyi yüzde 1.85 maliyetle alabilirsem alacağım; alamazsam metroyu durduracak halim yok; 2.85 ten alacağım. Ancak 1.85 dururken Başbakandan randevu alamadım diye böyle bir şey olmaz. Ciddi bir tasarruf söz konusu. Sonra tekrar Ankara’ya gittim, İller Bankası Genel Müdürü ile görüştüm. Beyefendi ‘biz bu 110 milyon Euro’yu kentsel dönüşümde kullanacağız; onun için veremeyiz’ dedi. Ben de teşekkür ettim; çıktım.
Ertesi gün İslam Kalkınma Bankası’na gittim. Oradaki yetkililer de, ‘110 milyon Euro alt yapı yatırımlarına çıktı, kentsel dönüşümde kullanılamaz’ dedi. Ramazan ayında Binali Bey geldiğinde görüşemedim. O zamandan bu zamana, ben bu konuları konuşmak için randevu talep ettim; bekliyorum. 15 dakika görüşeceğim, olmazsa 2.85’e imza atacağım. Hamza Dağ İslam Bankası’ndan ‘büyükşehir kredi alamadı’ diyor. Siyaset yapıyoruz. Siyasette yüzde 3, yüzde 10 bazıları yüzde 50 abartı yapabilir. Ama İslam Kalkınma Bankası kredisi ile ilgili şu anlattığımdan başka bir şey yok”.
13 yıl önce Türkiye’nin en borçlu belediyelerinden biri olan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bugün Türkiye’nin en güçlü belediyelerinden belki birincisi olduğunun altını çizen Başkan Kocaoğlu, “Cıngar nereden çıkıyor biliyor musunuz? 13 senedir piyasadayız. Borcumuzu bir gün bile geciktirmedik. Kredi notumuz uluslararası derecelendirme kuruluşlarında tavan yapmış halde. İslam Bankası da bunun için gelmiştir. Burada bir kaynak var. Diğer AKP’li belediyelerin elinde hazır onaylanmış proje yoktur, ondan da olabilir. Ama ben niye İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne geldiniz diye sormadım. AKP'li vekilin 'kredi alamıyor' esprisi ile ilgili de şunu söylemek istiyorum: Zaten bizim kredimiz hazır. Yüzde 2.85 – 3 aralığında hazır olan kredimiz şu an bloke durumda. Biz İslam Bankası’ndan alabilir miyiz diye orayı bekletiyoruz. Hatta belediyemizin finans bölümünü aramışlar, kredi kullanılmayacaksa bekletmeyelim diye.." şeklinde konuştu.
İslam Bankası kredisi ile ilgili durumu Başbakan Binali Yıldırım’ın bilip bilmediği ile ilgili soruya da yanıt veren Başkan Kocaoğlu, “Başbakanımızın bu konuyu bilip bilmediğini bilmiyorum. Ama Hamza Dağ’ın açıklamasından, bu konunun belirli yerlerde konuşulduğunu, reddedilmek üzere karar verildiğini yorumluyorum. Çünkü benim bu konuyla uğraştığımı kimse bilmiyor. Konuşulmasında da yarar yok. Veriyorlarsa verecekler, vermiyorlarsa ‘iş olsun, pahalı olsun’ diyeceğiz; yapacağız” dedi.
Randevu isteriz, alırsak gideriz
Bazı AKP’li siyasetçilerin “Aziz Başkan randevu alamıyorsa biz alırız” şeklindeki açıklamaları ile ilgili bir soruya da yanıt veren Başkan Kocaoğlu, “Melih Gökçek veya Kadir Topbaş Başbakan ile görüşmek istediğinde milletvekilleri mi randevu alıyor? Böyle olursa bu iş başka mecralara gider. Bu kendilerine göre bir söylemdir. Söz sahibine aittir. Bizim randevu alamamamız gibi bir şey söz konusu değil. Bu konuda aracıya, tefeciye gerek yoktur. Randevuyu isteriz, alırsak gider konuşuruz” dedi.
Büyükşehir merkezi hükümetten daha çok yatırım yaptı
Yine AKP'li vekillerin gündeme getirdiği “İzmir hükümet yatırımlarında ikinci sırada” şeklindeki açıklamasını da değerlendiren Başkan Kocaoğlu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin merkezi hükümetin yatırımlarından daha çok yatırım yaptığının altını bir kez daha çizerek şunları aktardı: “Geçen gün kalkmış biri de ‘İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne para veriyoruz, borçları ödedik’ demiş. Ne zaman para vermiş? İzmirli sanayici, esnaf Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün illerinden daha fazla vergi beyan ediyor ve ödüyor. Biz de ondan pay alıyoruz. Onun dışında hiçbir projeye merkezi hükümetten bir kuruş teberru almadım. İzmir’den merkezi bütçeye giden para 42 milyar liradır. Merkezi hükümetten gelen 2.5- 3 milyar liradır. 13 milyar liralık zorunlu harcamaların haricinde...
Bunu Hamza Dağ, diğer milletvekilleri, Sayın Başbakan sorgulayacaklar ve İzmirlilere cevap verecekler. Astronomik rakamlarla hızlı tren geliyor 10 milyar, otoban geliyor 2 milyar... Muhasebe şaşmaz; çift taraflıdır. Artısı eksisi sonunda tutar. Hazine'nin, Maliye Bakanlığı’nın rakamlarına bakıldığında kimin ne kadar yatırım yaptığı görülür.”
Tramvaydan memnun olacaklar
Tramvay’ın İzmir için gerekli olup olmadığı yönündeki tartışmalara da değinen Başkan Kocaoğlu, “Bölgenin ve yolcunun durumuna göre metro, tramvay projelerini hayata geçiriyoruz. Karşıyaka tramvayını Katip Çelebi Üniversitesi, Çiğli Ata Sanayi, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nden geçecek şekilde uzatıyoruz. Karşıyakalı nasıl tramvaydan memnunsa, Konak bölgesinde oturan vatandaşlarımız da memnun olacaktır. Yılbaşında bitiyor; yaşayarak göreceğiz. Tramvay İzmir’in en önemli projelerinden birisidir. Trafiği aksatıyor mu rahatlatıyor mu göreceğiz. Ben vatandaşlarımızın memnuniyet düzeyinin maksimuma çıkacağına inanıyorum” diye konuştu.
Bertaraf tesisinde süreç tıkandı
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, kente kazandırmak istedikleri katı atık bertaraf tesisi konusunda kararlılıklarının sürdüğünü ancak açılan davalar nedeniyle tıkanma yaşadıklarını söyledi. Başkan Aziz Kocaoğlu, üniversitelerin olumlu görüşlerine rağmen mahkemeye görüş sunan bilirkişilerin farklı bir yaklaşım içinde olduğunun altını çizdi.
Katı atık bertaraf tesisi projesinin ortaya çıktığı ilk günden bu yana birçok farklı yerin gündeme geldiğini ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, şunları kaydetti: "Tespit ettiğimiz Yamanlar'daki yeri kimseye söylemeden önce meslek odalarına gittim ve gösterdim. Neler olabileceğini konuştuk, görüştük, onlar da yeri beğendiler. İlgili bölge ve il müdürlerini götürerek bütün kurumlardan olumlu görüş aldık ama 2-3 avukat arkadaş bu sürece itiraz etti.
Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bilirkişi raporları bizim aleyhimize geldi. Bunun üzerine biz üniversitelerden, bilim insanlarından raporlar aldık. Bizim aldığımız raporlar olumluydu. Devlet Su İşleri’nin ve Orman Müdürlüğü’nün istediği her türlü proje taahhüdünü aldık. Şu anda Çevre Bakanlığı’ndan da bizlere gelen herhangi bir şey yok. Onlar da bu işin bir an evvel başlamasını istiyorlar.
Ancak yürütme durmadan, mahkeme kararı bitmeden ÇED raporunu alamıyoruz. Dolayısıyla beklemedeyiz. Mahkeme bu sefer üniversiteden gelen raporlar çerçevesinde aynı bilirkişilerden yine bir rapor hazırlamasını istedi ve bu kez daha şiddetli bir biçimde bizim aleyhimize rapor açıkladılar. Durum bu aşamada. Bu iş tıkandı. Çevre konusunda, yeşillendirme konusunda, körfezin temizlenmesi konusunda, arıtma konusunda yaptıklarımız belli. Ülkede çevre yatırımları konusunda açık ara öndeyiz. Bu dava açan avukat arkadaşlara tekrar bu kararlarını gözden geçirmelerini diliyorum. Başka da yer yok. Burası da olmadığı zaman 'buldum, ÇED'e gitti', bu dönem de olmaz. Öbür dönemin ortalarına kalır."
Bir kurul oluşturalım, o denetlesin
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Yatağan ve Köyceğiz örneklerinde olduğu gibi baca sistemlerinin çalıştırılmaması sonucu çevre ve insan sağlığının zarar görmesi nedeniyle toplumda termik santrallere karşı bir tepki oluştuğunu da hatırlatarak, çöp konusunda da benzer bir durum yaşandığını söyledi. Geçmişte vahşi depolama yöntemlerinin uygulandığını ve atıkların bir sanayi ürünü ve ekonomik değer olarak algılanmadığını ifade eden Başkan Kocaoğlu, şöyle devam etti: "Biz örnek bir tesis kuracağız ve bunun gibi birçok yere ihtiyacımız olacak. Bizim çöpümüzün yüzde 80’i metropolde, yüzde 10’u Küçük Menderes’te, yüzde 10’u ise Bakırçay’da toplanıyor. Biz burada merkezdeki çöpün yüzde 40’ını geri dönüşüme tabi tutacağız, ayrıştıracağız. Bunu da kente yakın, merkeze yakın bir yerde yapacağız.
Örnek tesisi bu güne kadar gösteremediğimiz için hızlı ilerleyemiyoruz. Termik santralde olduğu gibi insanların üzerindeki korkuyu giderecek bir faaliyette bulunamadık. Bu şansı bize verin. Kim bu konuda izleyici, denetleyici olmak istiyorsa, bir kurul oluşturalım. Bu kurul yapımından, işletmeye kadar denetlesin. Hatalarımızı, çevreye zarar verip vermediğimizi değerlendirsin. Bunu da öneriyoruz, açığız. Çevre Bakanlığı da bu konuda mahkeme kararı biter bitmez, sanırım bir ay içerisinde ÇED'i verecek, kamulaştırma yapacağız. Mahkeme karar vermeden ne kamulaştırma yapabiliriz, ne hazineden arazi alabiliriz, ne de proje ihalesine çıkıp para harcayabiliriz."
İZBAN'da hat kirası sorunu
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediye ile TCDD'nin ortak kuruluşu İZBAN'ın kullandığı demiryolu hattı için talep edilen kira bedeline de değinerek, " Devlet Demir Yolları '5 milyon dolar artı 5 milyon EURO bedelle hattımı kiraya vermek zorundayım' diyor. İZBAN’ın geliri yok, borç ödüyoruz. Bu kiranın makul bir düzeye getirilmesi lazım. Sadece Büyükşehir Belediyesi değil kirayı İZBAN da ödüyor. İZBAN’da para yok. 5 lira ben, 5 lira Devlet Demir Yolları, 5 lira devlet ödüyor ama 10 lirası yine Devlet Demir Yolları gidiyor" diye konuştu.
Adaylık kriterleri
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2019 yerel seçimleri için belirlediği söylenen 10 maddelik aday kriterlerine ilişkin düşünceleri de sorulan Başkan Kocaoğlu, henüz yazılı bir açıklaması olmadığını ve bazı bilgilerin çarpıtılabildiğini belirterek, "Bir belediye başkanı adayını değerlendirirken duruşuyla, hayata bakışıyla, insana bakışıyla değerlendirmek lazım. Genel kabul gören adam, her seçmenin belli bir kesiminden genel kabul görür” dedi.
Örgütü yerel güçler dizayn etmeli
Ne mahalle ne de il başkanlığı seçimine çok zorda kalmazsa dahil olmayacağını ifade eden Başkan Aziz Kocaoğlu, "İzmir’den kontenjandan adayı olabilirler ama örgüt yerel güçler dizayn etmelidir. Yani burada emek verenler örgüte sahip olmalıdır. Kontenjandan gelebilirsin, ona bir şey demiyorum ama örgüt yereldir. Örgüt on binlerce kişiyi yönetir. O zaman bu adamların örgütteki yarışına müdahale etmeyeceksiniz.
Bugün CHP, AKP ve MHP gibi partilerin örgütlerinde binlerce, on binlerce kişi var. Bunları cebinizde getiremeyeceğinize göre örgütte olanlara saygı duyacaksınız. İzmir’in 30 adayının nereden baksanız 25’i de örgütten gelmiştir. Örgütün içinden gelen belediye başkanının da çok yakınını, akrabasını partide göreve getirmesi yanlıştır. Çalışacağı örgütün sağlıklı ve parti menfaatini üstün tutması belediye başkanının görevidir” dedi.
İnciraltı cennet olacak
İnciraltı bölgesinin bugüne kadar arazi sahipleri tarafından çok iyi korunduğunu bu nedenle, oradaki arazi sahiplerine teşekkür borçlarının olduğunu ifade eden Büyükşehir Belediye Başkanı, şöyle devam etti:"İnciraltı'nı planlama zamanı gelmiş, çoktan geçmişti. Şimdi orası bir ivme kazandı. 5 sene sonra para sadece bir kat da değil o kara parçasına yüklediğiniz fonksiyonda olacak. İnciraltı cennet olacak. Yeşillikler içinde hastaneler, kür merkezleri, termal havuzlar yapıldığını ve kente nasıl katma değer getireceğini bir düşünün. Dün Çeşme’deki kür merkezinin planlarıyla ilgili sohbet ettik. Kür merkezini yaptığımızda biz Çeşme’deki otellerin doluluk süresini bir ay daha arttırdığımızda, sezon 4 ay olduğunda turizmci kazancını yüzde 50 artırır. Kür merkezlerinin birini Çeşme’ye birini de Doğanbey’e yapıyoruz. Ne kadar yatak var, o kadar eleman çalışıyor. Artık sanayi istihdam üretmiyor. Bizim de bu cennet vatanda istihdam olanağı yaratmamız lazım. İnciraltı tamamlansın, İzmir hem doğasıyla hem de istihdam olanaklarıyla sıçrama yapacak."
Doğayı kirletmenin bir anlamı yok
Buca’da kurulması gündeme gelen taş ocağı tartışmasına da değinen Başkan Aziz Kocaoğlu, “Bizim artık taş ocaklarına müdahale etme şansımız yok. Ruhsat verme yetkisi bizden alındı. Valilik uhdesinde, bizde değil. Hazır taş ocakları varken başka birisi de şurada üretsin diye bunun yaygınlaştırılmasının bir anlamı yok. Yarımada'ya açılmasının ise hiç bir anlamı yok. Mıcır zaten Belkahve'den gidiyor. Bir daha orada kurulmasının ne manası var. Doğayı kirletmenin ne anlamı var. Urla’da eski sınırımızın bittiği yere taş ocağı ruhsatı verildi. Doğayı katletmenin bir anlamı yok. Kimseyi suçlamıyorum ama yetki bizde değil" diye konuştu.