Türk sinemasının hafızasına kazınmış, her sahnesi, her repliği adeta bir ezbere dönüşmüş filmler vardır. İşte Selvi Boylum Al Yazmalım, bu filmlerin en başında, en dokunulmaz yerinde durur. Film, bir köy güzeli olan Asya (Türkan Şoray) ile "Elveda" ismini verdiği kırmızı kamyonuyla diyar diyar gezen, yakışıklı ama bir o kadar da çapkın ve sorumsuz kamyon şoförü İlyas'ın (Kadir İnanır) masalsı bir şekilde başlayan aşkını anlatır. Asya'nın al yazmasını kamyonun aynasına bağlayan İlyas, onun kalbini çalar ve ikili, ailelerinin karşı çıkmasına rağmen kaçarak evlenir. Samet adını verdikleri oğullarıyla birlikte kurdukları bu küçük yuva, ilk başlarda bir mutluluk tablosu gibidir. Ancak İlyas'ın içindeki o "uçarı ruh", alkol ve başka kadınların gölgesi, bu tabloyu kısa sürede paramparça eder. İlyas'ın bir kaza sonrası işini kaybetmesi ve sorumluluklarından kaçarak ailesini terk etmesiyle, Asya ve oğlu Samet için zorlu bir hayat mücadelesi başlar. İşte tam bu umutsuzluk anında, karşılarına Cemşit (Ahmet Mekin) çıkar. Cemşit, onlara sadece bir ev değil, aynı zamanda güven, şefkat ve karşılıksız bir emek sunan, sessiz ve vefakar bir adamdır.

'Sevgi neydi?' sorusuyla bir neslin kalbine kazınan diyalog

Selvi Boylum Al Yazmalım'ı bir film olmaktan çıkarıp, sosyolojik bir fenomene dönüştüren en önemli unsur, şüphesiz ki filmin finaline doğru geçen o unutulmaz diyalogdur. Yıllar sonra ansızın çıkıp gelen ve pişman olduğunu söyleyen İlyas ile Cemşit'in sunduğu güvenli liman arasında kalan Asya, oğlunun sorduğu o masum soru karşısında, hayatının ve milyonlarca izleyicinin kalbinin en büyük muhasebesini yapar. İlyas'ın "Beni seç, sevdiğin adam benim" baskısı karşısında, Asya'nın verdiği o tarihi cevap, bir neslin aşka ve ilişkilere bakışını derinden etkilemiştir:

"Sevgi neydi? Sevgi sahip çıkan dost, sıcak insan eli, insan emeğiydi. Sevgi iyilikti, sevgi emekti."

Bu replik, sadece bir senaryo metni değil, aynı zamanda tutkulu, bencil ve anlık bir aşk anlayışına karşı; sabrı, vefayı, sorumluluğu ve karşılıksız çabayı yücelten bir manifestodur. Asya'nın bu sözleri, sevginin sadece bir "his" değil, aynı zamanda bir "eylem", bir "çaba", bir "emek" olduğu gerçeğini milyonların zihnine kazımıştır. İlyas'ın sunduğu heyecan ve tutkunun geçici, Cemşit'in sunduğu emeğin ise kalıcı ve güvenilir olduğunu anlayan Asya, bu sözleriyle sadece kendi seçimini değil, aynı zamanda olgun bir sevgi tanımını da yapmıştır.

İki adam, bir kadın ve bir çocuk: Asya’nın imkansız seçimi

Filmin can damarını oluşturan şey, Asya'nın karşı karşıya kaldığı bu "imkansız" seçimdir. Bu, sadece iki erkek arasında yapılan basit bir tercih değildir. Bu, iki farklı hayat felsefesi, iki farklı gelecek ve iki farklı sevgi anlayışı arasında yapılan bir seçimdir.

  • İlyas: Tutkuyu, heyecanı, gençlik aşkını ve macerayı temsil eder. O, kalbin ilk çarpıntısı, unutulması zor olan "ilkler"dir. Ancak aynı zamanda sorumsuzluğun, bencilliğin ve hayal kırıklığının da adıdır. İlyas'ı seçmek, belirsiz, fırtınalı ama belki de bir o kadar da tutkulu bir geçmişe geri dönmek anlamına gelir.

  • Cemşit: Güveni, huzuru, şefkati ve karşılıksız emeği temsil eder. O, fırtınalı bir denizde sığınılacak sakin bir limandır. Cemşit'in sevgisi, bağıran, çağıran, gösterişli bir sevgi değil; sessizce koruyan, kollayan ve inşa eden bir sevgidir. Onu seçmek, sakin, öngörülebilir ama sevgi ve saygıyla yoğrulmuş bir geleceğe adım atmak demektir.

Asya'nın bu seçimdeki en önemli pusulası ise oğlu Samet'tir. Kararını verirken, kendi kalbinin sesinden çok, oğlunun geleceğini ve ona kimin daha iyi bir "baba" olacağını düşünür. Cemşit'in oğlu Samet'e gösterdiği karşılıksız sevgi ve babalık, İlyas'ın tutkulu aşkını terazide daha ağır basar. Bu nedenle, filmin sonunda Asya'nın İlyas'a değil, Cemşit'in yanına gitmesi, sadece bir adamı değil, bir "geleceği" ve bir "değeri" seçtiğinin en dokunaklı kanıtıdır.

Kırgız bozkırlarından anadolu yollarına: Aytmatov’un kaleminden Atıf Yılmaz’ın kamerasına

Bu evrensel ve dokunaklı hikayenin kökeni, aslında Kırgızistan'ın bozkırlarına dayanıyor. Selvi Boylum Al Yazmalım, dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un "Kırmızı Eşarp" (Cavmilva) adlı ölümsüz eserinden, usta senarist Ali Özgentürk tarafından büyük bir başarıyla sinemaya uyarlanmıştır. Hikayenin evrensel temaları olan aşk, sadakat, sorumluluk ve emek, usta yönetmen Atıf Yılmaz'ın duyarlı ve incelikli yönetmenliğiyle, Kırgız bozkırlarından Anadolu'nun tozlu yollarına, kamyonlarına ve baraj inşaatlarına taşınmıştır. Aytmatov'un derinlikli karakterleri, Türk toplumunun o dönemki sosyal ve ekonomik yapısıyla harmanlanarak, izleyicinin kendisinden bir parça bulabileceği, son derece yerli ve samimi bir atmosfere büründürülmüştür. Bu başarılı adaptasyon, edebiyat ve sinemanın nasıl mükemmel bir uyum içinde olabileceğinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir.

1977 yazı ve anadolu'nun dört bir köşesi: filmin çekildiği yerler

Milyonların aklındaki o soruya, "Selvi Boylum Al Yazmalım ne zaman çekildi?" sorusuna gelirsek; bu ölümsüz başyapıt, 1977 yılının yaz aylarında, Türkiye'nin dört bir yanındaki doğal platolarda çekilmiştir. Yönetmen Atıf Yılmaz, filmin gerçekçiliğini ve etkileyiciliğini artırmak için stüdyolara kapanmak yerine, karakterlerin hikayelerini yaşadıkları coğrafyayla bütünleştirmeyi tercih etmiştir. Filmin çekimleri, o dönemki doğal güzellikleriyle ünlü çeşitli bölgelerde gerçekleştirilmiştir.

İlyas'ın kamyonuyla geçtiği yollar, baraj inşaatı sahneleri ve Asya'nın köy hayatı, Adana, Hatay, İstanbul ve Bolu'nun eşsiz doğal manzaraları kullanılarak ölümsüzleştirilmiştir. Çukurova'nın sıcağı, Amanos Dağları'nın heybeti ve Bolu'nun yeşil yolları, filmin görsel atmosferine büyük bir zenginlik katmış ve hikayenin daha da inandırıcı olmasını sağlamıştır.

47 yıl sonra bile neden hala izleniyor?: Selvi boylum'un zamanı aşan büyüsü

Peki, üzerinden tam 47 yıl geçmesine rağmen, Selvi Boylum Al Yazmalım'ı hala bu kadar özel, bu kadar etkileyici kılan nedir? Onu bir Yeşilçam klasiği olmaktan çıkarıp, zamanın ve modanın eskitemediği bir başyapıta dönüştüren sır, birkaç temel noktada gizlidir:

  • Evrensel Tema: Film, insanlığın varoluşundan beri tartıştığı en temel sorulardan birini, "aşk mı, emek mi?" sorusunu merkezine alır. Bu soru, her dönemde, her kültürde geçerliliğini koruduğu için, film de güncelliğini asla yitirmez.

    Uluslararası İşçi Filmleri Festivali: Emek mücadelesinden beyaz perdeye uzanan 20 yıllık bir yolculuk
    Uluslararası İşçi Filmleri Festivali: Emek mücadelesinden beyaz perdeye uzanan 20 yıllık bir yolculuk
    İçeriği Görüntüle
  • Gerçekçi Karakterler: Asya, İlyas ve Cemşit, kusurlarıyla, hatalarıyla, iyilikleriyle son derece gerçekçi ve hayatın içinden karakterlerdir. Hiçbiri mutlak iyi veya mutlak kötü değildir. Bu da izleyicinin onlarla kolayca empati kurmasını sağlar.

  • Unutulmaz Oyunculuklar: Türkan Şoray'ın masum bir köy kızından, acılarla olgunlaşmış bir anneye dönüşümünü anbean yaşattığı performansı, Kadir İnanır'ın hem sevilen hem de nefret edilen o çapkın ve vurdumduymaz İlyas portresi ve Ahmet Mekin'in tek bir bakışıyla bile emeği ve vefayı anlattığı o sessiz ama güçlü duruşu, Türk sinemasının zirve performansları arasında yer alır.

  • Efsanevi Müzik: Cahit Berkay'ın bestelediği ve filmin adeta ruhuna dönüşen o unutulmaz müziği, daha ilk notası duyulduğu anda bile izleyiciyi filmin o hüzünlü ve dokunaklı atmosferine anında sokar. Film, müziğiyle de bir bütün olmuş ve hafızalara kazınmıştır.

Sonuç olarak, Selvi Boylum Al Yazmalım, sadece bir aşk hikayesi değildir. O, seçimlerimizin, sorumluluklarımızın, emeğin ve vefanın bir öyküsüdür. 47 yıl önce sorduğu o can alıcı soruyu, bugün hala kendi ilişkilerimizde, kendi hayatlarımızda sormaya devam ettiğimiz için, bu film eskimiyor, eskiyemiyor. Çünkü sevginin ne olduğu sorusu, insanlık var oldukça sorulmaya devam edecek ve Asya'nın verdiği o bilgece cevap, bize yol göstermeyi hep sürdürecektir: "Sevgi, emekti."

Kaynak: HABER MERKEZİ