Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı Araştırma Geliştirme Merkezi KAMU-AR’ın Temmuz 2025 verileri, ülkedeki barınma ve beslenme krizinin ulaştığı endişe verici boyutları bir kez daha ortaya koydu. Yapılan son araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı ve dengeli beslenebilmesi için yapması gereken minimum gıda harcamasını ifade eden açlık sınırı, bir önceki aya göre 255 lira daha artarak 27 bin 670 liraya ulaştı. Gıda harcamalarının yanı sıra kira, fatura, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi zorunlu giderlerin de eklendiği yoksulluk sınırı ise aylık 1.485 liralık bir sıçramayla 85 bin 344 liralık rekor bir seviyeye tırmandı. Bu rakamlar, Türkiye'de çalışan ve emekli olan milyonlarca insanın gelirlerinin, artık temel yaşam standartlarını karşılamaktan ne kadar uzaklaştığının matematiksel bir kanıtı niteliğinde.
Asgari ücret artık açlığa bile yetmiyor
Rapordaki en çarpıcı verilerden biri, yaklaşık 8 milyon çalışanı doğrudan, milyonlarca kişiyi ise dolaylı olarak etkileyen asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki makasın ne kadar açıldığını göstermesi oldu. Temmuz 2025 itibarıyla 22 bin 104 lira olarak uygulanan asgari ücret, 27 bin 670 liralık açlık sınırının tam 5 bin 566 lira gerisinde kaldı. Bu durum, açlık sınırının asgari ücreti yüzde 25,2 oranında aştığı anlamına geliyor. Rapor, bu acı gerçeği daha somut bir dille ifade ediyor: Asgari ücretle geçinmek zorunda olan dört kişilik bir aile, aldığı maaşla ayın sadece 24 günlük gıda masrafını karşılayabiliyor. Geriye kalan altı gün için ise mutfakta tencerenin nasıl kaynayacağı meçhul. Bu hesaplama, sadece beslenme ihtiyacını kapsıyor; kira, elektrik, su, doğalgaz, ulaşım ve çocukların okul masrafları gibi diğer tüm zorunlu harcamalar bu denklemin tamamen dışında kalıyor. Bu tablo, asgari ücretin artık bir "geçim ücreti" olmaktan çıkıp, bir "açlık ücreti" dahi olamadığını acı bir şekilde ortaya koyuyor.
Emeklinin sofrasından günler çalındı
Yıllarca çalışıp prim ödedikten sonra emekliye ayrılan ve hayatlarının geri kalanını daha rahat geçirmeyi hayal eden milyonlarca emekli için de durum farksız değil. KAMU-AR'ın araştırması, özellikle en düşük emekli aylığı alan kesimin yaşadığı dramı net bir şekilde gözler önüne seriyor. 16 bin 881 lira olarak uygulanan en düşük emekli aylığı, dört kişilik bir ailenin sadece ve sadece 18 günlük beslenme ihtiyacını karşılayabiliyor. Bir başka deyişle, en düşük maaşlı bir emekli, ayın yarısını geçirdikten sonra kalan 12 gün boyunca mutfak masrafını nasıl karşılayacağını düşünmek zorunda kalıyor. Temmuz ayında emekli maaşlarına yapılan zammın yarattığı etki ise trajikomik bir hal alıyor. Rapora göre, yapılan son artış, emeklinin aylık gıda masrafı sepetine sadece iki günlük bir ekleme yapabildi. Bu durum, yapılan zamların, piyasadaki gerçek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında ne kadar yetersiz kaldığının ve adeta buharlaştığının en somut göstergesi.
Memurun maaşı yoksulluk karşısında buharlaştı
Toplumda ekonomik olarak daha güvenceli bir konumda olduğu varsayılan kamu çalışanları da yoksulluk sınırının altında eziliyor. Temmuz ayı itibarıyla yüzde 15,57 oranında zam yapılarak 50 bin 534 liraya yükseltilen en düşük memur maaşları bile, 85 bin 344 liralık yoksulluk sınırının sadece yüzde 59'unu karşılayabiliyor. Yani, en düşük maaşı alan bir memurun, ailesiyle birlikte insan onuruna yaraşır bir yaşam sürebilmesi için mevcut gelirinin üzerine yaklaşık 35 bin lira daha eklemesi gerekiyor. Ortalama memur maaşı olan 57 bin 310 lira baz alındığında ise tablo pek değişmiyor. Ortalama bir memurun gelirinin yoksulluk sınırını yakalayabilmesi için en az yüzde 49 oranında daha artırılması gerektiği hesaplanıyor. Bu veriler, sabit gelirli kesimlerin alım gücünün nasıl eridiğini ve orta direk olarak tabir edilen sınıfın hızla yoksulluğa sürüklendiğini kanıtlıyor.
Mutfaktaki yangının kalem kalem dökümü
Araştırma, açlık sınırını oluşturan gıda harcamaları sepetinin detaylarına inerek, fiyat artışlarının sofralara nasıl yansıdığını da ortaya koyuyor. Dört kişilik bir ailenin sadece mutfak masrafı bir yılda 6 bin 894 lira arttı. Et, balık ve yumurta gibi temel protein kaynakları için yapılması gereken harcama temmuzda bir önceki aya göre 31 liralık cüzi bir düşüş gösterse de, yıllık bazdaki artış 2 bin 566 lirayı buluyor. Sofraların vazgeçilmezi olan sebze fiyatlarında aylık 94 liralık bir gerileme yaşanırken, bir yıllık artış 646 lira olarak hesaplandı. En dikkat çekici artış ise meyve kaleminde yaşandı. Aile bütçesinden meyveye ayrılması gereken para sadece bir ayda 342 lira artarak 3 bin 571 liraya fırladı. Kalori bazlı yapılan hesaplama ise durumu daha kişisel bir boyuta taşıyor. Buna göre, yetişkin bir erkeğin aylık gıda ihtiyacı 8 bin 79 lira, bir kadının 6 bin 342 lira, bir çocuğun 4 bin 604 lira ve bir gencin ise 8 bin 644 lira olarak hesaplandı.
İnsan onuruna yaraşır yaşamın bedeli 85 bin lira
Yoksulluk sınırı, bir ailenin sadece aç kalmamasını değil, aynı zamanda barınma, ısınma, ulaşım, sağlık, eğitim gibi en temel insani ihtiyaçlarını karşılayarak onurlu bir yaşam sürmesinin maliyetini ifade ediyor. Rapora göre, gıda dışı harcamalar için yapılması gereken toplam miktar, temmuzda 1.230 liralık artışla 57 bin 673 liraya yükseldi. Bu harcamaların aslan payını ise barınma ve ulaşım alıyor. Kira dahil barınma giderleri için ayrılması gereken tutar 16 bin 332 lirayı bulurken, işe veya okula gidip gelmek için gereken ulaşım masrafı ise 15 bin 901 liraya ulaştı. Sadece bu iki zorunlu giderin toplamı bile, 32 bin 233 liraya ulaşarak tek başına açlık sınırını aşıyor. Bu devasa kalemlerin üzerine ev eşyası için 6 bin 885 lira, sağlık için 2 bin 363 lira, giyim için 2 bin 227 lira, eğitim için 1.591 lira ve haberleşme için 1.559 lira gibi diğer zorunlu harcamalar ekleniyor. Tüm bu masraflar toplandığında ise dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının altında kalmadan bir ay geçirebilmesi için eline geçmesi gereken toplam para 85 bin 344 liraya ulaşıyor. Bu rakam, yılın ilk yedi ayında 14 bin 296 lira, son bir yılda ise 23 bin 42 lira artarak, hayat pahalılığının ne denli amansız bir hızla tırmandığını gösteriyor.