Başlığın ne kadar rahatsız edici olduğunun farkındayım ancak son günlerde yaşananlar da bir o kadar bayağı değil mi? Bir yandan Eyyam-ı Bahur zamlarıyla hepimiz beyin kanaması kıyılarında dolaşıyoruz bir yandan da kavrulmuş zihinlerimizle buz gibi polemiklere balıklama atlıyoruz. Derdi tasası olmayan kesimin bugünlerde en çok takip ettiği konu; kimlerin Barbie akımına kapıldığı?
Barbie olmak kimlere daha çok yakışıyor? Ya da kimler kendini bu uğurda feda ediyor? Vallahi oturduk ülkece izliyoruz...
Yani Hadise gibi Merve Boloğur gibi popüler kadınları anlarım da “Bre Berdan Mardini senden Barbie olur mu?” demeden kendimi alamıyor, bu akımın gıybetine göz kırpıyorum. Bu işlerin kompetanları kimlere Barbie olmak yakışıyor diye tartışadursun, biz gelelim başlığın sebebi hikmetine…
Bildiğiniz üzere ülkemizde ücretli bir yayın platformu olan Disney kanalı önce şaşaalı haberlerle Atatürk dizisine başlayacaklarını duyurdu ardından ise iddialara göre Ermeni lobisinin baskılarıyla bu projeyi rafa kaldırdı. Ülkede her ne kadar kutuplaşma yaratılmaya çalışılsa da büyük bir çoğunluğumuz çok şükür Atatürk’ü kırmızı çizgimiz olarak kabul ediyoruz, doğal olarak da bu kararı protesto ediyoruz...
Biz ediyoruz da bu topluma yön veren siyasilerden net bir ses duyan var mı? Hükümetten zaten yok da CHP’den bir tweet dışında tepki gösteren var mı? Yok. Her mevzuda akil insan olarak gösterilen tiplerden ses var mı? O da yok. Ama en duyarlı sandığımız kesimden yani sanatçı ya da sanatçı olmaya çalışan oyuncu, şarkıcı, türkücü takımdan da ses yok. Bu ülkede yaşı 60’a dayanmış ama aynaya bile bakmadan Barbie akımına uymayı hak gören ablamız bir kelam ederek Atatürk’ü rafa kaldırmaya çalışanlara tepki göstermiyor. Mesela depremzedeleri verdikleri oylar yüzünden kahkahalarla aşağılayan sonra da “Ben çok Atatürkçüyüm ayol” diye kendini savunan sarışın kızdan ses var mı? Tabii ki yok. Bir de maganda taklidi yaparak zengin olunca her şeyi bildiğini zanneden Recep İvedik var ki korkusundan kafasını dışarı bile çıkarmıyor...
Geçtiğimiz günlerde Lozan Antlaşması’nın yıl dönümünde söylemiştim artık kendi tarihini bilmektense Ceyda Düvenci’nin neden boşandığını merak eden bir toplum haline geldik. Sadece içi boş dalga geçmelerle küçük akıllarımızla mizah yaptığımızı zanneden ancak bu ülkede özgürce yaşayabilmemiz uğruna verilen savaşlardan, ölümüne mücadelelerden bihaber bir millete dönüştük. Afyon’un karlı dağlarında, kokuşmuş tren vagonlarındaki saman yığınlarının üzerinde günde 1-2 saat uyuyarak dünyanın egemen güçleriyle topyekün savaşan, askerine bir somun ekmek fazla yedirebilmek için annesine halıları sattıran, Belkahveden İzmir’i gözyaşlarıyla izleyen Atatürk’ü unuttuk ama Barbie akımına kapılmayı es geçmedik. Yazıklar olsun bize…