Merve Betül Yılmaz/Yapılan araştırmalar, çocuklara yönelik cinsel suçlarda artış yaşandığını gösteriyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2023’te "çocuk istismarı" suçundan açılan dosya sayısı 31 bin 216. Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) göre 2023 yılında güvenlik birimlerine giden veya götürülen 242 bin 875 çocuğun yüzde 11,8'i (yaklaşık 29 bin çocuk) cinsel istismar mağduru. Fiziksel taciz, cinsel taciz, psikolojik taciz ve görmezden gelme olarak dört kategoriye ayırılan çocuk istismarını hukuki boyutuyla değerlendiren Avukat Rana Betül Uslubaş, bu konudaki sorularımızı yanıtladı. Çocuk istismarı suçunun ağır bir şekilde cezalandırılması ve çocuğun üstün yararını gözeten bir anlayış olması gerektiğinin altını çizen Uslubaş “İstismarı tamamen önlemenin tek yolu, bu durumu ortaya çıkaran toplumsal koşulları değiştirebilmek ve cezai caydırıcılığın yasalar ve yasaların uygulanışı bakımından arttırılmasından geçer” ifadelerini kullandı.
Avukat Rana Betül Uslubaş
-Çocuk istismarlarıyla ilgili sıkça karşılaştığınız davalar nelerdir?
-Aile içi 1., 2. ve 3. derece akrabalar veya diğer akrabaların eşleri tarafından cinsel istismarla oldukça fazla karşılaşıyoruz. Şikâyetin en çok ev içinde gerçekleşen eylemler olması sebebiyle delil elde edilememekte ve bu sebeple de takipsizlik kararıyla sıklıkla karşı karşıya kalmaktayız. Şüphelinin cezalandırılması için kesin ve şüpheden uzak bir hukuki delil gerektiğinden hükmün şüpheli lehine sonuçlandığı oldukça gözlenmektedir.
-Cinsel istismar konusunda mağduriyeti olan kimse ne yapmalı?
Cinsel istismar-saldırı mağdurlarına karşı tavsiyelerim ilk adım olarak, kendilerini fiziksel ve duygusal anlamda güvende hissettikleri bir ortam bulunmaya çalışmaları olacaktır. İstismarın devamı halinde de derhal güvenilir bir otoriteye (polis, aile, avukata) başvurmaları gerekiyor. Güvendikleri bir aile üyesi, arkadaş veya mentorla durumu paylaşmaları yükü hafifletebilir. Psikolog, psikiyatrist veya travma konusunda uzman bir terapistten destek almak, iyileşme sürecinde kritik bir rol oynar. Eğer mümkünse, yaşadıkları durumu yasal makamlara bildirmelidirler. Şikayetçi olmak hem mağduriyeti yaşayanların hem de başka kişilerin zarar görmesini önlemeye yardımcı olacaktır. Hukuki süreçlerde yönlendirecek bir avukata gecikmeksizin başvurmalıdırlar ve mevcut deliller varsa onları kesinlikle kaybetmemeliler. Bazı durumlarda mağdur, aile ve çevrenin baskısı ve korkusuyla delilleri yok edebiliyor ve şikayetçi olmuyorlar ancak bu durum geri dönülmez sorunlara yol açabileceği gibi istismarın devamlılığını da getirebilir. Bu sebeple delilleri yok etmeden derhal bir avukattan yardım talep edilmelidir. Cinsel istismar asla mağdurun suçu değildir. Bu durumu mağdurun suçu gibi hissettiren düşüncelerden veya kişilerden derhal uzaklaşılmalıdır.
-Adalet Bakanlığı verilerine göre 2023’te "çocuk istismarı" suçundan açılan dosya sayısı 31 bin 216'ya yükseldi. Bu yükselişi neye bağlıyorsunuz?
İhmal ve istismarın başlıca nedenleri arasında eğitimsizlik, yoksulluk, işsizlik, aile içi çatışmalar, mağdurun ya da aile bireylerinin fiziksel ve ruhsal sağlık sorunları, sakatlıklar, kronik hastalıklar ve madde bağımlılığı yer almaktadır. Ayrıca erken yaşta evlilik, zorla evlendirilme, anne ve babanın çok genç yaşta olması, çocuk yetiştirme konusundaki tecrübesizlik, suç eğilimi, kalabalık aile yapısı ve ataerkil aile düzeni gibi etkenler de bu durumu tetikleyen unsurlar arasında bulunmaktadır. Şöyle ki, önceki yıllarda da istismar durumu vardı ancak son yıllarda sosyal medya ve televizyon aracılığıyla görünürlüğü ve bilinirliği arttı. Görünürlük arttıkça insanlar biraz da olsun bilinçlenmeye ve olayı yargıya taşımaya başladılar. Ben düşünüyorum ki daha nice bilinmeyen cinsel istismar ve cinsel saldırı vakaları var ama çocuklar ve mağdurlar korktukları için veya bazı çocuklar bunun farkında dahi olmadığından dile getiremiyorlar maalesef.
-Çocuklar adli süreçte mağduriyet yaşıyor mu? Yaşıyorsa bu mağduriyetler nelerdir?
Cinsel istismar davalarında çocuklar, adli süreç boyunca birçok farklı şekilde mağduriyet yaşayabilirler. Bunlar, çocuğun cinsel istismar olayıyla ilgili ifadesi alınırken, sıkça travmaya neden olabilecek sorular sorulabilir ve bu süreç uzun, yorucu olabilir. Çocuğun tekrar tekrar yaşadığı olayı anlatmaya zorlanması, onun daha fazla travmatize olmasına yol açabilir. Mağdur çocuk, mahkemede failin karşısında bulunmak zorunda kalabilir. Bu durum, çocuğun yaşadığı travmayı artırabilir ve adaletin sağlanması sürecinde daha fazla korku ve stres yaşamasına neden olabilir. Çocukların kimlikleri, bazen medya veya mahkeme kayıtları aracılığıyla ifşa olabilir. Bu da çocuğun mahremiyetinin ihlali anlamına gelir ve toplumsal baskıya yol açabilir. Adli süreçlerin uzun sürmesi, çocuk üzerinde psikolojik bir yük oluşturur. Çocuk, olayın tekrar gündeme gelmesi ve dava sürecinin uzun sürmesi nedeniyle, yeniden travmatize olabilir. Çocuklar adli süreçte yaşadıkları mağduriyetler nedeniyle, iyileşme süreçlerinin daha zor ve uzun olmasına neden olabilir. Bu sebeple, çocukların korunması ve haklarının savunulması adına, adli süreçlerin özel olarak tasarlanması, çocuğun psikolojik travmalarını daha da derinleştirmemek için çok önemlidir. Çocukların ifadeleri, uzmanlar eşliğinde, güvenli ve destekleyici bir ortamda alınmalı, mahkeme süreçleri ise mümkün olduğunca çocuğun iyileşme sürecine zarar vermeyecek şekilde düzenlenmelidir.
-Bu davalarda ‘iyi hal indirimi’ gibi indirimlere rastlıyor musunuz?
Cinsel istismar, bir çocuğun bedenine yönelik yapılan, çoğu zaman kalıcı ruhsal travmalara yol açan bir suçtur. Dolayısıyla, failin suçu işlememiş olmasının veya pişmanlık göstermesinin, mağdurun yaşadığı travma ile karşılaştırıldığında, cezada indirim gerektirmemesi gerektiği savunulmaktadır. Bazı durumlarda, ceza yasaları ve mahkemeler, suçlunun davranışındaki pişmanlık ya da geçmişteki suçsuzluğu gibi faktörleri göz önünde bulundurarak iyi hal indirimi yapabilmektedir. Ancak, çocuk hakları perspektifinden bakıldığında, istismar gibi ağır suçların, özellikle çocuklar söz konusu olduğunda "iyi hal" gibi indirimlere tabi tutulması, çocukların korunmasına yönelik uluslararası standartlarla çelişmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre, her çocuğun fiziksel ve duygusal bütünlüğü korunmalı, istismar ve şiddetten korunmalıdır. Cinsel istismar mağdurları, çocuk olduklarından, onlar için adaletin sağlanması, failin "iyi hali" gibi sebeplerle küçültülmemelidir. Çocukların yaşadığı travma, basit bir cezai indirimle telafi edilemez. Ayrıca, cezada yapılacak indirimler, toplumu ve failleri bu tür suçlardan caydırma noktasında zayıf kalacaktır. Cinsel istismar davalarında iyi hal indirimi gibi uygulamaların, çocuk hakları açısından ciddi bir tehdit oluşturduğu söylenebilir. Bu tür indirimler, failin suçunun ciddiyetine oranla mağdurun yaşadığı travmanın büyüklüğünü göz ardı edebilir ve dolayısıyla çocuk hakları ihlaline yol açabilir. Adaletin sağlanması ve mağdurun korunması için, cinsel istismar suçlarının ceza hukuku sisteminde ağır şekilde cezalandırılması, çocuğun üstün yararını gözeten bir yaklaşım olmalıdır.
-Çocuk istismarında adli süreç nasıl işletilmeli?
Çocuk istismarı vakalarında adli sürecin doğru ve hassas bir şekilde işletilmesi, mağdurun korunması ve adaletin sağlanması açısından kritik önem taşır. Süreç şu şekilde yürütülmelidir: İstismar şüphesi veya ihbarı alındığında, sağlık, eğitim veya sosyal hizmet kurumları durumu derhal yetkili makamlara bildirmelidir. Türkiye'de kanunen herkesin çocuk istismarını ihbar etme yükümlülüğü vardır. Durum kolluk kuvvetlerine (polis veya jandarma), ya da Cumhuriyet Savcılığına bildirilmelidir. Çocuğun güvenliği önceliklidir. Eğer çocuk tehlike altındaysa, Sosyal Hizmetler veya ilgili kurumlar devreye girerek çocuğun güvenli bir ortama alınmasını sağlar. Çocuğun fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları derhal karşılanmalıdır. Travmaya yönelik psikolojik destek süreci başlatılır. İhbar sonrası Cumhuriyet Savcılığı olayı soruşturur. Çocuğun beyanı, delillerin toplanması ve tanıkların dinlenmesi gibi işlemler gerçekleştirilir. Çocuğun ifadesi, psikolog, pedagog veya sosyal hizmet uzmanı eşliğinde alınır. Bu uzmanlar, çocuğun tekrar travmatize olmasını önlemek için süreci hassas bir şekilde yönetir. Çocuğun ifadesi, tekrarı önlemek adına tek seferde, uygun bir ortamda (adli görüşme odaları AGO) ve uzmanlar eşliğinde alınmalıdır. Fiziksel istismar veya cinsel saldırı vakalarında, çocuk adli tıp uzmanları tarafından muayene edilir. Muayene bulguları detaylı bir şekilde raporlanır. Eğer olay çevrim içi platformlarda gerçekleşmişse, dijital materyaller (mesajlar, videolar, e-postalar) incelenerek delil niteliği taşıyan içerikler toplanır. Çocuğun haklarını savunacak bir avukat veya baronun çocuk hakları merkezi tarafından atanan bir temsilci görevlendirilir. Çocuğun travmasını artırmamak için dava sürecinin hızlı bir şekilde tamamlanması sağlanmalıdır. Çocuğun kimliği, mahkeme süreci boyunca gizli tutulur ve medyada yer alması engellenir. İstismar uygulayan kişi veya kişilerle çocuğun teması engellenir. Gerekirse uzaklaştırma ve tutuklama gibi önlemler alınır. Çocuğa uzun vadeli psikolojik destek ve rehabilitasyon sağlanır. Aile içinde sorunlar varsa, ailenin de eğitim ve destek süreçlerine dahil edilmesi önemlidir. Çocuğun yaşam koşulları sosyal hizmet uzmanları tarafından izlenir ve düzenli raporlanır. İstismar mağduru çocuklar için çalışan sivil toplum kuruluşları (STK'lar) da işbu süreçte aktif rol alabilir. Adli süreç, çocuğun haklarını koruyacak, onun tekrar travmatize olmasını önleyecek ve faillerin cezalandırılmasını sağlayacak şekilde titizlikle yürütülmelidir. Çocuğun üstün yararı her zaman ön planda tutulmalıdır.
-Çocuk istismarı sizce nasıl önlenebilir, kanun koyucu ne tür önlemler almalı?
Çocuk istismarı ve ihmali çocukların anne-babaları gibi onlara bakıp gözetmek ve eğitmekle görevli sorumluluk, güç ve güven ilişkisi içinde oldukları kişiler ya da yabancılar tarafından, bedensel veya psikolojik sağlıklarına zarar verecek, sosyal gelişimlerini engelleyecek şekilde uygulanan tüm fiziksel, duygusal ya da cinsel tutumları, ihmali, ticari amaçlı sömürüyü kapsar. İstismar; fiziksel istismar, cinsel istismar ve duygusal istismar olarak üç farklı şekilde de görülebilir. İstismarı önlemenin en temel eğitimi ise evde, aileyle başlamaktadır. Çocuğun beden sınırlarına doğduğu andan itibaren saygı gösterilmesi, onun bedeninin kendine ait olduğunu anlaması için önemlidir. Çocuk istemediği halde sarılmak, öpmek, sıkıştırmak, cinsel organlarıyla ilgili şaka yapmak veya korkutmak gibi davranışlar, ciddi sınır ihlalleri olarak kabul edilir. Bu tür tutumlar, çocuğu yetişkinler karşısında savunmasız bırakabilir ve istismarın sıradanlaşmasına yol açabilir. Çocuğa, iki yaşından itibaren özel bölgeleri tanıması gerektiği öğretilmelidir. Kimsenin bu bölgelere dokunma ya da bakma hakkı olmadığının altı çizilmelidir. Çocuğa, istemediği bir davranışla karşılaştığında “hayır” demeyi öğrenmesi gerektiği mutlaka öğretilmelidir. Ayrıca, rahatsız edici bir durumda mümkünse ortamdan uzaklaşması, uzaklaşamıyorsa bağırarak ya da ses çıkararak tepki göstermesi gerektiği vurgulanmalıdır. Elbette, tüm bu önlemler istismarı tamamen önlemek için yeterli değildir. Ancak, çocuğun kendini koruma becerilerini geliştirmesine ve yaşadığı olumsuzlukları güvendiği kişilerle paylaşmasını kolaylaştırarak ruhsal etkilenmenin daha az olmasına katkı sağlayabilir. İstismarı tamamen önlemenin tek yolu ise, bu durumu ortaya çıkaran toplumsal koşulları değiştirebilmek ve cezai caydırıcılığın yasalar ve yasaların uygulanışı bakımından arttırılmasından geçer.