Eren Fatma'yı seviyordu.
Herkese sevgisinin ne kadar büyük olduğunu ballandıra ballanıra anlatıyordu.
E bu sevgi karşısında Fatma da fazla direnemedi, ailesi de…
İki aile çok erken diye düşündükleri evliliğe onay vermek zorunda kaldı.
Evlendiler.
İkisi de 21 yaşındaydı.
Evliliğin ilk ayı çok iyi geçmişti.
İkisi de çok mutluydu.
Gelecek planları yapıyorlardı.
İkinci ayın ilk günlerinde küçük küçük tartışmalar çıkmıştı.
Ama yine bir orta yol buluyorlardı.
Üçüncü ayda olanlar oldu.
Biri ak diyorsa öbürü kara diyor, ortalık toz duman oluyordu.
Ve işin kötüsü Eren şiddete başvuruyor ve “Uğruna ölürüm” dediği Fatma’yı dövüyordu. Sonradan özür dilediği çok oldu ama dördüncü ayda Fatma’nın canına tak etti ve ayrılmak istediğini söyledi.
İşte bu talep, silahla internet ortamında pozlarını paylaşmayı marifet sanan, iki sözün birinde delikanlılıktan söz eden Eren’i çileden çıkarmıştı.
Ne demekti ayrılmak. Sopayı yersin oturursun diyordu.
Ama Fatma kararlıydı.
Valizini topladığı gibi ailesinin yanına yerleşti ve boşanma davası açtı. Eren iyice kinlenmişti. Artık telefonla bile ulaşamıyordu.
Mahkemenin uzaklaştırma kararına rağmen eşini takip etti ve silah zoruyla otomobiline bindirdi. Önce şiddetli tartışma ardından iki el silah sesi…
Eren eşini vurmuştu.
Cesetle bir iki saat dolaştıktan sonra baba evine geldi.
Şok geçiren aile oğullarının polise teslim olması için çok uğraştı ve sonunda ikna etti.
Bir yanda güzel Fatma’nın cesedi, bir yanda süklüm püklüm olmuş, pişman mı pişman genç bir adam…
Dört aylık evlilik feci bir sonla bitti…
Bu olay İstanbul’un bir semtinde yaşandı.
Türkiye’nin hemen her yerinde buna benzer olaylara tanık oluyoruz.
Yemin ediyorum birileri bizim genlerimizle oynadı.
Bu toplum böyle değildi.
Dünyanın her yerinde manyak çıkar. Ama bizdeki durum öyle değil.
Mantık değişti, kültür değişti, kahramanlık ucuzladı.
Çaresiz insanları ezmeyi kahramanlık sayan insanlar türedi...
Kadınlara şiddet erkeklik oldu…
Gazetelerin üçüncü sayfasına bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız…