Röportaj-Lütfü Dağtaş / İzmirli genç tiyatro yönetmeni-oyuncu İlknur Güneş’in yazıp yönettiği ‘Sesler’adlı oyun şu sıralar Hollanda turnesinde izleyiciyle buluştu. Türkiye’de ödül alan ‘Sesler’ oyununu, Hollanda turnesinde bu kez Eylem Abalıoğlu yönetti.
Oyunun yazarı ve Türkiye’de sahneye koyan İlknur Güneş ile tiyatro kariyerini ve sesler oyununu konuştuk.
Sevgili İlknur, metni senin kaleminden çıkma, 2018 yılında Türkiye'de senin yönetmenliğinde prömiyeri yapılan ‘Sesler’ oyunu, şimdi de Eylem Abalıoğlu’nun yönetimiyle Türkiye’den sonra Amsterdam’da gösterimde. Oyunu, metnini yazmanın dışında, yönetmen olarak Türkiye’de ilk sen sahneye koymuştun. Süreci özetler misin? Oyun, Hollanda’da ne süreyle sahnelenecek?
2018 yılında yazıp yönettiğim ‘Sesler’ oyunu, benim kurduğum Uyumsuz Tiyatro bünyesinde iki sezon boyunca oynadı. ‘Sesler’, Üstün Akmen tiyatro ödüllerinde yılın yazarı, yılın oyunu ve yılın sahne tasarımı dallarında aday olarak gösterildi, sahne tasarımı dalında ödül aldı. ‘Sesler’, yine 2019’da, Ekin Yazın Dostları Topluluğu tarafından ‘Yılın En İyi Küçük Sahne Oyunu’ ödülüne değer görülmüştü. 2025 yılında; Kumpanya Performing Arts prodüksiyonunda, 14 Mart'ta, Pand-P sahnesinde, Hollanda’nın Eindhoven kentinde prömiyeri, 23 Mart' ta ise Amsterdam CREA Tiyatrosu’nda bu kez galası yapıldı. 19 Nisanda ise yine Hollanda’nın Utrecht kentinde oynayacak. Sesler, 2026 sezonu boyunca Hollanda'da sahnlenmeye devam edecek.
İlk sahnelemeden izlenimlerini öğrenebilir miyiz?
Ben genel olarak oyunları kendi tiyatrom için yazıyor ve yönetiyorum. Eylem Abalıoğlu da, aslında, 2018'deki ‘Sesler’ oyunumun oyuncusu aynı zamanda. Şimdi ‘Sesler’i, onun Hollanda'da yönetmesi beni çok heyecanladırdı çünkü ben de ilk defa kendi oyunumu başka bir yönetmenin gözünden izledim. Eylem, oyunu çok iyi bildiği için çok keyifli ve farklı bir ‘Sesler’ yönetti.
Kumpanya Performing Arts'ın sahibi Saadettin Yalta'nın da emeği, misafirperverliği, oyuncuların güzel performansları da bana harika bir deneyim yaşattı.
Oyunun Hollanda dışında başka ülkelerde de sahnelenmesi gündemde mi?
Evet, birçok ülkeye turne yapacak. Avrupa turnesi, tiyatronun plânları arasında var. Yaz sezonundan sonra, eylülden itibaren oyun daha da sık oynamaya başlayacak.
Oyunun özelliği
Oyun, kendi yarattığı dünyanın içinde sıkışıp kalmış günümüz kent insanını trajikomik haliyle ele alıyor. Metni yazarken tasarladığın bu insanı oyun kahramanı olarak ele alırken kaynakların neler oldu? Bu trajikomik insan tiplemesi elbet bizden birileri. Ayrıca evrensel tiplemeler, diyebilir miyiz?
‘Sesler’ oyununu, 2018' de, Eugene İonesco'nun "Delire A Deux" metnini Fransızca’dan çevirdiğim zaman, yaşadığımız çağı yansıtacak şekilde; oyunun dil yapısını koruyarak ve absürt yapısına sadık kalarak yeniden yazdım. ‘Sesler’, tabii ki İonesco'nun metninden bambaşka bir metin ve bu haliyle yeni bakış açısı kazandı. Örneğin, savaş teması, modern insanın dünyayı algılamaya çalışma çabasına dönüştü. Çünkü artık teknoloji, tüm dünyada olan felaketleri her an öğrenebilme olanağını veriyor. Bu da bu devrin insanını bloke ediyor, öyle ki kimi zaman duyarsızlaştırıyor bence... Özellikle de küresel olaylar, ekonomi, pandemi, deprem, toplumsal olaylar, derken hepimiz kimi zaman soyut kimi zaman somut olarak küçük bir alana ya da belki bir ekrana sıkışıp kaldık gibi hissediyorum bazen. Oyundaki zengin, orta kesim, fakir ayırımı ve statü göstergesi karakterler nerede konumlanacağını bilemiyor hayatta... Oyunda, gri ve sıkışık bir alanda kalmış olan ve orta kesimi temsil eden ‘Karı –Koca’ figürü karakterler, her an, tedirgin olduğu fakir alana mı yoksa o hep özendiği zengin alanı mı yaklaşacağını bilemiyor. Bu sıkışmışlık içinde de kadın ve adam karakterleri birbirlerini yemekle, medeni, modern aile kavgaları ederek müdahale edemedikleri bir düzenin içinde oyalanıyorlar. Aslında karakterler, bizlerin, hayata, her koşulda tutunma çabamızı temsil ediyorlar.
Bize, yönetmen ile oyuncular hakkında özet bilgi verir misin?
Bu soruyu Eylem Abalıoğlu ile paylaşmak istiyorum. Çünkü o süreci daha doğru anlatır.
EYLEM: Istanbul merkezli olmak üzere, Atina ve Berlin’de yürüttüğüm sahne çalışmalarım ve eğitmenlik deneyimlerimin ardından, 2023 Eylül ayında ailemle birlikte Amsterdam’a taşındım. Önceleri niyetim sanat doktorası yapmaktı. Daha sonra ortak bir arkadaşımızın performansı sonrası Amsterdam merkezli Kumpanya Performing Arts’ın kurucusu Sadettin Yalta ile tanıştık. Birlikte ne yapabiliriz, derken ortaya bir oyun fikri çıktı. Farklı metinleri inceledikten sonra, İlknur’un yazdığı ve benim daha önce oyuncusu olduğum Sesler oyununda karar kıldık. Oyuncuların hepsi, işlerinde profesyonel ve burada yerleşik Türkler. Sonuçta, hepimiz ortak bir geçmişten geliyoruz. Ekibi belirledikten sonra, geçtiğimiz 2024 yılının kasım ayında okuma provalarına başladık. Son derece keyifli ve bir o kadar da yoğun 5 aylık bir prova sürecinden sonra bir hafta arayla Eindhoven ve Amsterdam’da prömiyer gerçekleştirdik. Bu sezon önümüzde Utrecht ve yine Amsterdam olmak üzere iki oyun daha var. Dilerim, oyunumuz önümüzdeki sezon da bolca oynayıp, başta Türk seyircisiyle, daha sonra da uluslararası seyirciyle buluşmaya devam etsin.
Burada hepimiz farklı amaçlar için bir arada bulunuyoruz ve tiyatronun birleştirici gücünü hissetmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Evet sevgili İlknur, yazdığın, Türkiye’de yönettiğin Sesler oyununu bu kez Hollanda’da sahneleyen yönetmen Eylem Abalıoğlu’nu tanıdık. Peki, sen özgeçmişini ve tiyatro kariyerini özetler misin? Yıllardır tiyatronun içindesin, geleceğe dönük hedeflerini öğrenebilir miyim?
1981 yılında İzmir’de doğdum. 1992-1999 Özel Tevfik Fikret Lisesinde ortaokul ve liseyi, Fransızca öğrenim görerek tamamladım. 2000-2002 yılları arasında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Tv-Sinema Bölümü’nde okudum. 2002 yılında, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Oyunculuk Ana Sanat Dalını kazandım. 2007 yılında mezun olduktan sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda, 2007-2009 yıllarında ‘Bir Şehnaz Oyun’ oyununda oynadım. 2009 / 2018 yılları arasında oyunculuk ve konuşma tasarımı eğitmeni olarak kariyerime, Studio Oyuncuları’nda devam ettim. Onun yanı sıra 2012 yılında Maltepe Üniversitesi-Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü’nde, eğitmen olarak ‘Hareket ve Ses Atölyeleri’ gerçekleştirdim. 2012 yılında, Craft oyunculuk atölyesinde konuşma sanatı teknikleri üzerine dersler vermeye başladım ve bu sürüyor. 2013 -2015 yılları arasında Sadri Alışık Tiyatrosu’nda, ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ oyununda valinin karısı rolünde oynadım, ayrıca yönetmen yardımcılığı yaptım. 2014 /2016 yılları arasında Tiyatro İstanbul’da, ‘İstibdat Kumpanyası’ oyununda, Carine rolünde ve 2015 -2016 yıllarında Tiyatro İstanbul’da , ‘Çılgın Dünya’ oyununda Fedra rolünde oyunculuk kariyerime devam ettim. 2017 yılında başlayan, Şahika Tekand’ın yönettiği, Samuel Beckett’in ‘Play’ oyununda rol aldım. Bunun yanında, 2016 yılına kadar birçok dizi ve film projelerim oldu. Kültür Üniversitesi’nde eğitmen olarak diksiyon, yaratıcılık, beden dili ve oyunculuk dersleri verdim, tiyatro kulübü ve İKÜ Mezun Tiyatrosunun yönetmeni olarak çalıştım. Kültür Üniversitesi’nde son olarak ‘Çılgın Dünya’, ‘Kibarlık Budalası’ ve ‘Mutfak’ oyunlarını yönetmiştim. 2019 yılında ise metnini kaleme aldığım ‘Sesler’i yönettim. 2020 yılında ise yazıp yönettiğim diğer oyunum ‘Personas Kuartet’ la, Ekin Yazın Dostları Seçici Kurulu’ndan ‘ Yılın Koreografisi’ ödülüne, ‘Üstün Akmen’ tiyatro ödüllerinden ‘Yılın Ekibi’ ve ‘Yılın Yönetmeni’ ödüllerine değer görüldüm. Bu arada, 2024-25 sezonunda uyarlayıp yönettiğim ‘Solist’ oyunu hâlâ oynamaktadır. Şu sıralar, yurt dışında daha tam kesinleşmemiş görüşmelerim, turnelerim var sırada...
Bugüne değin yazdığın, sahnelenen oyunların nelerdir? Bu oyunların temaları hk bilgi verir misin?
2018 yılında kendi tiyatrom olan ‘Uyumsuz Tiyatro’ da, ‘Leonce ile Lena’nın Müzikli Güldürüsü’ oyununu uyarladım ve yönettim. 2019 yılında yazdığım ‘Sesler’i yönettim, Ardından ‘Personas Kuartet’ adlı oyunum geldi.
‘Personas Kuartet’, modern dünyada bireylerin kendilerini, hayatı ve düzeni sorgulamalarını kadın bakış açısıyla anlatıyor. Farklı statüden ve farklı bakış açılarına sahip iki kadının tüm kadın ve erkekleri temsil eden sohbeti, çağımız insanın içine sıkışıp kaldığı toplumsal roller, statüler, ekonomik, ahlaki ve psikolojik kavramlar üzerine kurguladığım bir oyun. Bireylerin, çağımızda iletişimsizliği, duygularını ifade edememeleri, kendilerini iyileştirme çabaları olan Eve ve Angela karakterlerinin arkasında bulunan kimlikleri ise onların gerçekten ne hissettiklerini, ne düşündüklerini ve gerçek davranışlarını oynamakta.
‘Solist’oyunu, günümüz insanın hayata bakışını, bir kadının gözünden sorguluyor. Kadın, oyun boyunca sevgilisi ile telefonda ayrılık konuşması yapıyor. Bir çok açıdan istemeden kabullendiği görüṣlerini, inançlarını, alıṣkanlıklarını özgürleṣtirmek için büyük bir çaba gösteriyor. Kadın, bu arada sevmediği ve eleṣtirdiği düzenin bir parçası olduğunu fark ediyor. Yalnız kalmak ona çok korkutucu gelse de bu manipülatif yaṣamdan sıyrılmak için var gücüyle çabalıyor. Oyun, özellikle de eski değerler ile yeni değerler arasında sıkıṣıp kalmıṣ 30'lu ve 40'lı yaṣlardaki insanların yeni ahlâki bakıṣ açılarını, özgürlük anlayıṣını, kadın erkek iliṣkisini, sosyolojik ve psikolojik anlamda toplumsal degiṣimleri kadın bir birey üzerinden tartıṣıyor. Köpek havlaması ve bateri sesi oyuna bir müzik gibi eṣlik ederken, kadın oyuncu, bir solist gibi konuṣmanın ve baterinin müziğinde kendini arıyor. Sadece koltuk, sandalye ve merdiven gibi endüstriyel görünümlü dekor parçalarının çevrelediği kadın; bu soğuk, metal ve beton dünyanın içinde kendini hiçbir yere ait hissetmiyor. Kadının güçlenme, yeni bir hayata baṣlama ve içsel yolculuğu dijital dünyanın içinde saklanmıṣ bir insan sesinde karşımıza çıkıp yankılanıyor.
Türkiye’nin dışında, değişik coğrafyalarda, kitlelerin çağdaş talepleri için sıklıkla başkaldırdıklarını biliyoruz. Son dönemlerde Türkiye’de de, ‘hak-hukuk-adalet’ kavramlarından hareketle kitlelerin benzer süreci başlattıklarının, direniş sergilediklerinin tanığı olarak bugün insanı, metnini yazdığın ‘Sesler’ oyununun dışında bu kez nasıl bir çerçeveye oturtuyorsun?
Bu soruyu ‘Sesler’ üzerinden yanıtlayacağım. Oyun, ilk 2018'de oynadığında, Taksim ve Beşiktaş'ta patlamalar olmuştu. Bu, sezon sonuna denk gelmişti ve oyunu maalesef durdurmak zorunda kalmıştık. Daha sonra oyunun profesyonel çekimini yapmaya karar verdiğimiz ve online platformlarda oynatma kararı aldığımız yıllar ise küresel salgın dönemiydi. Şimdi ise Türkiye'de bambaşka bir hak- hukuk- adalet sistemini iyileştirmek için çabaladığımız bir döneme denk geldi. Gala gösteriminden birkaç gün önce Türkiye'nin gündemi değişti ve Amsterdam oyunu sonunda söyleşi yaptık seyircilerle. Seyirciler, “bu oyun şu andaki bizi anlatıyor,” dediler. Oyunun güncelliğini koruması bir yandan sevindirici gibi görünse de demek ki sıkışmışlığımız aslâ son bulmuyor. Oyundaki karakterler kendilerini Gregor Samsa gibi hissediyor ve bunu konuşuyorlar. Sanırım, dönem dönem biz de böyle hissediyoruz. Değişim istiyoruz ama elimizden gelmeyen noktalarda sıkışıp kalıyoruz ve yeni koşullara uyum sağlamaya çalışıyoruz.