Türkiye ekonomisinin can damarı olan tarım sektöründe, maliyet artışları çiftçinin belini bükmeye devam ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) Nisan 2025 verileri, üretim sürecinin her kaleminde yaşanan fiyat tırmanışını net bir şekilde ortaya koydu. Çiftçinin tarlaya ektiği tohumdan kullandığı ilaca, traktörüne koyduğu mazottan hayvanına verdiği yeme kadar tüm temel girdilerde yaşanan bu artışlar, sadece tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini değil, aynı zamanda milyonlarca hanenin mutfak bütçesini de doğrudan tehdit ediyor. Bu endeks, bir sonraki hasat döneminde market raflarında göreceğimiz etiketlerin öncü bir göstergesi niteliği taşırken, nisan ayı verileri, ne yazık ki gıda enflasyonuyla mücadelenin ne denli zorlu bir zeminde ilerlediğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Yıllık artış yüzde 30'u aştı: maliyet baskısı sürüyor

TÜİK'in son verilerine göre, Tarım-GFE, Nisan 2025'te bir önceki aya göre yüzde 2,03'lük bir artış gösterirken, asıl endişe verici tablo yıllık değişimde ortaya çıktı. Endeks, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 30,12 oranında fırlayarak, tarımsal üretim maliyetlerinin bir yıl içinde neredeyse üçte bir oranında arttığını belgeledi. On iki aylık ortalamalara bakıldığında ise yüzde 34,54'lük bir artış görülmesi, maliyet baskısının uzun bir süredir devam ettiğini ve kronik bir hal aldığını gösteriyor.

Bu rakamlar, ana gruplar bazında incelendiğinde daha da anlam kazanıyor:

  • Tarımda Kullanılan Mal ve Hizmetler: Gübre, yem, tohum, enerji gibi doğrudan üretimde kullanılan bu kalemlerdeki yıllık artış yüzde 29,65 olarak gerçekleşti.

  • Tarımsal Yatırıma Katkı Sağlayan Mal ve Hizmetler: Çiftçinin geleceğe yatırım yapmasını sağlayan makine, bina gibi unsurları içeren bu gruptaki yıllık artış ise yüzde 32,98 ile daha da yüksek bir oranda kaydedildi. Bu durum, çiftçinin sadece mevcut üretim maliyetleriyle değil, aynı zamanda geleceğe yönelik yatırım yapma kapasitesinin de erozyona uğradığı anlamına geliyor.

    Savaşın faturası bize çıktı: Cumhuriyet tarihinin en büyük zammı geliyor
    Savaşın faturası bize çıktı: Cumhuriyet tarihinin en büyük zammı geliyor
    İçeriği Görüntüle

Mart 2025'te yıllık yüzde 29,73 olarak açıklanan artışın, nisan ayında yüzde 30'un üzerine çıkması, maliyetlerdeki tırmanışın ivme kaybetmediğini, aksine sürdüğünü gösteren bir diğer önemli işaret.

Maliyet şampiyonu veteriner harcamaları: hayvan sağlığı lüks oldu

Tarım-GFE'nin alt grupları incelendiğinde, maliyet artışının boyutları daha da çarpıcı bir hal alıyor. 2025 yılının nisan ayında, yıllık bazda değişimin en yüksek olduğu alt grup, yüzde 56,94'lük devasa bir artışla veteriner harcamaları oldu. Bu fahiş artış, hayvancılıkla uğraşan çiftçiler için hayvan sağlığı hizmetlerinin ve ilaçlarının adeta bir lüks haline geldiği anlamına geliyor. Artan maliyetler nedeniyle hayvanlarına yeterli veterinerlik hizmeti sunamayan üreticiler, hem hayvan kayıplarıyla hem de verim düşüklüğüyle karşı karşıya kalabilir. Bu durum, nihayetinde et, süt ve diğer hayvansal ürünlerin fiyatlarına doğrudan yansıyarak, tüketicinin sofrasını etkileyecektir.

Veteriner harcamalarını, yüzde 42,14 ile "diğer mal ve hizmetler", yüzde 34,63 ile "malzemeler" ve yüzde 34,37 ile "tohum ve dikim materyali" takip etti. Bu rakamlar, çiftçinin üretim için ihtiyaç duyduğu neredeyse her kalemde, enflasyonun çok üzerinde maliyet artışlarıyla boğuştuğunu gösteriyor.

Sofranın temelinde maliyet şoku: hayvan yemi ve makine masrafları zirvede

Aylık bazdaki değişimler ise, çiftçinin kısa vadedeki nakit akışını ve operasyonel maliyetlerini doğrudan etkileyen en can yakıcı kalemleri gözler önüne seriyor. Nisan ayında, bir önceki aya göre en yüksek artış yüzde 3,61 ile hayvan yeminde gerçekleşti. Hayvancılığın en temel ve en büyük gider kalemlerinden biri olan yem fiyatlarındaki bu sürekli tırmanış, et ve süt üreticilerini her geçen gün daha da zor bir duruma sokuyor.

Aylık artışta ikinci sırayı ise yüzde 3,59 ile "makine bakım masrafları" aldı. Bu, çiftçinin en önemli üretim araçları olan traktör, biçerdöver gibi makinelerin bakım ve onarım maliyetlerinin hızla arttığını gösteriyor. Artan bakım masrafları, çiftçileri ya bu bakımları ertelemeye ya da daha eski ve verimsiz makinelerle çalışmaya itebilir. Her iki durum da, üretim verimliliğini ve dolayısıyla rekolteyi olumsuz etkileme potansiyeli taşıyor.

Aylık bazda diğer önemli artışlar ise yüzde 1,96 ile "binalar", yüzde 1,77 ile "enerji ve yağlayıcılar" ve yüzde 1,61 ile "gübre ve toprak geliştiriciler" kalemlerinde yaşandı. Bu veriler, üretim zincirinin hiçbir halkasının maliyet artışlarından muaf olmadığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Tarladan sofraya uzanan enflasyon zinciri: bu rakamlar ne anlama geliyor?

Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, sadece çiftçileri ilgilendiren teknik bir veri değildir. Bu endeks, aynı zamanda, önümüzdeki aylarda marketlerde ve pazarlarda karşılaşacağımız gıda fiyatlarının da öncü bir göstergesidir. Tarladaki maliyet artışı, kaçınılmaz olarak belirli bir süre sonra "sofraya yansıyan enflasyon" olarak karşımıza çıkar.

  • Gıda Enflasyonu Baskısı: Tarım-GFE'deki yüzde 30'luk artış, önümüzdeki dönemde gıda enflasyonu üzerinde ciddi bir baskı oluşturmaya devam edecektir. Üretici, artan maliyetlerini bir şekilde ürün fiyatlarına yansıtmak zorundadır. Bu da, et, süt, yumurta, ekmek, sebze ve meyve gibi temel gıda ürünlerinin fiyatlarının artmaya devam edeceği anlamına gelir.

  • Çiftçinin Üretimden Çekilme Riski: Artan maliyetler karşısında yeterli geliri elde edemeyen, kar marjı sürekli olarak eriyen çiftçiler, üretim yapmaktan vazgeçebilir. Özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçilerin üretimden çekilmesi, tarımsal arzda düşüşlere ve dolayısıyla fiyatların daha da artmasına neden olabilir. Bu durum, Türkiye'nin gıda arz güvenliği için de ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

  • Rekabet Gücünde Azalma: Yüksek girdi maliyetleri, Türk tarım ürünlerinin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü de olumsuz etkileyebilir. Diğer ülkelere kıyasla daha yüksek maliyetlerle üretim yapan Türk çiftçisinin ürünleri, ihracat pazarlarında daha pahalı kalarak pazar payı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.

Hükümet politikaları ve çözüm arayışları: çiftçi destek bekliyor

Bu ağır maliyet tablosu karşısında, çiftçilerin gözü kulağı hükümetin uygulayacağı tarım politikalarında ve destekleme alımlarında. Özellikle mazot, gübre, yem ve tohum gibi temel girdilerde sağlanacak sübvansiyonlar veya vergi indirimleri, çiftçinin maliyet yükünü bir nebze olsun hafifletebilir. Tarımsal kredilere erişimin kolaylaştırılması ve düşük faizli finansman imkanlarının sunulması da, çiftçinin yatırım yapma ve üretimini sürdürme kapasitesini artırabilir.

Ancak, mevcut sıkı para politikası ve bütçe disiplini hedefleri, bu tür desteklerin kapsamını sınırlayabilir. Ekonomi yönetiminin, bir yandan enflasyonla mücadele ederken, diğer yandan da tarımsal üretimin devamlılığını ve gıda arz güvenliğini sağlama gibi zorlu bir dengeyi yönetmesi gerekiyor. Bu denge sağlanamazsa, tarladaki maliyet yangınının, önümüzdeki aylarda tüm hanelerin mutfağına sıçraması kaçınılmaz olacaktır. TÜİK'in bu verileri, tarım sektörünün sadece ekonomik bir faaliyet alanı değil, aynı zamanda milli bir güvenlik meselesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ