MERT YASİN ALPDÜNDAR- Sosyal medya kullanımı üzerine yapılan araştırmalarda; sosyal medyanın gençlerin akıl sağlığına faydaları ve zararları üzerine önemli veriler yayınlanmaya devam ederken, sosyal medyanın uzun kullanımın çocuklar ve gençlerde, depresyon ve anksiyete gibi sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına neden olduğu, sosyal medyayı yoğun kullanan bireylerin, beyin yapısında uyuşturucu madde kullanan veya kumar bağımlısı kişilerde görülen değişiklikler baş gösterebildiği ifade edildi. ABD’nin Utah kentinde ise, geçtiğimiz aylarda alınan karar ile reşit olmayanların sosyal medya platformlarına erişimine izin vermeden önce sosyal medya şirketlerinin ebeveyn izni almasını şart koşan kararı imzalaması ise konunun ne denli önemli olduğunu ortaya koydu. Gençlerin sosyal medya kullanımının sınırlandırılıp, sınırlandırımaması noktasında ise uzmanlar farklı görüşler bildirdi. 


‘SOSYAL MEDYA SEBEP OLABİLİR’

Sosyal medyanın yoğun kullanımının depresyon ve anksiyete için bir sonuç olabildiği gibi bir sebep olabileceğini vurgulayan Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İzmir Şube Başkanı Doç. Dr. Yağmur Soylu, “Başkalarıyla kıyaslamaya bağlı olarak sosyal medyada geçirilen sürenin daha da uzaması, diğerlerinin tatil ya da alışveriş fotoğraflarını gördüğünde bireyin yaşadığı yetersizlik duyguları, sosyal medyadaki sahte ilişkilerin yarattığı stres, bireylerde sosyal izolasyonu tetiklemesi, yalnızlık duyguları, yaşam memnuniyetinde azalma, benlik saygısında düşüş, beden algısı gibi pek çok sebeple ruh sağlığını etkileyen sağlık sorunlarının oluşması mümkün olabilmektedir.” ifadelerini kullandı. 

doc-dr-yagmur-soylu

BAĞIMLILIĞA DÖNÜŞEBİLİR

Sosyal medya kullanımının bir bağımlılığa dönüşebileceğinin altını çizen Soylu, “Anksiyete ve depresyona ilaveten sosyal fobi, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, duygudurum bozukluğu, sosyal medya bağımlılığına ek -madde bağımlılığı gibi- başka bağımlılıklar ve sosyal ilişkilerde problemler ortaya çıkabilmektedir. Bunlara ek olarak özellikle uykusuz kalma gibi fizyolojik sorunlar da gençlerin beden ve ruh sağlığında olumsuz etkiler yaratabilmektedir.” diye konuştu. 


‘İÇ DENETİM ODAĞI GÜÇLENDİRİLMELİ’

Gençlerin sosyal medya kullanımına yasal sınır getirilmesinden ziyade iç denetimin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Yağmur Soylu, “Yasal bir sınırlama getirilerek gençlerin davranışlarının dış denetim odağı tarafından düzenlenmesinden ziyade iç denetim odağının güçlendirilerek kendi sosyal medya kullanımlarını düzenlemelerinin sağlanmasının çok daha faydalı olacağı kanaatindeyim.” dedi. 


UZUN VADEDE CİDDİ RİSKLER OLUŞTURABİLİR

Sosyal medya kulanımının yoğun kullanımının uzun vedede depresyon gibi riskler oluşturabileceğini dile getiren Psikolojik Danışman Sıla Salantur, “Sosyal medya kullanımının aslında öznel ruh halini, mutluluk duygusunu ve yaşam memnuniyetini olumsuz etkiliyor. Çevreyle aktif iletişime geçmek yerine sosyal medya içeriklerini pasif şekilde tüketen bir hale gelmemiz, sosyal hayatta kurduğumuz ilişkilerin zayıflamasına yol açıyor. Bunun yanısıra kendisiyle akran olan kişileri incelediğinde; idealize edilmiş, çok mutlu, çok başarılı hayatların olduğunu ve onun böyle bir hayatı olmadığını düşünüyor. Bunun sonucunda kendisini yetersiz görüyor.” diye konuştu.

Sosyal medyanın uzun kullanımının ‘boşa zaman harcıyorum’ hissini tetiklediğini ve bunun özellikle üniversite sınavına hazırlanan çocuklarda gelecek kaygısına dönüştüğünü sözlerine ekleyen Salantur, “Üniversite mezunu olmasına rağmen işsiz kalan çok insanla da karşılaşıyorlar. O yaş grubu çok fazla infuluencer ve yeni girişimci olmak gibi kendi meslek dallarının dışında böyle işlerle para kazanmayı düşünüyorlar. Kendilerinin bunları yapamayacağını düşünmeleri de geleceğe ilişkin kaygı yaşamalarına, anksiyete bozukluğun ortaya çıkmasına yol açıyor” diye belirtti. 


sıla-salantur

DİĞER SAĞLIK SORUNLARINI DA TETİKLEYEBİLİYOR

Çocukların uzun zamanlar sosyal medya kullanmasının sadece depresyon ve ansiyete değil diğer sağlık sorunlarına da yol açabileceğini vurgulayan Salantur, “OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk), yeme bozukluğu, dikkat eksikliği bozukluğu gibi patolojilerin ortaya çıkmasında etkili olacağını düşünüyorum. Bozuklukların kaynağı sadece sosyal çevre etkisiyle olmuyor. Genetik faktörlerde etkili. Bu anlamda bir yatkınlık söz konusuysa sosyal medyanın yoğun kullanımı bu patolojilerin daha ağır bir boyutta seyretmesinde etkili olacağını düşünecektir.” diye söyledi. 

‘SOSYAL MEDYA SÖZLEŞMESİ İMZALANMALI’

Çocukların sosyal medya kullanımına yasal sınır koyulmasının koruyucu bir faktör olabileceğini yalnız tek başına bunun yeterli olmadığının altını çizen Sıla Salantur,  ebeveynlerin bu konularda ciddi bir eğitime tabii tutulması gerektiğini söylerken “Ebeveynler dijital şiddet ve siber zorbalık hakkında bilgi sahibi olmalılar. Sosyal medyanın güvenli olarak kullanımı konusunda ebeveynlerin eğitilip, bu konuda çocuklarıyla uzun uzun konuşmalılar. Ayrıca bu hesaplar ebeveynlerin takibine açık olmalı. Çocuklar ile ebeveynler arasında bir sosyal medya sözleşmesi imzalanıp, burada yapılan mesajlaşmaların ebeveynler tarafından yapılacağına dair bir madde eklenmelidir.” dedi. 

‘BAŞKA HAYATLARIN İZLEYİCİSİ DURUMUNA GELECEKTİR’

Zamanın çoğunu başka hayatları inceleyerek geçiren gençlerde depresyon ve ansksiyete riskinin oluşabileceğini söyleyen Psikolog İlknur Peder ise, “Gününün önemli bir bölümünü telefon ve sosyal medyayla geçiren genç, kendi yaşam gerçekliklerini inşa etmekten geri kalmış, başka hayatların izleyicisi durumundadır. Zamanının çoğunluğunu başka yaşamları başka durumları izleyerek geçiren birey, kendi yetersizliğine kendi koşullarının imkansızlıklarına odaklanmaya başlayacak, bu da özgüven eksikliği, kaygılar, depresyon ve anksiyete ihtimali güçlendirecektir.” diye konuştu.  

ilknur-peder

‘YASAKLAMAK ÇÖZÜM DEĞİL’

Sosyal medyaya bağımlı hale gelmenin etkenlerini azaltmaya yönelik projeler üretilmesi gerektiğini sözlerine ekleyen İlknur Peder, “Yasaklamak bir çözüm değil.  Burada önemli olan yasakçı bir davranıştan ziyade, gençlerin ve hatta yetişkinlerin de sosyal medyaya bağımlı hale gelmelerini meydana getiren etkenleri azaltmaya yönelik çalışmalar projeler oluşturmaya odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı.

‘YEREL YÖNETİMLERE DE İŞ DÜŞÜYOR’

“Gençlerin sosyal medyanın zararlarından minimum düzeyde etkilenmesi için aile içi iletişimin güçlü olması oldukça önemli.” diyerek sözlerine devam eden Peder, “Aile bireylerinin birbiriyle olan paylaşımları sorun krizleri yönetim becerilerinin yeterliliği oldukça önemli. Ayrıca burada yerel yönetimlere de oldukça iş düşüyor. Gençlerin ve yetişkinlerin kullanabileceği her ilçede bir sosyal tesisler kurulması gerekiyor” dedi.

Editör: Mert Alpdündar