Dolar “rekora” koşuyor… Türk Lirası “değer” kaybediyor… AK Partisi Başkanı Erdoğan, 3’üncü defa partili Cumhurbaşkanı seçildi…

Erdoğan, kabinesini 2 Bakan dışında (Mehmet Nuri Ersoy ve Fahrettin Koca) tamamen değiştirdi…
Enflasyon- hayat pahalılığı Demokles’in kılıcı gibi ince ipe bağlı asılı olarak tepemizde duruyor…
Türk Lirası, dolar ve diğer paralar karşısında değer kaybediyor!
Doğu ve Batı sınırımızdaki komşularımız Gürcüler ve Bulgarlar günübirlik çarşı-pazarlarımıza koşup file ve valizlerini doldurup keyifle ülkelerine dönüyor. Hatta bavul ticareti de işin cabası!
TÜİK her zaman olduğu gibi enflasyonu yüksek göstermemek için ENAG rakamlarını ters-yüz edip hükümetin halkı karşısına almamasına çanak tutuyor!
Çarşı-pazar ve marketlere giren emekliler, aldığı malum emekli maaşlarının yarısını geri verip evine dönüyor…
Dolayısı ile aç yatıp, aç kalkan çocuklarımızın okullara aç gönderilmesi konuları basının gündeminden düşmüyor…
Muhalefetin “değişim politikası” Erdoğan’ın kabinesinde değişim yapmasına yaradı!
Ve tabii ki, Maliye Bakanı Nebati’nin ışık saçan gözleri ile halkı hipnotize etmesi ise hala hafızalarımızda…
Nebati’nin gözleri ile halkı “cambaza bak!” politikaları ile nasıl uyuttuğu da malum!
Kısacası “Gözler yalan” söylemez…
Tıpkı Nebati’ninki gibi!
Erdoğan’ın kabinesinde yer bulamayan Nebati, Maliye ve Hazine Bakanlığı’nı Mehmet Çiçek’ e devretti…
Nebati o makamda nasıl kaldığını, devir-teslim töreninde derin bir “ohhh” çekerek akıllarda uzun süre kalacak şekilde gösterdi!
Nebati bu “Oh” u şahsı için çekti!
Gelin görün ki, ister muhalif, ister yandaş olsun 85 milyonun çektiği “OHHH” sesi ise arşı alaya, yani göğün en üst katına kadar yükseldi..
Ülkenin sorunu enflasyon…
Nebati’nin Heterodoks politikasına karşı geçmişte adı çok duyulan Mehmet Şimşek’in kabul gören (ortodoks) politikaları bakalım bizi nerelere götürecek?
Kısacası; yine “Bekle Göre” yatıp bekleyeceğiz!
Tabii ki, kabinenin yine çift maaş alanları gündemde iken kabinen değişimine yine gölge düşüreceğe benzemiyor mu?
Evet, evet bekleyip göreceğiz.  Belki geçecek, ama bizi delip, kevgire çevirerek mi geçecek!
Allah yardımcımız olsun…
* * *
Seçimler, geçimin önüne geçmişti. Şimdi herkes çarşı-pazar ve marketlerde aldıkları ile alacakları Temmuz zammını düşünüyor…
Bendeniz de bu görüntü karşısında her vatandaş gibi kendimi dağlara-taşlara atmak istedim!
Nitekim kendimi  İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin 30 yıl önce Urla İskele Atatürk Mahallesi’nde gerçekleştirdiği Sitemizdeki yazlığıma attım!
Ege’nin incisi İzmir’in batıya açılan bu yarımadasının giriş-çıkış kapısı olan Urla’da İskele’den Çeşmealtı’na kadar uzanan sahilin deniz üzerine kurulan restoran ve kafeteryalarından arındırıldığı, dolayısı ile bu eşsiz sahilin halkla buluşmasına çok sevindim. Burada vatandaşlar önemli olan tuvalet konusunu da yana yakıla anlattılar. Sahildeki
kafeteryaların çoğunda WC yok. Vatandaşlar bu ihtiyaçlarını limanın karşısındaki caminin tuvaletine giderek karşılayabiliyormuş…
* * *
Amma velakin, hangi ülkeye giderseniz gidin, şehrin prestij noktalarından içlerine doğru gidip görme duygularınız öne çıkar…
Ben de Urla sahilinde bu güzellik karşısında iç kısımlarındaki vatandaşlarla konuşma fırsatı kollayıp buluştum. Başta bizim Atatürk Mahallesi İzmir Gazeteciler Sitemizdeki dostlarımla görüştüm…
Özellikle değerli meslek büyüğüm saygıdeğer bir abimden şunları dinledim:
“Bak sevgili kardeşim, gerçekten Urla ve sahilleri harika... Ancak içerilerde, yani burada olduğu gibi kışın çevre delik deşik ve çamurlu yollarla  bizleri canımızdan bezdiriyor. Yazın da boş arsalar sazlık ve otlarla kaplanıyor. Dolayısı ile sinekler de ortalığa yayılıyor. Elektrik kesintileri de can sıkıcı! Örneğin evimin içindeki asansörde çok defa kapalı kaldım. Hatta yaşlı bir hanım dostumuz da bu asansörde ‘kapalı yerde kalamama'  paniğine kapıldı.  Tabii ki, buz dolabı, çamaşır makinesi ve benzeri beyaz eşyalarımız zarar gördü. Şimdi bu kesintiler yüzünden evime jeneratör almaya karar verdim.”
Evet değerli okurlarım, bir vurdum, bin ah işittim…
Gerçekten tatilimin ilk gününde bu şikayetleri dinlemekle kalmadım; bizatihi yaşadım. Örneğin bu internet bağlantılarında yaşadığım sorun yüzünden hayli sıkıldım. Değişik bir semtteki kafeteryaya giderek bu yazımı tamamladım.
Evimin yan komşularına durumu sordum. “Burada internet aynen ağır-aksak gidiyor.” Cevabını aldım…
Bir dostum da, “Maalesef Urla sahipsiz mi?” diye dert yandı…
Sevgili okurlarım bundan sonraki yazımı inşallah bu aksaklıkları yaşamadan yazar ve de sizlere ulaştırırım.
Huzurlu bir hafta diliyorum…