Suriye'deki son gelişmeler iki ülke arasındaki "GÜVEN" bunalımını açıkça ortaya koymuştur. Bunun nereden kaynaklandığını anlamak için bölgedeki gelişmelerin yakın tarihini iyi irdelemek gerekir. 1970’li yıllarda Brezinski'nin hazırladığı ulusal güvenlik raporunda bölgede izlenecek politikaları iki ana unsura dayandırıyordu. Bunlarda birincisi 2040 yılına kadar bölgede ve Orta Asya’daki enerji ve kaynaklarını kontrol altında tutularak yönlendirilmesi, ikincisi ise bunu sağlayacak mekanizmaların uygulamaya konulması. Bölgede "ELİ" olarak gördüğü İsrail'in yalnız kalmaması için İsrail-Kürdistan-Ermenistan'ı içine alan bir hattın oluşturulması öngörülüyordu. 1975 yılında CIA'nın İstanbul'daki istasyon şefi Fence ve "Karanlıklar Prensi" olarak bilinen CİA irtibatlı Richard Perle'nin yaptıkları toplantılarda bu politikayı saklamadan açıkladılar. Nitekim ABD'nin Lübnan müdahalesi bunun ilk adımı olmuştur. İran'da Şah'ın devrilmesi, 1989 Sovyetler Birliği'nin parçalanması bu politikaların revize edilmesini gündeme getirmiştir. Saros vasıtası ile başlatılan operasyonlar Ermenistan'ın elini güçlendirirken,1'nci ve 2'nci Irak operasyonları ile düşünülen Kürdistan olayının temelinin atılmasının zeminini hazırlamıştır. Suriye'deki gelişmeler bu zincirin son halkasını tamamlamak içindir.
Bölgede bunu önleyecek iki unsur bulunmaktadır. Türkiye ve İran. ABD bu iki ülkenin izlediği politikaları etkilememesi için kendine göre yeni önlemler almaktadır. Bunlardan en önemlisi ekonomik olanlardır. FED aracılığı ile uygulanan politikalar ABD'li yatırımcıları dış ülkelerden içeri çekerken, Arap ülkelerini ticari açıdan etkilemiş, dışa para akışını büyük ölçüde engellemiştir. Cari açığı büyüyen, bankalarının konumlarının 2001'de ki kriz ortamına gelen Türkiye de etkilenmiştir. Bunu perçinleyecek iki önemli gelişmede Nisan ayında görüleceğe benziyor. Birincisi Zarrab davasında 21 Nisan'da verilecek kararda Türk bankalarına uygulanacak yaptırım miktarları, ikincisi ise 24 Nisan'da Trump'un 1915 olaylarını SOYKIRIM olarak tanımlamasıdır. Olayların bu şekilde gelişmesi halinde iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi, güven ortamının yaratılması zor görünüyor. "MONŞER"leri yeniden değerlendirmek gerekecek gibi.