Deprem sonrası enkaz kaldırma çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Bunun yanı sıra yeni yerleşim alanlarının belirlenmesi, sağlam zemin arayışları da devam ediyor. Yıkılan yerlerin sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerini taşıyan yeniden yapılanmanın en önemli unsurunun “ZEMİN” olduğu bilim adamları tarafından her açıklamada vurgulanıyor.

Zemin, her alanda olduğu gibi siyasette de önemli bir faktördür. 1973 seçimleri sonrası rahmetli Turan Güneş’le yaptığımız bir söyleşi de “Her seçim sonrası TBMM’nin nitelik ve kalitesi düşüyor” sözleri birçok eleştiriye neden olmuştu. “Kaygan zeminde siyaset yapmak, ülkeye yapılacak en büyük ihanettir” sözleri de Güneş’e aittir. Bundan kastı, AP’den ayrılarak DP’nin kurulması, 12 Mart darbesi sonrası yurtdışına kaçan Erbakan’ın, kontenjan senatörleri Sıtkı Ulay ve Ekrem Acuner tarafından Türkiye’ye getirilerek MSP’yi kurdurmalarıydı. Zemin bir kere kaymıştı. Bunları Ecevit’in hükümet kurabilmek için yaratılan Güneş Motel olayı, Turgut Özal’ın büyük yetkilerle Başbakanlık müsteşarlığına getirilmesi, Cumhurbaşkanının seçilememesi ve 12 Eylül darbesi. Kayan zeminin ülkeye getirdiği olumsuzları.
***

12 Eylül’de partilerin kapatılması, zemini düzeltmek için belki bir fırsattı. Politikacılar bunu iyi kullanamadılar. Erdal İnönü, Deniz Baykal, Aydın Güven Gürkan çekişmesi, Demirel, Tansu Çiller, Özal sonrası ANAP’ı ele geçirme kavgalarıve kullanılan yöntemler siyasetin sağlam ve doğru zeminde yapılmasını engelleyen faktörler olmuştur.

2002 seçimlerine giderken çıkar hesapları bir ihanet zincirinin halkalarını oluşturmuştur. Bugün ülkeyi yöneten ve yönetmeye talip olanlar, genel başkanlarına, başbakanına, partisine, ilkelerine ihanet ederek bugünkü konumlarına gelebilmişlerdir. Zeminleri çürük, bagajları doludur. Bu enkaz üzerine yeni bir siyaset anlayışı kurmak Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Halkın katılımını, milletvekillerinin parti üyelerinin sıralamasını yapacağı, kürsü dışında dokunulmazlıkların kalkacağı, milletvekili maaşlarının asgari ücret baz alınarak
belirleneceği, söylem ve dil bozukluklarının olmayacağı, politika bezirganlarına yol
vermeyecek yeni bir zemin gerekmektedir. Sorunlarının çözümünün ana noktası budur.
Yetişen yeni jenerasyonun asli görevi bu zemini yaratabilmektir. Türkiye’nin çağdaşlığı,
demokratik sosyal hukuk devleti olmasını sağlayacak çıkış noktası budur.