Bu yıl 14-18 Ağustos tarihleri arasında, İbni Sina’yı anmak ve eserlerini gündeme getirmek amacı ile “İbni Sina Haftası’’ olarak çeşitli etkinlikler düzenlendi. Bir çok entelektüel, İbni Sina’nın yazdığı El Kaanun Fit Tıb isimli eserinin, Avrupa’da yüzyıllar boyunca temel tıp kitabı olarak okutulduğunu bilir.
Esasında, İbni Sina’nın yaşadığı dönemde, kendisi diğer öncü dehalarda olduğu gibi sadece tıp ile ilgilenmemiş, bir çok alanda metodolojik olarak bilgilerin peşinde, doğru ve gerçekleri araştıran bir çalışma evreninde yer almış, bir çok dalda çağında zirve oluşturan çalışmalara imza atmıştır. Ama gerek yukarıda anılan temel kitabı gerekse “tıbbın ahlakı ve tabiplerin uyması gereken deontolojik ilkelere” değin yazdıkları ile çığır açan bir kişi olmuştur.
İbni Sina ile bilgileri, öğrencisi Ebû Ubeyd el-Cûzcânî’ye yazdırdığı hayat hikâyesinden öğreniyoruz. Ayrıca, yine öğrencilerinden İbnü’l-Kıftî ve İbn Ebû Usaybia’nın da yazdıkları var.
Bu yazarlardan öğrendiğimize göre, babası Abdullah’ın da iyi bir eğitim aldığı, evinin, dönemin tanınmış felsefe, din ve matematik alimlerinin uğrak yeri olduğu, adeta bir akademi gibi ortam yarattığı biliniyor. Dolayısı ile, İbni Sina’nın çok erken yaşlarda bilim ve felsefe ile haşır neşir olduğunu tahmin etmek zor değil. Doğumu için tahmin edilen yıl 980.
Önce Kuran’ı ezberleyen ardından da dönemin ünlü hocalarından edebiyat, geometri, aritmetik, dil, din ve fıkıh dersleri alan İbni Sina, gösterdiği üstün başarılar nedeni ile genç yaşta takdir toplamaya başlamıştır. Dönemin ünlü matematikçilerinden hocası Ebû Abdullah en-Nâtilî’nin de tavsiyesi ile başka bir işle meşgul edilmeden bilim ve felsefe ile uğraşması için babası yönlendirilmiştir. Bu yaşlarda, Öklid’in elementlerini tek başına okuyup çözdüğü anlatılır.
16 yaşında, dönemin saray hekimi Ebû Mansûr Hasan B. Nûh el-Kumrî’den tıp dersleri almaya başlayan, aynı dönemde eczacılık eserlerini de okumaya başlayan İbni Sina, kısa bir dönemde çağının tıp otoriteleri arasında adı anılır hale gelmiş, pratik ve teorik çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.
Bu dönemde, ünü nedeni ile, zamanın Sâmânî Hükümdarı Nûh B. Mansûr’un ağır bir hastalığının tedavisi için saraya davet edilmiş, gösterdiği başarı sonrası on sekiz yaşında saray hekimliği titrini almıştır. Sarayda, zengin kütüphaneden yararlanma imkanı, onun, tıpla ilgili o güne kadar yazılmış tüm eserleri toplu olarak inceleme ortamı yaratmış,daha önce ismini bile duymadığı pek çok müellifi keşfedebilmiştir. Bu dönemde, el-Ḥikmetü’l-ʿarûżiyye adlı bir eser ve yirmi ciltlik el-Ḥâṣıl ve’l-maḥṣûl ile el-Bir ve’l-is̱m isimli çalışmalarını kaleme almıştır. Babasının ölümü ardından, Buhara Hükümdarlığı'ndaki siyasi değişimler kendisini Harezm bölgesine gitmeye zorlamış, 1012 yılına rastlayan o yıllarda şiddetli bir hastalığa yakalanmış, daha sonradan hayatını yazacak olan ve ölümüne kadar kendisinden hiç ayrılmayan ala Ebû Ubeyd el-Cûzcânî ile bu sıralarda tanışmıştır. Bu çalkantılı yıllar sonrası, Cürcân’da, bilime düşkün ve kendisini ismen tanıyan Ebû Muhammed eş-Şîrâzî’nin maddi desteği ile tekrar kitaplar yazabileceği rahat bir döneme ulaşmış, baş eseri olacak el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ın ilk bölümlerinden Muḫtaṣarü’l-Mecisṭî başta olmak üzere birçok eserini, bu ortamda kaleme almıştır. Rey’de Büveyhî Devleti’nin valisi Fahrüddevle’nin oğlu Mecdüddevle’nin muhtemelen melankoli hastalığını tedavi etmiş,ardından da Büveyhî Hükümdarı Şemsüddevle’nin kolik hastalığından kurtulmasını sağlayarak vezirlik makamı ile ödüllendirilmiştir. Tamamladığı kitapları ile öğrenciler de yetiştirmeye başlayan İbni Sina, dönemin siyasi karışıklıkları nedeni ile hapis dönemleri geçirdi ise de, Hamedan’da ölünceye kadar (1037) kitaplarını yazmak ve öğrenci yetiştirmekle, zamanını saygınlık içinde geçirmiştir. Faraabi’den etkilenen ve Gazzâlî ve Fahreddin er-Râzî gibi bir çok filozofu da etkileyen İbni Sina’nın yüzyıllar boyunca İslâm felsefesi geleneğine hâkim olarak, kusursuz bir felsefe sistem kuran tek kişi olduğunu rahatlıkla söylenebilir. Mezarı Hemedan’dadır.
İlk kez, hastalıkların gözle görülmeyen etkenleri (mikrop) olduğunu vurgulayan, batı dünyasında Avicenna adıyla bilinen, Paris’teki Tıp Akademisi'nde 600 yıl boyunca dokuz ana tıp kitabı içinde el Kanun fi't Tıb kitabı yer alan ve yaşamı boyunca 160’ın üzerinde kitap yazan (17’si tıp ile ilgili) saygın tıp okullarında eserleri 700 yıl boyunca ders kitabı olarak okutulan İbni Sina’yı saygıyla anıyoruz.