Kitap adına kuşkusuz olumlu gelişmeler de yaşanıyor. Kentlerimizde kitap günleri, kitap fuarları, kitap sergileri, kitap köşeleri yaygınlaşmaya başladı. Ancak daha yetmez; daha çok kitap, daha çok kitaplık, daha çok bilinçli kitap okuru…
Bekir Yurdakul dostumun e-postama düşen iletisiyle bilgilendim. Milas Ören’de berberlik yapan Kıvanç Başkan, “al-oku-getir” adını verdiği “insanlara ve özellikle köy çocuklarına kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek” ve “insanların sosyal yaşam alanlarını kitaplarla” donatmak için bir projeyi hayata geçirmiş.
Berber, kasap, otel, kafe, lokanta, köy kahvehanesi, köy ilkokulu gibi birbirinden farklı 14 ayrı noktada kendi olanaklarıyla kitaplıklar kurmuş.
Bir de yaptığı işin önemi, özelliği, içeriği ile ilgili noterden onaylı metin hazırlayıp paylaşmış.
Kıvanç Başkan sanal ortamda benimle de iletişim kurdu, açtığı kitap köşelerinin, kitaplıkların fotoğraflarını paylaştı. “Bu projeye kendi kitaplarımla başladım. Yeri geldi kitaplık parası ödedim, yeri geldi ulaşım masrafım oldu, yeri geldi işimi gücümü bıraktım” diye başladığı iletisinde, bugüne değin Ören ve çevre köylerinde 14 şube oluşturduğunu, çocukların ilgisini gördükçe bu şubelerin sayısını artırmayı düşündüğünü belirtiyor.
“İnanın son derece etkili verimler alıyorum. Aynı zamanda bu 14 şubenin kitap değişimini sağlamaya çalışıyorum; çünkü kitaplar okunmuş oluyor, değişim gerekiyor. Olabildiğince sürekliliği sağlamaya çalışıyorum.”
Ne ki bu özverili çabasına karşın, Kıvanç Başkan’ın kitap ve kitaplık sayısını artırmakta maddesel olarak zorlandığını, okurlardan, yazarlardan kitap desteği beklediğini de ben söylemek istiyorum.
“AL-OKU-GETİR” savsözüyle yaşama geçen bu kitaplıkları varsıllaştırmak, köy berberinde, otelde, kafede köy çocuklarının kitap okuma alışkanlıklarını geliştirmek istiyorsak, olanaklar elverdiğince bu devinimine destek olalım biz de.
Kitap desteğinde bulunmak isteyenler için Kıvanç Başkan’ın adresini de vermek istiyorum. İsmet İnönü Cad. Ören Mah. No. 230/C Yalı Berber, Milas-Ören/ Muğla”
KIYI DERGİSİ’Nİ ÇOK ÖZLEYECEĞİZ
Sanata, yazına, dergilere yakınlık duyan, ilgilenen herkes bilir Kıyı Dergisi’ni. Kıyı bir yanıyla yayımlandığı toprağın nabzını tutarken, bir yanıyla da ulusaldan evrensele uzanan sanat ve kültür çizgisini sürdüren bir dergiydi.
Nice şair ve yazarın ilk ürünleri bu dergide yayımlanmıştır. Benim de birkaç yazımın yer aldığı Kıyı’nın kapandığı haberini sanal ortamdan öğrendim. Bir zamanlar Çele, Meltem, Evrim (Ankara), Ünlem, Alaz gibi dergilerin yayınında sorumluluk alan eski bir dergici olarak üzülmemem olanaksız. Ne ki edebiyat dergilerinin yazgısı bu.
Ahmet Selim Teymur 1961 yılında Trabzon’dan başlatır Kıyı’nın yolculuğunu. Kesintilerle 56 yıl süren bu yolculukta nice emek, umut, yorgunluk, ama hep sevinç vardır. Ne ki sonu hüzünle de olsa bu yolculuk da biter bir gün.
Kıyı 310. son sayısını (Kasım-Aralık 2017) “Dergiler bir gün kapanmak çıkar” başlığıyla paylaştı okurlarıyla.
“Bu bir uzun koşudur. Yorulunca yarışın dışında olmak da işin gerçeği. Kimi dergilerin kapanışındaki ağıt nedeniyle çoğu okurun son anda dergiyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya giriştiğini görmüşüzdür. Derginin çıkışını sorgulamayanların, kapanışında birtakım açıklamalar yapılmasını beklemelerinin de bir anlamı yok.”
Kıyı’nın Veda yazısındaki bu anlamlı vurguyu da görmeden geçmenin olanağı yok. Dergiye emeği geçen Attila Aşut’a, Ahmet Özer’e, Ali Mustafa’ya, Hüseyin Atabaş’a, daha nice yazın emekçisine saygıyla, sevgiyle, değerle… Yeniden yaşama dönmesini de dileyerek…