Bu konuyu yazıp yazmamayı çok düşündüm. Bir yazar, yüreğinin öfkesiyle, isyanın fırtınasıyla ve sinirden buz kesmiş elleriyle yazmamalı. İyi de, yazarlık bir yana, ben önce insanım, yurttaşım ve babayım. Başıma gelmediği için sevinemem. Başıma gelebilir korkusunu bastıramam. Dokuz yaşında bir kız çocuğu salonda oyun oynarken, çalışma odasında yazıya oturmuşsam, bu ateşe odun taşıyan ve kendilerine köşe yazarıyım diyebilen hayat arsızlarına benzeyemem. Bu cinayete dair yazmamak bile, suç ortaklığıdır çünkü. Tam tersine hepimiz yazmalıyız, konuşmalıyız, tavır alıp en yüksek perdeden ses vermeliyiz. Uzatmaya ne gerek, hepimiz bugün, en az o “İclal” kadar cesur olmalıyız. Çünkü üstümüze abandıkça abanan bu yüzsüz ve alçak basınç, bu kez 115 çocuğa yaptıklarıyla karşımızdadır. Yalnızca bir hastaneden gelen, yiğit bir insan sayesinde duyduğumuz rezillikten söz ediyorum: 115 hamile çocuk! 115 ev ve bu cinayeti işleyen, susan, örten, kabullenen kadınlar, erkekler ve o evlerden sokağa çıkıp, tüm memleketi kaplayan bir utanç! Tamam, biraz daha sakin olmaya çalışayım.
Rezaletlerden rezalet seçilesi memleketin ahvalinde, elinde fenerle “insan” arayan filozof benzeri dolaşılsa yeridir. “Haber” olabilme, birkaç yürekli “insan” sayesinde işitilebilme şansı bulan kepazeliklerden birine daha tanıklık yapıyoruz. Diğerlerine ne oldu ki, buna ne olacak? İşte bir ülke için asıl facia, bu sorunun sorulabilmesidir. Biz ne ara böyle olduk? İşte bu soru da, aymazlığın, şaşkınlığın ve savrulmuşluğun bir başka itirafıdır.
Yazarken bile insanın kalbi paramparça oluyor, özetlemeye çalışalım. “115 hamile çocuk” haberi, İclal adlı bir çalışan sayesinde açığa çıkıyor. Bir savcılar ordusunun harekete geçip, bu rezillikte dahli olan, göz yuman, zaman ve zemin yaratan herkesi toparlaması gereken bir facia olduğu malum. Savcılık da öyle yapıyor. Valilikten soruşturma izni istiyor. Topyekûn çembere alınması ve anında tüm çalışmaları askıya alınması gereken hastane ve ilgilileri için, aklı almaz biçimde izin verilmiyor. Mahkemeye başvurup, bu kararın bozulmasına çalışılıyor. Durum Valiye soruluyor. Yanıtı şu: “İzin vermedik, ama mahkemenin kararına uygun davranacağız.” Valinin mantığını, gerekçesini ve izah tarzını, kolaylıkla bulup okuyabilir, kim bilir benim gibi gözlerine bakıp kalabilirsiniz. Beklemeye bırakılan süreç, başka bir alanda hızla çalıştırılıyor elbette. Olayı açığa çıkaranın, iki kez görev yeri değiştiriliyor. Okumaya ve anlamaya çalıştığım “haberler” bu kadar. Bu arada 115 çocuğa musallat olanlar, bu korkunç rezalete yardım ve yataklık yapanlar, elbette ve vah ki anne ve baba olarak adlandırılanlar hakkında ne yapıldığına dair, henüz bir şey bilmiyoruz. Pardon, iki çalışan hakkında kamu davası açılmış durumda. Bir de İclal adlı vicdanın çığlığı, satırlar arasında öylece durmakta: “Bu hastaneye yılda 450-500 hamile çocuk geliyor!”
Bu çığlık duyulur mu, duyulursa ne yapılır, bu çocuklar hangi bilimsel yöntemlerle bu travmaları atlatır, toplum bu korkunç rezilliğin yaralarını nasıl sarar? Algı ve yorumuna zehirli tıkaçlar gibi girip, ahlakının ve vicdanının üstüne habire beton döken bu alçak basınçtan nasıl kurtulur? Sıra bu sorulara yanıt bulmaya gelir mi?
Bunun için, öncelikle hukukla donatılmış toplumsal bir vicdan algısına sahip olmak gerekir. Bir çocuğun, bir sapığa kurban edilmesinin makul yaşı üstüne fetva veren hastaların, gece gündüz ekran sayfa kusmasının önüne geçilmesi gerekir. İnancına samimiyet ve saygıyla bağlı olanların, bu sapıklıklara dini alet edenlere direnip, inançlarını bu ruh hastalarından kurtarması gerekir. Okul kitaplarına, eğitime ve hayatın her alanına her türlü manyaklığı sokmaya çalışanların, açığa çıktıklarında “sehven” hokkabazlığına sığınanların, bu alanlardan def edilmesi gerekir. Nasıl desteklendiklerinin, kendilerini nasıl güvende hissedebildiklerinin hesabını yüksek sesle sormak gerekir. Bu kepazelikleri doğallaştırmaya çalışanların, birer suç ortağı olarak ifşa edilmeleri ve yasaların sonuna dek kullanılması gerekir.
Çünkü bir ülke, bu kadar pervasız, ahlaksız ve vicdansız bir alçak basınca, daha fazla dayanamaz! O çocuklar büyüyecek, o çocuklar bu alçaklıkların suçlusu olarak, hepimizi görecek!