Türkiye kamuoyu, son günlerde iki büyük kadın cinayeti haberiyle sarsıldı. İlk olarak, İstanbul'un Eyüpsultan ilçesinde yol kenarında bulunan bir valizin içinden, 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz'ın cansız bedeni çıktı. Olayla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında yedi şüpheli tutuklandı. Bu olayın yarattığı şok henüz atlatılamamışken, sadece iki gün sonra İzmir'den gelen bir haberle acılar tazelendi. Demet Akarsu isimli bir kadın, ayrıldığı eşi tarafından katledildi.

Kısa aralıklarla yaşanan bu iki olay, kadınlara yönelik şiddet konusundaki endişeleri yeniden alevlendirirken, hukuk çevrelerinden de tepkiler yükseldi. İzmir Barosu, yayınladığı bir kamuoyu duyurusuyla, her iki cinayetten duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi ve konunun toplumsal ve hukuki boyutlarına dikkat çekti.

Baro'dan 'sistematik şiddet' ve 'cezasızlık' vurgusu

İzmir Barosu tarafından yapılan açıklamada, yaşanan cinayetlerin tekil ve bağımsız olaylar olarak değerlendirilemeyeceği belirtildi. Bu tür vakaların, daha derin ve köklü sorunların bir yansıması olduğu vurgulandı. Baro, açıklamasında, Demet Akarsu ve Ayşe Tokyaz'ın öldürülmelerini, "sistematik erkek şiddetinin ve cezasızlık politikalarının bir sonucu" olarak tanımladı.

Adalet talebinde anneler buluştu: Kurye cinayeti ve Minguzzi davasında infaz yasası için birlikte mücadele
Adalet talebinde anneler buluştu: Kurye cinayeti ve Minguzzi davasında infaz yasası için birlikte mücadele
İçeriği Görüntüle

Açıklamada, devletin, hem ulusal yasalar hem de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler kapsamında, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önleme ve kadınları koruma konusunda açık bir yükümlülüğü olduğu hatırlatıldı. Ancak Baro, son yıllarda uygulanan politikaların ve yapılan düzenlemelerin bu yükümlülükle çeliştiğini ve kadın cinayetlerinin önünü açtığını savundu. Şiddet mağduru kadınların yaptığı şikayetlerin etkin bir şekilde soruşturulmaması ve başvurularının ciddiye alınmamasının, can kayıplarına yol açtığı ifade edildi.

Sorumluluk tartışması: 'Fail tek başına sorumlu değil'

İzmir Barosu, açıklamasında sorumluluk kavramının sadece cinayeti işleyen faillerle sınırlı tutulamayacağını belirtti. Baronun iddiasına göre, şiddeti besleyen ve failleri cesaretlendiren toplumsal ve siyasi bir iklim bulunuyor. Ayşe Tokyaz cinayeti üzerinden örnek verilen açıklamada, sorumluluğun sadece fail Cemil Koç'a ait olmadığı, aynı zamanda daha geniş bir çerçevede ele alınması gerektiği vurgulandı.

Baro'nun bu konudaki değerlendirmesi, sorumluluk zincirini şu unsurlara bağladı:

  • Türkiye'nin, kadına yönelik şiddetle mücadelede en önemli uluslararası belgelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi.

  • Siyasi söylemlerde "Kadın erkek eşit değildir" gibi toplumsal cinsiyet eşitliğine aykırı ifadelerin kullanılması.

  • Kadın cinayetlerinin kamuoyu gündeminde yeterince yer bulmaması ve şiddetin normalleştirilmesi.

  • Yargı süreçlerinde, erkek failler lehine sonuçlanan ve "cinsiyetçi" olarak nitelendirilen kararların varlığı.

Bu maddelerle Baro, kadın cinayetlerinin önlenmesi için sadece faillerin cezalandırılmasının yeterli olmadığını, aynı zamanda bu şiddet iklimini besleyen zihniyetle ve politikalarla da mücadele edilmesi gerektiğini savundu.

Kaynak: HABER MERKEZİ