Bildiğiniz gibi “Dünya Gıda Günü” 16 Ekim’lerde kutlanır. Geçen hafta metro giriş çıkışlarında beyaz önlüklü gençleri, ellerinde broşürle görünce, hemen yanlarına seğirttim, broşürler verdiler, dünya gıda günümü kutladılar. Güvenli gıda, gıdaların doğru saklanması, hazırlanması, pişirilmesi ve tüketilmesi konusunda bilgiler verdiler. Gıda katkı maddeleri konusunda bilgilendirdiler. İzmirliler den büyük ilgi gördüklerini görünce çok mutlu oldum. Dünya gıda gününü kutlamayı bilinçlendirme, farkındalık yaratma adına kullanan ve bu eylemi düşünüp planlayanları kutluyorum.
Beyaz önlüklü gençlerimiz EÜ Gıda Mühendisliği Fakültesi öğrencileri imiş, eylemi planlayan, uygulayan da gıda mühendisleri odamız. Emeklerine sağlık. Gıda ve gıda güvenliği, son yılların en önemli konusu haline geldi. Bu konuya dikkat çekmeye çalıştıkları için öğrenci arkadaşlarımıza ve gıda mühendisleri odamıza şükranlarımızı sunuyorum.
Hekimler hekimi ünlü hekim başı Hipokrat, tam 2 bin 500 yıl önce -ki memleketlimiz olur kendileri- “gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun” derken sağlıklı beslenme, sağlıklı ve doğru gıdaya erişimi konusunda dikkat çekmiştir.
Gıdalar, koruyucu sağlık hizmeti anlayışında bir “ilaç” gibi algılanır. Çağdaş ülkelerde koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi edici sağlık hizmetlerinden önde tutulur. Ancak ülkemizde maalesef tam tersidir. Halbuki doğru ve sağlıklı gıdaya erişim, sağlıklı beslenme, tedavi edici hizmetlerin de hızlıca istenilen sonuca ulaşmasında en önemli rolü oynayacaktır.
Beyaz önlüklü öğrencilerimizin broşürleri içinde bir eksiklik dikkatimi çekti o da gıda savurganlığı konusunda bir bilgilendirme broşürü ve bilgilendirme eksikliği idi.
Fazla satın alındığı için, ihtiyaçtan çok yemek yapılması, ambalajlama hataları, uygunsuz taşıma koşulları gıdaların heba olup gitmesine sebep oluyor. Aslında israf daha tarlada başlıyor. Şekli, rengi bozuk diye bazı tarım ürünlerimiz atılıyor, ambalaja dahi giremiyor.
ABD’nin tespitlerine göre, tüm dünyada 1,9 milyar ton yiyecek israf oluyor ve bunun maddi karşılığı yaklaşık 875 milyar dolar. Bu israf edilen gıdalar ile dünyadaki tüm aç insanlar doyurulabilir. Ortalama bir ABD vatandaşı yıllık yaklaşık 1950 dolar gıda israf ediyor, bizim ülkemizde bu miktar maalesef bilinmiyor. Ancak ülkemiz insanın sağlıklı gıda erişiminde özellikle son yıllarda ekonomik kriz ile ciddi sorunları var. Bırakın yeterli, sağlıklı gıdayı, proteince zengin gıdayı ancak erişebildiğini tüketiyor, bu da en kolay bulabildiği karbonhidratlar, en çok da ekmek oluyor. Ülkemiz insanı çağdaş dünya insanına göre yaklaşık 8,5 kat ekmek tüketiyor. O nedenle emeğe “ekmek parası” diyerek ekmek kazanma kutsanıyor, kutsallık atfediliyor.
Dünya sağlık örgütü “Türkler gizli açlık çekiyor, ekmekle fiziki açlık gideriliyor ama biyolojik açlık sürüyor” diyor. Kısaca ben buna “tokluk açlığı” demeyi uygun görüyorum.
Keşke bu kadar çok tükettiğimiz ekmek de kadim geleneksel buğdaydan üretilen ekmek olsa. Gluten yüklü, kromozomları ile oynanmış buğdaydan üretilen undan yapılmasa. Aslında galiba Hipokrat’ın söylemini tam tam tersine çevirdik “gıdamız zehrimiz, zehrimiz de gıdamız” oldu.
Türkiye gıda ürünlerinin çoğunu (bakliyat, et vs.) ithal eder halde. Ekilebilir arazilerimizin çoğu ekilmiyor, tarımda genç çiftçi nerdeyse kalmadı. Tarım politikamızın yanlışları bitmek bilmiyor, örneğin geçtiğimiz hafta tarıma yapılan destek miktarı yarı yarıya azaltıldı, hem de dünya gıda gününde. Ülkemiz giderek kuraklığa teslim oluyor. Tarım, su kaynaklarımızın yüzde 70’ini tüketmesine rağmen, maalesef gerekli verim alınamıyor, vahşi sulamadan bir türlü vazgeçilemiyor. Az su isteyen ürünlere geçiş yapılamıyor, zira çitçimiz bilgisiz, olağanüstü çoklukta ziraat mühendisimiz olduğu halde onları tarımdan uzaklaştırmak için elden gelen yapılıyor. Aksine şartlar değişti, artık yeni nesil çiftçiye ihtiyaç var, doğayla uyumlu araştırmacı, eski alışkanlıklarını terk edebilen, güncele çabucak uyum sağlayabilen çiftçilere gereksinim var.
Bir taraftan da karbonhidrat, ekmek tükete, tükete Türk toplumu obez bir toplum oldu, bu konuda Avrupa şampiyonuyuz. Obezite şeker hastalığı, kanser vs. gibi hastalıkları davet ediyor. Son yıllarda bu hastalıklar olağanüstü arttı. Kısacası “can boğazdan gelir” diyoruz, ama maalesef doğru beslenmezsek can boğazdan da gidiyor.
Dünya gıda gününüz kutlu olsun.