2025 Avrupa Basketbol Şampiyonası (EuroBasket 2025), sadece sportif bir rekabete değil, aynı zamanda uluslararası siyasetin en hararetli konularından birinin yansıdığı, unutulmayacak bir ana tanıklık etti. Turnuvanın ev sahiplerinden biri olan Polonya'nın Katowice şehrindeki Spodek Spor Salonu'nda, Polonya ile İsrail milli takımları arasında oynanacak maç öncesi gerçekleştirilen seremoni, alışılmışın dışında bir gerilime sahne oldu. İsrail milli marşının çalınmaya başlamasıyla birlikte, tribünleri dolduran binlerce Polonyalı taraftar, organize bir şekilde marşı yuhalamaya ve ıslıklarla protesto etmeye başladı. Salonu bir anda dolduran bu tepki, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik uzun süredir devam eden askeri operasyonlarına ve Filistin halkının yaşadığı drama karşı bir öfke patlamasıydı. Taraftarların bu eylemi, sadece bir anlık bir tepkiyle sınırlı kalmadı. Maçın başlamasıyla birlikte, tribünlerden İsrail aleyhine sloganlar yükselmeye devam ederken, takımlarına verdikleri desteği Filistin davasıyla birleştirdiler. Bu anlar, cep telefonu kameralarıyla saniye saniye kaydedilerek sosyal medyada hızla yayıldı ve sporun nasıl güçlü bir politik protesto platformuna dönüşebileceğini bir kez daha gösterdi.
Filistin bayrakları ve bitmeyen sloganlar
Polonyalı taraftarların protestosu, sadece sesli bir tepkiden ibaret değildi. Maç boyunca salonun farklı noktalarında, bazı taraftarların Filistin bayrakları açtığı görüldü. Bu sessiz ama güçlü sembol, tribünlerdeki protestonun görsel bir manifestosu haline geldi. Spor müsabakalarında genellikle siyasi sembollerin yasaklanmasına yönelik katı kurallara rağmen, taraftarların bu cesur eylemi, maçın güvenlik görevlilerini ve organizatörleri zor durumda bıraktı. Maçın gergin atmosferi, sahadaki mücadeleye de yansıdı. Taraftarların yarattığı yoğun baskı altında oynamak zorunda kalan İsrailli oyuncuların moralinin bozulduğu gözlemlenirken, Polonyalı oyuncular ise tribünlerden aldıkları bu ateşli destekle daha motive bir oyun sergilediler. Protesto, sporun sadece skordan ibaret olmadığını, aynı zamanda toplumsal vicdanın, adaletsizliğe karşı duyulan öfkenin ve uluslararası dayanışmanın da bir ifadesi olabileceğini kanıtladı. Katowice'deki o akşam, basketbol topunun potayla her buluşması, tribünlerdeki binlerce insanın kalbinin Filistin için atışıyla birleşti.
Protesto dalgası salon dışına taştı
Spodek Spor Salonu'nun içinde yaşananlar, dışarıda organize edilen daha büyük bir eylemin sadece bir parçasıydı. Maçın oynandığı saatlerde, salonun önündeki meydanda toplanan yüzlerce eylemci, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonlarını "soykırım" olarak nitelendirerek kitlesel bir protesto gösterisi düzenledi. Filistin bayrakları ve pankartlarla donanmış kalabalık, sık sık "Gerçek terörist İsrail devletidir" ve "Filistin'e özgürlük" sloganları atarak seslerini duyurmaya çalıştı. Eylemcilerin taşıdığı dövizlerde, İsrail'e "Gazze'deki soykırıma son vermesi" yönünde net çağrılar yapılırken, uluslararası topluma da İsrail'i siyasi ve ekonomik olarak izole etme ve yaptırım uygulama çağrısında bulunuldu. Bu eylem, sadece Polonyalı aktivistleri değil, aynı zamanda ülkede yaşayan farklı milletlerden insanları da bir araya getirdi. Bu durum, Filistin meselesinin artık sadece bir Orta Doğu sorunu olmadığını, küresel bir vicdan meselesi haline geldiğini ve Avrupa'nın kalbinde dahi ne denli güçlü yankılar bulduğunu gösteren önemli bir delil oldu. Maç nedeniyle bölgede bulunan yerel ve uluslararası medya kuruluşlarının da yoğun ilgi gösterdiği protesto, Katowice'deki basketbol akşamına damgasını vuran en önemli olaylardan biriydi.
Öfkenin ardındaki bilanço: on binlerce can kaybı
Polonyalı taraftarların ve aktivistlerin bu denli büyük bir öfkeyle sokağa dökülmesinin ve bir spor müsabakasını protesto platformuna çevirmesinin ardında, Gazze'de yaşanan insanlık dramı yatıyordu. İsrail'in 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze Şeridi'ne yönelik aralıksız devam eden saldırıları, uluslararası kamuoyunda büyük bir infiale neden olmuştu. Protestonun yapıldığı tarihe kadar geçen sürede, İsrail saldırıları sonucunda büyük çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 63 bin 557 Filistinli hayatını kaybetmiş, 160 bin 660 kişi ise yaralanmıştı. Abluka altındaki bölgede yaşanan gıda, su ve ilaç kıtlığı, hastanelerin ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanması, milyonlarca insanın evlerini terk etmek zorunda kalması gibi olaylar, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Polonya'da da vicdan sahibi insanlar tarafından tepkiyle karşılanıyordu. Bu nedenle, Katowice'deki protestolar, sadece bir milli marş yuhalamasından ibaret değildi; on binlerce masum insanın ölümüne, bir halkın yaşadığı trajediye karşı yükselen bir isyan çığlığıydı. Parkede devam eden maç, 66-64'lük skorla Polonya'nın galibiyetiyle sonuçlanırken, o akşamın asıl kazananının, maruz kaldığı tüm acılara rağmen sesini Avrupa'nın bir spor salonundan tüm dünyaya duyurmayı başaran Filistin davası olduğu yorumları yapıldı.