ÖMER CEYLAN- Mitoloji denizlerle ilişkili kadınların hep ‘kötücül’ olarak görülmesi, yönetmen Ufuk Umut Uğur ve yapımcı Edanur Dursun’un zihninde ‘Acaba denizcilik alanında kadınların şu anki durumu nasıl?’ sorusunun canlanmasına neden oldu. Sorunun zihinlerinde canlanmasının ardından yaptıkları araştırmalar sonucunda denizcilik gibi erkek egemen bir sektörde var olma çabası içerisinde olan ‘denizci kadınları’ anlattıkları ‘Süvari Hanım’ belgeseli ortaya çıktı. Biz de 9 Eylül Gazetesi olarak belgeselin bilinen, bilinmeyen detaylarını genç belgeselciler ile konuştuk. Muhabirimiz Ömer Ceylan’a verdikleri söyleşide, Belgeselin ortaya çıkış serüveni, süreç içerisinde yaşadıkları, belgeselde en çok etkilendikleri hikâye ve vermek istedikleri mesaj anlatan genç belgeselciler, “Denizcilik gibi zorlu bir alanda mücadele veren kadınların başarısı, diğer kadınları kendi hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirme konusunda cesaretlendirecektir. Ayrıca, belgeselimiz, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratarak kalıplaşmış cinsiyet rolleri ve önyargıların sorgulanmasına da katkı sağlıyor” dedi.
Öncelikle sizleri tanıyabilir miyiz?
Umut: Selamlar ben Ufuk Umut Uğur, Süvari Hanım belgeselinin yönetmeniyim. Liseden beri kendi yazdığım senaryoları kısa filme dönüştürüyorum. Lise ve üniversitede deneyim kazanmak için çeşitli özel tiyatrolarda oyunculuk yaptım. Yıllar içinde film sektöründe de ışık hariç hemen hemen her birimde çalışma tecrübem oldu. Fakat artık kendi projelerime odaklanmaya çalıştığım bir dönemdeyim.
Edanur: Ben Edanur Dursun, eski bir siyaset bilimi mezunu yeni bir yaratıcı sektör takipçisiyim. Kendimi “Süreç Tasarımcısı” olarak tanımlıyorum. Süvari Hanım belgeselinde ilk defa yapımcılık deneyimi edindim. 3 yıldır kadın alanında çalışmalar yürütüyorum.
Süvari Hanım belgeselinin ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız? Bu projeye nasıl karar verdiniz?
Umut: Yapımcım Eda ile daha önce gerçek kadın hikayelerinden esinlenerek senaryosunu da Eda’nın yazdığı bir kurmaca kısa film çekmiştik. Sonra tekrar beraber bir şeyler üretmek istedik. Daha önce hiç belgesel çekmediğim için belgesel çekme deneyimi ilgimi çekiyordu. Sanırım Eda da en başından beri belgesel fikrine daha sıcak bakıyordu.
Eda: Kadın denizcilere dair bir belgesel yapma fikrimiz, bu alandaki eksikliği fark etmemiz ve kadın denizcilerin hikayelerine duyduğumuz derin bir merakla şekillendi. Projemiz, hem tarihsel hem de toplumsal açıdan kadın ve denizcilik kavramlarının iç içe geçtiği bir keşif yolculuğuna dönüştü. İlk adımda, günlük hayatta sıkça kullandığımız deyim ve atasözlerinin kökenlerini araştırdık. Bu araştırma sırasında, tarihin tozlu raflarından kadın denizcilerin az bilinen hikayelerini gün yüzüne çıkardık. Bu keşif, bizi kadınların denizcilik dünyasındaki rolünü derinlemesine incelemeye teşvik etti ve belgeselin ana teması haline geldi. Süvari Hanım belgeseli, merakın tetiklediği bir yolculukla ortaya çıktı. Kadınların denizcilik tarihindeki yeri ve bu alandaki zorluklarla dolu hikayeleri, bizi hem etkiledi hem de bu projeye olan tutkumuzu pekiştirdi.
Kadın denizcilerin hikayelerini anlatma fikri nasıl doğdu? Bu konuda ne gibi özel araştırmalar yaptınız?
Umut: Denizcilik mitolojisinde kadın hep bir korku ögesi olarak yer bulmuş. Dolayısıyla kadınlara bu kadar katı bir şekilde mesafe koyan denizcilik sektöründe acaba şu an kadınların varlığı ne durumda diye merak ettik. Fakat bununla ilgili elle tutulur bir çalışma göremedik. Bunun üzerine kendimiz kolları sıvadık ve belgeselin araştırma sürecine başladık.
Eda: Bu süreçte, Türkiye'nin ilk kadın süvarisi Nildeniz Sütçü Şen gibi öncü kadın denizcilerin yaşam öykülerini inceledik. Örneğin, Nildeniz Sütçü Şen, 10 bin tonluk bir tankerle açık denizlerdeki ilk yolculuğunu gerçekleştirmiş ve dev tankerlerin kaptan köşkünü hem evi hem de iş yeri belleyen bir kadın denizci olarak tanınmakta. Ayrıca, denizcilik tarihindeki diğer ünlü kadın denizcilerin hikayelerini de araştırdık. Örneğin, Anne Bonny ve Mary Read gibi kadın korsanların yaşamları, denizcilik dünyasında kadınların varlığını ve etkisini göstermekte. Bu araştırmalarımız, kadınların denizcilik dünyasındaki yerini ve karşılaştıkları zorlukları daha iyi anlamamıza yardımcı oldu. Belgeselimiz aracılığıyla, kadın denizcilerin cesaret ve kararlılıkla dolu hikayelerini izleyicilere aktarmayı ve denizcilik tarihine yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedefliyoruz.
Belgeselinizi izleyenlerin, kadın denizcilerle ilgili nasıl bir farkındalık kazanmasını umuyorsunuz?
Eda: Kadınların denizcilik gibi erkek egemen bir sektörde yer edinme çabası ve bu süreçte karşılaştıkları önyargılar, belgeselimizin ana temalarından biri. İzleyiciler, bu hikayeler sayesinde denizcilik tarihinde kadınların oynadığı rolü yeniden düşünmeye ve kadınların bu alandaki katkılarını daha iyi anlayabilecektir. Ayrıca, belgeselimiz sadece geçmişi değil, bugün kadın denizcilerin yaşadığı mücadeleleri ve başarıları da gözler önüne seriyor. Onların ilham verici hikayeleri, izleyicilere kadınların her alanda eşit fırsatlara sahip olması gerektiğini de anlatıyor. Kadınların denizcilik dünyasındaki varlığını daha fazla destekleyen ve bu hikayelere saygı duyan bir toplumsal bilinç oluşturmaya katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Denizcilik tarihi genellikle erkek egemen bir alan olarak bilinir. Kadınların denizcilikteki yerini vurgulamak için belgeselde neleri ön plana çıkardınız?
Eda: Tarih boyunca erkek egemen bir sektörde kendilerine yer açma mücadelelerini, bu süreçte gösterdikleri kararlılığı ve direnci anlatmayı amaçladık. Denizcilik tarihine daha kapsayıcı bir bakış açısı kazandırmak ve kadınların denizcilikteki katkılarına hak ettikleri değeri vermek istedik.
Umut: Günümüze geldiğimizdeyse kadınların denizcilikteki yerini vurgulamak için yaptığımız şey bu belgeseli çekmek oldu. Günümüzde toplum, kadınların denizcilik sektöründeki varlığından pek haberdar değiller. Fakat zaten denizcilik sektörüne de vakıf değiller. Yüzyıllarca anlatıla gelen kulaktan kulağa yayılan denizcilik hikayelerinde kadınların ancak bir korku ögesi olarak bulunduğunu da düşünürsek kadınların denizlerde var olmadığının düşünülmesi normal karşılanabilir. Fakat artık kadınlar bu sektörde varlar ve hatta bu sektörün en önemli isimlerinden bazıları kadın. Sektörde yaşanan normalleşme bizim de yaptığımız gibi üretimler sayesinde toplum tarafında da yaşanacaktır.
Süvari Hanım belgeselinin kadın denizciler için bir ilham kaynağı olmasını bekliyor musunuz? Onlara nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?
Umut: Evet böyle bir beklentimiz var. Belgeselde konuştuğumuz süvariler denizcilik sektöründeki önemli süvariler. Üstelik kadın olmalarından bağımsız olarak önemli süvariler. Yani kadınların gemide yer bulabildiğine dair bile şüpheleri olan birisi belgeselimizi izlediğinde karşılaşacağı şey; gemi hiyerarşisinin en üstünde bulunan kadınlar olacak. Hala üniversitede okumakta olan kadın denizcilik öğrencilerinin veya buna ilgi duyan fakat çekinceleri olan henüz lise çağındaki kadınların ve onların ailelerinin kafalarındaki birçok soru işaretini giderecektir. Kız başıma gemide yapabilir miyim ya da kadın olarak denizcilikte tutunabilir miyim gibi kaygılar, Pasifik Okyanusu’nun ortasında seyir eden ve milyonlarca dolarlık bir operasyonun sorumluluğunu alan, kimyasal tanker taşıyan gemilere kaptanlık eden bir kadın kaptanla tanıştığınızda eriyip gidecektir. Diğer yandan genel anlamda denizcilerin sorunlarla başa çıkma kabiliyetlerinden etkilenmemek ve ilham almamak mümkün değil gibi geliyor bana.
Eda: Evet, Süvari Hanım belgeselinin kadın denizciler için güçlü bir ilham kaynağı olmasını bekliyoruz. Amacımız, kadın denizcilere yalnız olmadıklarını, denizcilik dünyasında da güçlü ve cesur kadınların var olduğunu ve onların hikayelerinin bu sektörde değişim yaratabileceğini göstermek. Belgeselimiz, kadın denizcilere "Denizcilik sadece erkeklere ait bir alan değil; sen de bu sektörde yer alabilir, liderlik edebilir ve iz bırakabilirsin" mesajını iletmeyi amaçlıyor. Ayrıca, sektörün dışında olan genç kadınlar için de denizcilik alanında bir kariyer düşünebileceklerini ve bu hayalin ulaşılabilir olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Bu belgeselde en çok etkilendiğiniz ya da ilham aldığınız bir hikaye var mı? Bunu bizimle paylaşabilir misiniz?
Umut: Bu noktada spesifik bir hikaye anlatmak çok zor geliyor. Zira genel anlamda hayatla ve mücadeleyle olan ilişkileri beni o kadar çok etkiledi ki spesifik olarak bir hikaye anlatabilmem çok zor. Bakın mesela zor dedim ve anlatmamayı tercih ettim. Fakat tanıştığımız denizcilerde gördüm ki onlar zor nedir bilmiyorlar. İşte ben de bundan bahsediyorum. Örneğin uğradıkları bir limanda çıkan ve gemiye sıçrayan bir yangın olmuş. Liman yangına müdahale kabiliyetinden yoksun olduğu için süvari hanım ve mürettebatının hem limandaki hem gemideki yangını söndürmeleri gerekmiş.
Kadın denizcilerin kahramanlıklarını ve mücadelelerini anlatırken karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?
Eda: Denizcilik tarihi genellikle erkeklerin başarıları ve deneyimleri üzerine kurulu bir alan olarak şekillendiği için, kadın denizcilerin hikayeleri çoğu zaman gölgede kalmış ya da belgelenmemiş durumda. Bu durum, araştırmalarımızda yeterli kaynak bulmayı zorlaştırdı.
Umut: Denizcilerin bize kahramanlık ve mücadele gibi gelen hikayeleri onlar için sıradan olaylar. Öyle ki güvertede çıkan bir yangın, geminin batma tehlikesi atlatması ya da okyanusun ortasında sağlık hizmetine erişim yokken yaşanan ve ciddi de olabilecek bir yaralanmayla başa çıkmak onlar için haber değeri taşımıyor bile. Bu anlamda bu hikayeleri dinleyebilmek hiç kolay olmadı. Zira bizim kahramanlık hikayesi olarak algılayabileceğimiz bu hikayeler onlara o kadar sıradan geliyor ki anlatmaya değer de görmüyorlar.
Belgeselinizde yer alan denizci kadınların hikayeleri günümüz toplumunda nasıl bir etki yaratabilir?
Eda: Denizcilik gibi zorlu bir alanda mücadele veren kadınların başarısı, diğer kadınları kendi hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirme konusunda cesaretlendirecektir. Ayrıca, belgeselimiz, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratarak kalıplaşmış cinsiyet rolleri ve önyargıların sorgulanmasına da katkı sağlıyor.
Umut: Bunun yanında hem kadın hem erkek daha fazla genç insanın denizciliğe ilgi duymasını sağlayacağını öngörüyorum. Hatta spesifik olarak üniversite tercih sürecindeki genç insanların bu belgeseli izlemeleri veya ailelerine izletmeleri fikri beni gülümsetiyor.
Süvari Hanım belgeselinin genç kadınlar üzerindeki etkisini nasıl görüyorsunuz? Bu projede en çok hangi kitleye hitap etmeyi hedeflediniz?
Eda: Süvari Hanım belgeselinin genç kadınlar üzerinde güçlü bir etkisi olmasını bekliyoruz. Belgeselin, genç kadınlara hayallerinin peşinden gitmeleri ve zorlu görünen sektörlerde bile varlık gösterebileceklerine dair ilham vermesini amaçladık. Bununla birlikte, yalnızca kadınları değil, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların iş hayatındaki varlığına önem veren herkesi kapsayan bir kitleyi de hedefliyoruz. Herkese sınırların sadece zihinlerde olduğunu hatırlatıyoruz.
Belgeselin yapım sürecinde yer alan ekip arkadaşlarınızla çalışma deneyiminizi nasıl değerlendirirsiniz?
Umut: Daha önce ayrı ayrı projelerde çalıştığım insanları bir araya getirdiğim bir ekip kurma süreci oldu. Görüntü yönetmenim Metin Kaybaki ile benim üniversitedeki ilk kısa film denemem olan İzzet Abi’de çalışmıştım. İzzet Abi’de yardımcı yönetmen olarak varlık gösterdi. Daha sonra bir yarışma için çekmeye karar verdiğim Makul kısa filminde görüntü yönetmenim oldu. Süvari Hanım’da da görüntü yönetmenliğini kendisine emanet ettik. Yusuf Turan ile önce post prodüksiyonda animasyonlar için anlaşmıştık fakat set ekibine büyük katkı sunabileceğini düşündük ve de yanılmadık. Süvari Hanım’ın yardımcı yönetmeni oldu. Çok sınırlı bir bütçeye sahip olduğumuz için çok iyi bir planlamayla çok kısa bir sürede çekimleri yapmamız gerekiyordu. Dolayısıyla ben, Metin ve Yusuf, yapımcımız Eda’yla birlikte dört günde amansız bir koşuşturmacayla belgeselin ilk aşamasının çekimlerini tamamlayabildik. Birbirini tanıyan ve uyumlu bir ekip olduğumuz için belgeselcilik belirsizliğinde hızlı aksiyon almamız mümkün oldu. Daha sonrasında benim daha önceki filmlerimin de afiş tasarımlarını yapan Ortadoğu ve Balkanların en iyi tasarımcılarından Raif Vural, Süvari Hanım afişimizi tasarladı. Bu belgesele kadar hep kendi kurgusunu kendisi yapan bir yönetmen olarak kurgu aşamasına başka birisini dahil etmekten çok çekiniyordum. Kurgucumuz Dilara Yılmazoğlu bu anlamda benim birlikte çalıştığım ilk kurgucu oldu. Üstelik harika da bir iş çıkardı. Sinema daima kolektif bir iştir fakat bir yönetmen olarak çalışma arkadaşlarıma ilk kez bu kadar alan tanıdığımı söyleyebilirim. Bu anlamda ekipteki herkese kendi potansiyellerini gösterme fırsatı tanıdım. Herkes de elinden gelenin en iyisini yaptı. Çok küçük ve idealist bir ekip olarak çıktığımız bu yolda türlü özverilerle Süvari Hanım’ın ilk adımlarını attık. Şimdilik Süvari Hanım’ı biz anlatıyoruz. Fakat proje tamamlandığında Süvari Hanım kendisini çok daha güzel anlatacaktır. Bir de ondan dinleyin derim.