Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ekonominin en kritik barometrelerinden biri olan İnşaat Üretim Endeksi'nin Haziran 2025 sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Açıklanan veriler, Türk ekonomisinin lokomotif sektörü olan inşaatın, yüksek faiz ortamına ve daralan kredi piyasasına adeta meydan okuduğunu ve son yılların en güçlü performanslarından birini sergilediğini ortaya koydu. Takvim etkisinden arındırılmış verilere göre, inşaat üretimi, 2024 yılının Haziran ayına kıyasla yüzde 24,9 gibi olağanüstü bir oranda artış gösterdi. Bu oran, sektörün sadece büyümekle kalmadığını, aynı zamanda bu büyümeyi hızlandırdığını da gösteriyor.

Bu devasa yıllık büyümenin alt kırılımları incelendiğinde, artışın sektörün geneline yayıldığı ancak asıl itici gücün konut ve ticari yapı üretiminden geldiği görülüyor. Verilere göre, bina inşaatı sektörü endeksi, yıllık bazda yüzde 26,9'luk bir patlama yaşadı. Bu artışta, özellikle büyükşehirlerde hız kazanan kentsel dönüşüm projelerinin ve yüksek enflasyona karşı bir "güvenli liman" olarak görülen konuta yönelik talebin etkili olduğu düşünülüyor. Sektörün diğer önemli kolları da bu pozitif havadan payını aldı. Yol, köprü, baraj gibi altyapı yatırımlarını kapsayan bina dışı yapıların inşaatı sektörü yüzde 16,7'lik güçlü bir artış kaydederken; yıkım, sıva, elektrik ve tesisat gibi işleri içeren özel inşaat faaliyetleri sektörü de yüzde 23,6 ile rekor bir büyüme sergiledi. Bu rakamlar, A'dan Z'ye tüm inşaat ekosisteminin çarklarının hızla döndüğünü teyit ediyor.

Aylık artış ivmesi korundu: sektör soğuma sinyallerini dinlemiyor

Piyasaların en çok merak ettiği konu ise, yüksek faiz oranlarının ve sıkı para politikasının sektörü aylık bazda nasıl etkileyeceğiydi. Ancak Haziran ayı verileri, inşaat sektörünün bu soğuma sinyallerine şimdilik kulak asmadığını gösterdi. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış endekse göre, inşaat üretimi bir önceki ay olan Mayıs'a göre yüzde 3,2 oranında arttı. Bu oran, sektörün sadece yıllık bazda değil, kısa vadede de momentumunu koruduğunu ve yeni projelere başlamaya devam ettiğini ortaya koyuyor.

Aylık bazdaki artış da sektörün tüm alt kalemlerinde pozitif bir seyir izledi. Bina inşaatı yüzde 3,1, bina dışı yapıların inşaatı yüzde 3,1 ve özel inşaat faaliyetleri yüzde 3,7 oranında artış gösterdi. Bu durum, sektördeki canlılığın genele yayıldığını ve kısa vadeli bir yavaşlama eğiliminin henüz başlamadığını gösteriyor. Diğer hizmet sektörlerinde aylık bazda daralmaların başladığı bir dönemde inşaat sektöründen gelen bu güçlü veriler, Türk ekonomisinin çift vitesli bir yapıda ilerlediği yorumlarına neden oldu.

Sıkı para politikasına meydan okuyan sektör: bu büyümenin motoru ne?

Peki, kredi faizlerinin rekor seviyelerde olduğu, bankaların kredi musluklarını kıstığı bir dönemde inşaat sektörü bu gücü nereden buluyor? Analistler, bu durumun arkasında birkaç temel dinamik olduğunu belirtiyor.

Hizmet sektöründe kafa karıştıran veriler: Yıllık artışa rağmen aylık bazda frene basıldı, gayrimenkul uçuşta
Hizmet sektöründe kafa karıştıran veriler: Yıllık artışa rağmen aylık bazda frene basıldı, gayrimenkul uçuşta
İçeriği Görüntüle

1. Kentsel Dönüşüm Seferberliği: Özellikle 6 Şubat depremlerinin ardından Türkiye genelinde, başta İstanbul olmak üzere, bir kentsel dönüşüm seferberliği başlatıldı. Kamu destekli ve yasal kolaylıklar sağlanan bu projeler, geleneksel piyasa koşullarından ve faiz oranlarındaki dalgalanmalardan daha az etkileniyor. Riskli yapıların yenilenmesi bir zorunluluk haline geldiği için, bu alandaki üretim aralıksız devam ediyor.

2. Enflasyondan Kaçış ve Güvenli Liman: Kronik yüksek enflasyon, parası olan yatırımcıyı ve vatandaşı birikimlerinin değerini korumak için somut varlıklara yönlendiriyor. Finansal enstrümanlara olan güvenin azaldığı dönemlerde, arsa ve konut en güvenilir yatırım aracı olarak görülüyor. Bu durum, özellikle nakit alımları artırarak, kredi piyasasındaki sıkışıklığa rağmen sektöre olan talebi canlı tutuyor.

3. Kamu Altyapı Yatırımlarının Sürmesi: Bina dışı yapılar kalemindeki yüzde 16,7'lik artış, devletin ulaştırma, enerji ve sağlık gibi alanlardaki büyük altyapı projelerine devam ettiğini gösteriyor. Hükümetin, ekonomiyi canlandırmak ve istihdamı desteklemek amacıyla bu stratejik projeleri sürdürmesi, sektörün genel büyüme rakamlarına önemli bir katkı sağlıyor.

Bu büyüme sürdürülebilir mi? ekonominin geri kalanıyla ayrışma riski

İnşaat sektöründen gelen bu göz kamaştırıcı rakamlar, ilk bakışta ekonomi için pozitif bir sinyal gibi görünse de, madalyonun diğer yüzünde ciddi riskler ve soru işaretleri barındırıyor. En büyük endişe, ekonominin sadece tek bir sektöre dayalı olarak büyümesinin ne kadar sağlıklı ve sürdürülebilir olduğu. Diğer imalat ve hizmet sektörleri sıkı para politikasının etkisiyle yavaşlarken, inşaat sektörünün bu ayrışması, ekonomide dengesiz bir yapı oluşturma riski taşıyor.

Ekonomistler, sadece inşaata dayalı bir büyüme modelinin, uzun vadede verimlilik artışı sağlamayan, ithalata bağımlı ve potansiyel "konut balonu" riskleri taşıyan bir model olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor. Ayrıca, inşaat maliyetlerindeki (çimento, demir, enerji) artışların genel enflasyonu yukarı yönlü baskılamaya devam etmesi de bir diğer önemli sorun.

Şu anki tablo, Türkiye ekonomisinin bir "ayrışma" yaşadığını gösteriyor: Bir yanda para politikasının soğutmaya çalıştığı bir reel sektör, diğer yanda ise kendine özgü dinamiklerle ısınmaya devam eden bir inşaat sektörü. 15 Eylül 2025'te açıklanacak olan bir sonraki veri seti, bu ayrışmanın devam edip etmeyeceğini ve inşaat sektörünün de eninde sonunda ekonominin genel yavaşlama trendine katılıp katılmayacağını görmek açısından kritik olacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ