Sokakta, kahvede, internette, televizyonlarda sözler havada uçuşuyor... Hepsi kendine göre özgün düşünce, hepsi özel düşünce. Düşünce cennetiyiz... Bence bu kadar saçma sapan fikri aynı anda ürettiğimizde, sokaklara çöp atmak gibi bir şey yapıyoruz. Nasıl çevre kirlililiği oluşuyorsa düşünce kirliliği de etrafımızı sarıyor.
Doktora akıl veriyoruz, mühendise akıl veriyoruz, antrenöre taktik öğretiyoruz… Bu üstün bilgili kardeşlerimize “neden?” diye sorsanız, cevabı hazır;
Düşünce özgürlüğü...
Örneğin doktorlukta bir seviyeye gelmenin en az 20 yıllık bir mesleki birikim gerektirdiğini bilse böylesine keskin konuşmaz. Fikir sahibi olmak için bilgi sahibi olması gerektiğini bilmiyor… Üstelik bilmediğini de bilmiyor.
Böyle olunca da toplumsal hiyerarşi çorbaya dönmüş durumda. Geçenlerde yüksek sesle telefonda konuşan genç birinin konuşmasına tanık oldum. Sadece ben değil tramvaydaki herkes dinledi. Adam işini anlatıyor, tayinini anlatıyor, bu arada da yardım talebinde de bulunuyor. Konuştuğu kişi belli ki ondan yaşça büyük ve mevki olarak da üst seviyede… Telefonu şöyle kapattı… “Yarın iş yerinde misin? Müsait olursam uğrarım…”
Eh be kardeşim, gideceğin kişi müsait olursa uğrayabilirsin. Senin müsait olmanın hiçbir kıymeti yok.
Bilmeden, araştırmadan, emeğe saygı göstermeden ahkam kesmek her alana yansıdı… Hakkı Devrim üstadımızın, davranış ve söz olarak eksik bulduklarını çok fazla eleştirmesini bazen abartılı bulurdum. İyi ki bu günleri görmedi. Görse bir yerine inme inerdi yemin ederim…
Benim, burada amacım millete ders vermek değil. Önemli bir eksikliğimizi tespit etmek... Japonlar üşenmemiş toplumsal kuralları kısa film haline getirmiş. Bu filmde metro, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında nasıl davranılacağı, konuşma şekli, ses yüksekliği gibi şeyler anlatılıyor. Sloganları da; "Japonlar kendilerinden önce diğer insanları düşünür."
Halbuki bu konuda en az ihtiyacı olan bir toplum. Herhalde bu filmin amacı diğer toplumları da örgütlemek. Nede olsa saygılı davranışlarının karşılığını almak istiyorlar. Bizde yarı beline kadar eğilip selam vermeye kalksan, garip garip bakıp, “Ne yapıyor bu adam?” diye tepki gösterirler…
Yani durum şu; “Müsait olursam, işe giderim… Olmazsam patron düşünsün.”