Bir devletin, bir hükümetin birincil önceliği vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamasıdır. Bu sağlanmadığı takdirde herkes kendi olanakları ile bunu gerçekleştirmeye çalışır, bu da beraberinde kaos getirir. Otoritenin olmadığı yerde vatandaş; adalet, sağlık, getiri, iş olanakları gibi normal hayatta devletin yapması gerekenleri, adaleti kendi sağlamaya çalıştığı zaman karşısında kendisi gibi düşünenleri bulur ve çatışma ortamı yaratır. “Gücü, gücü yetene” ortamında gelecek yoktur.

Bugüne kadar bu alandaki gelişmeler İYİ Parti İstanbul İl Merkezi’nin kurşunlanması ile farklı bir boyut kazanmıştır. İktidara muhalif gazetecilerin dövülmeleri, parti liderlerine linç girişimleri, her konudaki tehditler seçim öncesi endişe yaratmış, “Ne yapılmak isteniyor” sorusunu beraberinde gündeme getirmiştir. Bu tür olayların artma eğilimi göstermesi seçimlerin olup olmayacağı, olursa hangi koşulların etkin olabileceği, sandık güvenliğinin nasıl sağlanacağı en önemli sorun haline getirilmiştir. Birçok alanda Putin politikalarını örnek alan hükümetin, Putin’in içte ve dışta politikalarını hayata geçirmek için kurduğu (Wagner) paralı askerler gibi bir olayın gerçekleştirilmesi kaygısı yaygındır. HüdaPar ile varılan anlaşma sonrası o bölgede sandık sorumlularının Hizbullah görevlilerinden oluşacağı, özelikle büyük kentlerde tarikatlara dayalı bir yapılanmaya gidilebileceği, bunun da bir çatışma ortamı yaratacağı kaçınılmaz olacaktır.

Bunun için yönetenler tarafından özellikle silahlı saldırı olaylarını önleyecek önlemlerin alınması, bu tür olaylara karışanları kısa zamanda yakalayarak yasalar çerçevesinde gereken cezaların verilmesi önemlidir. Seçimlerin sağlıklı bir şekilde yapılması buna bağlıdır. Her şeyden önce bunun bir “BEKA” sorunu olduğunu herkesin görmesi ve anlaması gerekir.