Her sene, yılın bu zamanları biz doktorlar için, hastaların standart soruları defaatla sorulmaya başlanır: Hocam Grip aşısı olalım mı? Geçen sene de yapıldı ama yine de grip oldum! Bilindiği gibi 23 Eylül’de başlayan sonbahar, mevsim olarak 21 Aralık'a kadar devam eder ve atmosfer dolayısı ile havalar değişerek yazdan kışa doğru bir köprü vazifesi görür. Sadece sağlık değil tarım ve hayvancılık başta olmak üzere bir çok sektörde ciddi değişiklik yaratır, eğitim dünyası için de yeni bir dönemin başlangıcıdır. Yaprakların dökülmesi ile başlayan doğal değişiklikler ve buna bağlı bireylerde ortaya çıkan ruhsal etkileşim kuşkusuz her kesin deneyimlediği duygu durumlarıdır.
Soğuk iklim koşullarının hüküm süreceği kış aylarına doğru yaklaşırken, insan organizması da ciddi değişikliklerle, mevsimin fiziksel koşullarına uyum sağlamak için çabalar. İlkbaharda doğanın uyanışının aksine güneşin ısısı ve ışıma süresi azalarak günler kısalır, geceler uzar. Doğa bir bütün olarak canlılığını kaybediyor gibidir, yapraklar sararak dökülür, havalar çoğunlukla bulutlu ve karanlıktır. İnsanın hüzün mevsimi olarak adlandırılan sonbaharda, sadece ruhi durumu değil, hormonları, beslenmesi ve günlük rutini de değişir. İşte tüm bu süreçte, mevsimsel hastalık dediğimiz ve genellikle virüs denilen etkenler nedeni ile vücudun uyum yeteneği alt edilerek ciddi hastalıklar oluşabilir. Mevsimsel hastalıklar grubunda, nispeten hafif geçen nezle, farenjit, sinüzitin dışında soğuk algınlığı ve grip gibi ciddi seyirli hastalıklar da vardır. Günlerin kısalması ve havaların soğumasına paralel gün ışığının azalması bu hastalıkların görülme sıklığını artırmaktadır, ayrıca yaş, stres, beslenme rejimindeki değişiklikler, kişinin bağışıklık sistemi zafiyetleri ve kişisel hijyene dikkat edilmemesi de hastalığa yakalanmada diğer etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Grip ve soğuk algınlığının üzerinde önemle durmak gerekir. Soğuk algınlığı genellikle ateşsiz seyreder. Başta burun, boğaz ve bronşlar olmak üzere havayollarının bir kısmı ya da tamamı hastalığa katılır, burun akıntısı, kırıklık ve öksürük ile 4-10 gün devam eder. Özel bir tedavisi yoktur, semptomatik tedavi denilen kişinin şikayetlerine yönelik ilaç tavsiyesi yapılır.
Grip ise ateş yükselmesi, öksürük, baş ağrısı, genel bir halsizlik ve kırıklık ile daha ciddi bir seyir gösterir. Her yaşta görülür, kişiden kişiye hızla yayılarak salgınlara neden olabilir. Bazı kişilerde ilerleyip pnömoni (zatürre) ve ölümlere yol açtığı görülebilir. İki günlük bir kuluçka dönemi sonrası aniden yükselen bir ateş ve genel vücut ağrısına eşlik eden nezle ve öksürük ardından yaklaşık 5-7 gün içinde hastalık tablosu geriler, halsizlik ve yorgunluk hissi hastalık geçtikten sonra da devam edebilir ve ciddi işgücü kayıplarına yol açabilir. Tedavisi ateş düşürücü ve ağrı kesiciler ile sadece şikayetlere yönelik olarak yapılır, ateşli dönemde yatak istirahatı önerilir. Ancak, pnömoni gibi ciddi hastalıklar geliştiğinde hastaneye yatırılarak tedavisi zorunlu hale gelir.
Grip, Hipokrat zamanından beri ‘bulaşıcı öksürük salgını’ olarak bilinmektedir. Orthomyxoviridae familyasına mensup örtülü bir RNA virüsü tarafından oluşturulur. Tüm dünyada binlerce kişiyi etkileyen Pandemi şeklinde İspanyol Gribi (1918) Asya Gribi (1957), Kuş Gribi (1997) ve Domuz Gribi (2009) diye tarihe geçen salgınlar hatırlardadır.
Gripten korunmak için, hastalık etkeni olarak sıklıkla tespit edilen influenza virüsü suşlarını içeren aşılar etkili şekilde kullanılmaktadır. Grip aşıları, etkisiz hale getirilmiş, saflaştırılmış ya da zayıflatılmış virüs parçacıklarından yapılır. Grip, her yıl değişebilen farklı tiplerdeki virüslerden oluşabildiği için aşılar bir önceki yıl en çok enfeksiyon yapan tiplerin karmasından meydana gelir ve yapılmasını takip eden 2-3 haftadan itibaren gribe karşı korur. Gribe yakalanma riski en fazla ekim-mart aylarını kapsayan soğuk dönemi kapsadığından, aşı için en ideal zaman ekim ayıdır. Ancak, altı aydan küçük bebekler, ilk 3 ay içindeki hamileler ile yumurta ve tavuk proteinlerine alerjisi olanların aşı olmaları kesinlikle önerilmez. Kalp, akciğer ve böbrek sistemlerini tutan kronik hastalığı olanlar, 65 yaş ve üstündeki yaşlılar, kanser hastaları ile kemik iliği ve organ nakli yapılanlar öncelikli olmak üzere, sağlık personelleri, toplu yerlerde bulunan öğrenci ve öğretmenler ile endüstriyel üretim alanlarındaki işçiler, kışladaki askerler ve sporcular risk grubu olarak tanımlanmakta ve aşı olmaları önerilmektedir.
Kişisel hijyene dikkat etmek grip benzeri bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en etkin yoludur. Sık sık ellerin yıkanması, özellikle salgınların görüldüğü kış aylarında öpüşme ve sarılma şeklinde selamlaşmaların yapılmaması ve mümkün olduğunca kapalı ve kalabalık ortamlarda uzun süreli bulunmaktan kaçınılması sizleri bulaşıcı hastalıklardan koruyacaktır.
Dinlenmek,iyi uyumak, doğru ve yeterli beslenmek, olabildiğince bol sıvı da tavsiyelerimiz arasında.