Türkiye otomotiv piyasasının aylardır nefesini tutarak beklediği, hakkında sayısız senaryo yazılan yeni ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) düzenlemesi nihayet yürürlüğe girdi. Ancak yeni sistem, beklentilerin aksine piyasaya bir rahatlama getirmedi, aksine karmaşık yapısıyla hem tüketicileri hem de sektörü büyük bir belirsizliğin içine itti. Yeniden belirlenen vergi matrahları ve oranlar, bir gecede otomobil fiyat listelerini adeta bir yapboza çevirdi. Bazı modellerde küçük indirimler yaşanırken, geniş bir yelpazedeki araçların fiyatları ciddi oranda arttı. Uzmanlar, bu düzenlemenin sadece bir fiyat güncellemesi olmadığını, aynı zamanda tüketici alışkanlıklarını kökten değiştirecek ve "vergisel kaçış" olarak adlandırılan yeni bir dönemi başlatacak bir milat olduğu konusunda hemfikir.
İndirim mi geldi, zam mı? anlama kılavuzu
Yeni ÖTV düzenlemesi sonrası sabah uyanan milyonlarca vatandaşın aklındaki tek soru aynıydı: Otomobil fiyatları düştü mü, yükseldi mi? Konunun önde gelen uzmanlarından, otomotiv yazarı Emre Özpeynirci'ye göre bu sorunun net bir cevabı yok, çünkü sistemin kendisi içinden çıkılmaz bir hale getirilmiş durumda. Özpeynirci, durumu "Herkes birbirine aynı soruyu soruyor. Çünkü işin içinden çıkmak artık neredeyse mümkün değil. Yeni düzenleme; aracın motor hacminden tutun da vergisiz fiyatına, yakıt türüne kadar birçok değişkene göre şekilleniyor. Yani her araç için başka bir sonuç, başka bir etiket" sözleriyle özetliyor.
Yeni sistemde, vergisiz fiyatı düşük olan bazı yerli üretim modellerde yüzde 2,7 ile yüzde 5,5 arasında değişen sınırlı indirimler mümkün hale geldi. Örneğin, Türkiye'de en çok satılan modellerden biri olan Fiat Egea'nın bazı versiyonları, yeni matrah dilimleri sayesinde yüzde 80'lik ÖTV diliminden yüzde 70'lik dilime geriledi. Ancak bu, madalyonun sadece bir yüzü. Vergisiz fiyatı biraz daha yüksek olan benzer segmentteki ithal modellerde ise yüzde 5,5 ila yüzde 11 arasında değişen oranlarda zamlar görüldü. Örneğin, premium segmentte yer alan bir Mercedes C Serisi'nin vergisi yüzde 80'den yüzde 100'e fırladı. Kısacası, yeni düzenleme ile uygun fiyatlı ve pahalı otomobiller arasındaki vergi makası daha da açılmış oldu.
Elektrikli otomobil hayali kuranlara soğuk duş
Yeni düzenlemenin en büyük darbeyi vurduğu kesim ise hiç şüphesiz elektrikli otomobil almayı planlayanlar oldu. Son yıllarda hükümetin de teşvikleriyle büyük bir ivme kazanan ve çevreci bir alternatif olarak öne çıkan elektrikli araç pazarı, yeni ÖTV oranlarıyla adeta duvara tosladı. Önceki sistemde en düşük yüzde 10 olan ÖTV oranı, yeni düzenlemeyle bir anda yüzde 25'e çıkarıldı. Bu artış, özellikle pazarın büyümesini sağlayan giriş seviyesi ve ulaşılabilir elektrikli modellerin fiyatlarına yaklaşık yüzde 14'lük bir zam olarak yansıdı. Bu durum, hem elektrikli otomobil hayali kuran tüketiciler için bir "soğuk duş" etkisi yarattı hem de Türkiye'nin otomotivde yeşil dönüşüm hedefleriyle çelişen bir adım olarak yorumlandı. En yüksek ÖTV oranının yüzde 220 olarak belirlenmesiyle birlikte, lüks segmentteki tüm araçlar gibi elektrikli modeller de artık ulaşılması çok daha zor bir hayale dönüştü.
Piyasayı kasıp kavuracak yeni furya: vergisel kaçış dönemi
Otomotiv yazarı Emre Özpeynirci'ye göre, yeni ÖTV sisteminin piyasada yaratacağı en büyük ve en somut etki, tüketici davranışlarındaki radikal değişim olacak. Otomobillerin vergi sisteminin bu denli karmaşık ve cezalandırıcı bir hale geldiği bir ortamda, vatandaşlar alternatif çözümlere yönelecek. Bu noktada gözlerin çevrildiği segment ise hafif ticari araçlar. Otomobillerin ÖTV'si motor tipi, fiyatı ve hacmine göre sil baştan değiştirilirken, 4x4 pick-up'lar hariç olmak üzere, hafif ticari araçların vergi oranları sabit kaldı. Bu durum, otomobil konforu sunan ancak vergilendirmede ticari araç statüsünde olan "combi" olarak tabir edilen modellere yönelik dev bir talep patlaması yaratacak.
Özpeynirci bu yeni dönemi, "vergisel kaçış" olarak tanımlıyor ve ekliyor: "Artık tam anlamıyla; Doblo, Courier, Rifter, Combo, Berlingo dönemi… Yani artık herkes, otomobil gibi kullanılan combi hafif ticarilere yönelir. Zaten haziran ayında bu sinyaller gelmişti. Hafif ticari satışları yüzde 33 arttı. Yeni sistem, bazı araçları daha da pahalılaştırırken, ticari görünümlü “vergisel kaçış” modellerine yeni bir dönem açtı. Combi furyası başlıyor." Bu durum, markaların stratejilerini de yeniden gözden geçirmesine neden olacak ve önümüzdeki dönemde bu tip araçların pazar payında rekor artışlar görülecek.
Matrah tuzağı: bugünün indirimi yarının gizli zammı mı?
Yeni sistemin en kritik ve tehlikeli noktası ise vergi matrahı sisteminin kendisinde yatıyor. Uzmanlar, bu sistemin yüksek enflasyon ortamında bir "gizli zam" mekanizması olarak çalışacağı uyarısında bulunuyor. Mevcut düzenlemede, otomobillerin vergisiz fiyatlarına göre belirlenmiş olan matrah dilimleri sabit rakamlardan oluşuyor. Ancak Türkiye'deki yüksek enflasyon ve kur artışları nedeniyle otomobillerin fabrika çıkış fiyatları sürekli artıyor. Bu durum, bugün yüzde 70'lik vergi diliminde yer alan bir aracın, fiyatına gelecek küçük bir artışla bir süre sonra otomatik olarak yüzde 100'lük dilime geçmesine neden olacak.
Emre Özpeynirci bu tehlikeye, "Eğer matrahlar her yıl güncellenmezse, bir süre sonra Egea da yüzde 100 ÖTV’li hale gelir, C Serisi de… Tıpkı daha önce hepsinin yüzde 80 olduğu gibi. Oranlar değişse de, sistem güncellenmezse vergide eşitlenme yine kapıda olabilir" sözleriyle dikkat çekiyor. Bu durum, bugün yapılan cüzi indirimlerin aslında geçici olduğunu ve sistem güncellenmediği takdirde, tüm araçların kaçınılmaz olarak en yüksek vergi dilimlerine doğru sürükleneceğini gösteriyor. Bu nedenle, sektör temsilcileri matraha dayalı bu karmaşık sistem yerine, daha öngörülebilir ve sade bir vergilendirme modeline geçilmesi gerektiğini vurguluyor.