Bugün Kurban Bayramı'nın son günü... Aslında hükümetin emeklilere bayram öncesi erken maaş müjdesi verip "yiyin, için, kurban olmayın, kurban kesin!" diyerek ağzımıza bir kaşık bal çalıp, sonra "şaka yaptım!" dercesine maaşları eski arkadaşı Trump gibi tırpanlaması ile dört gün geçirdik! Hükümet yanlısı bir Urlalı vatandaş, "E... 9 günlük Bayram tatili verdiler ya; daha ne istiyorsun!" demesi de işin" yalakalık bonusu"oldu! Şimdi bu bonusla sarmaş-dolaş 3 gün daha maaş yerine aldığımız "borçla" yaşayacağız...
Ve pazartesi günü de "Pazartesi sendromu" ile işimize, gücümüze döneceğiz...
Vatandaşlar da beylik söz, "Her gününüz bayram olsun" yerine, kızgın ve kırgın bir ifadeyle, "Her Bayramımız böyle borçla-harçla alınan kurbanlıklarla geçmesin!" demeye başladı.
PUTİN açıkladı:"S- 400'ler 2019'a teslim"...
Bahçeli açıkladı: "Yerel seçimler 2019'da"... Şimdi artık Milli Eğitim Bakanı da konuşmaya başlar: "sistemde değişiklik.!"

***

Haberler.... Haberler..,
İsterseniz klasik TV yayınlarındaki gibi, "Reklam arası verelim bizler de su içmeye gidelim!" geleneğine uyayım; sonra da sizi köşemin misafiri ile tanıştırayayım. Yani, misafirim üzerinden kendi reklamıma geçeyim!
Evet, köşemin misafiri Mustafa Derici... Onu İzmir çukurunda tanımayan yok gibi...O, insan kaynaklarının sevimli bir siması, tüm iletişimcilerin de sevgilisi...
Yaşar Holding'e bağlı Pınar Et, Pınar Süt, Pınar Su, Pınar Anadolu, Çamlı Besi & Damızlık, Pınar Deniz, Pınar Un'da bulundu...
Şimdi yorgun değil, tecrübeli ve de dinamik bir emekli...
Futbol, şiir, resim, müzik ve sohbet ondan sorulur desem, yanlış olmaz!
Ama, o şimdi "İzmir'in çukurunda" değil, Körfez'e ve İzmir'in sağına, soluna ve de arkasına bakan, bir yerde mesleği ile ilgili olarak "İzmir'in damından", yani Bayraklı'daki, ikiz kulelerinden bakıyor!..
Bakın, onunla dostluğum 1990 Mayıs'ında Tercüman Gazetesi Haber Müdürlüğü'nden emekli olduğum yıllarda başlar. Ben, o zamanlarda 52 yaşında, orijini "spor yazarı" olan bir gazeteciyim... Yazılarımın takipçisi bir futbol tututkunu olan Mustafa Derici devamlı beni arar, harf hatalarıma kadar uyarırdı. O bakımdan, ben müsahihlerden (düzeltmenlerden) çok, ona hesap verir duruma gelmiştim adeta!
Şimdi 80 yaşında bir emekli Gazeteci-Yazar olarak Urla'daki yazlığımdan siyasi, aktül ve de çok az spor yazarken Öcal Uluç, Tayfur Göçmeoğlu, Mümin Sertbaş gibi meslektaşım olan çok kişiye cevap yetiştirmekle meşgulüm. Kadim dost Okan Yüksel'i de unutmamak gerek; O'da en ufak tarih, kelime ve anlam yanılgıma tahammül edemez! Benim imajımdaki ÜTÜ gibi ütülemeye başlarlar!.. İşte, Mustafa Derici de onlar gibi öyle günlük değil, mezara kadar dostlarımdandır...
İyi ki varlar... Bu dünyada dönek, yanlış ve kaypak, yalakalara ayak uyduranlardan olmamamı sağlarlar... Kısacası, ABD'nin saçı, yüzü ve kelimeleri ayrı yerlere uçuşan kaypak emlakçısı TRRUMP gibi değiler...

***

Ve işte Mustafa Derici'den gelen bayram mesajı:
"Değerli Ağabeyim, üstadım, sizi bugüne kadar hep sporun içinden tanıdık ve sevdik. Gel gör ki, şimdi ağabeyimiz siyaset yazıyor... Bence normal, ama sevenleriniz bugünlerde sizi bu konuda eleştiriyor. Ben de öyle düşünüyordum ki, öz eleştiri yaparak doğruyu buldum...
Geçmiş dönem milli takım direktörümüz Fatih hoca da bizlerle "Tribün siyaseti" yapmadı mı? Trübünde maç seyreden seyircilerimiz ne kadar maç seyrediyor? Aynı zamanda tribünde ne kadar siyaset konuşuyorlar? Bence siyaset ağır basıyor. Ben ki, has Altaylıyım; Altay düştüğünde İstanbul’da Galatasaylı, Trabzon'da Trabzonsporlu, Adana’da Adana Demirsporlu oldum. Ve liste uzuyor... Demek ki, sporun içinde olanlar farklı düşüncelere değer veriyor ve diğerlerine de saygılılar. Siyaset dünyasındaki taraftarlar ne yapıyor ? Hep aynı siyasi düşünce içinde ve hep aynı partiyi ölümüne tutuyorlar. Demek ki üstadım, siz sporun içinden gelen gazeteciler daha objektif olup, daha doğru yorum yapıyorsunuz...
Bir de İzmir açısından bakarsak, daha iyi top oynasalar da kemik Göztepeli Karşıyakayı, kemik Karşıyakalı Göztepe'yi alkışlamıyor!.. Halbuki, çok yakın zaman önce İzmirli taraftarlar birbirlerini alkışlıyor ve el ele, kol kola maç seyrediyorlardı... Biz bu anlamda, siyaset gibi sporda da aklımızı yitirdik, zombi olduk! İzmir'de, siyasette olduğu gibi, sporda da sınıfta kaldık. Atatürk Stadı'nın depoya çekilmesi de üzücü! Ne siyasetçisi, ne sporcusu Atatürk Stadı'nın ismini anmıyor, anamıyor!
Bu olayı pek kulaklara bağlamasam da, İzmir gençliği, orta yaşlısı ve yaşlısı ile SUÇLU!..
Hepsiyle ilgilenmeliyiz; SPOR ile de, SİYASET ile de...
Sizin gibi aklı selim ağbilerimiz bayrağı yere düşürürse varlığımız ortada kalmayacak.
Sporu yazarken, siyaseti de yazmaya devam... Biz, Türkiye Cumhuriyeti evladıyız. Biz İzmirliyiz... İzmir’in tüm takımları da bizim, Türkiye'deki tüm takımlar da bizim. İzmirli böyle düşünür, böyle de düşünmeli... İyi bayramlar dileğimle,