''Uzun uykular ve derin kaygısızlıkla geçen yüzyılların, iktisat yapımızda açtığı yaraları iyileştirmek, iyileştirme yollarını aramak ve ülkeyi bayındırlığa, ulusal bir kalkınmaya, mutluluğa ve zenginliğe götürecek yolları bulmak uğruna yapacağımız çalışmaların çok değerli ve başarılı sonuçlara ulaşacağına inanıyorum...
Yeni Türkiyemizin yaraştığı aşamaya ulaştırmak uğruna iktisat durumumuza birinci derecede önem vermeliyiz...
Öyle bir iktisat dönemi gerekir ki artık ulusumuz insanca yaşamayı bilsin; insanca yaşamanın neye dayandığını öğrensin ve o yollara el atsın. Bu geniş ve verimli toprakları işletebilmek için eksik olan el emeğini mutlaka teknik aygıtlarla karşılamalıyız. Ülkemizi bundan başka demiryoluyla, üzerinde şoselerle ağ haline getirmeliyiz. Aynı zamanda endüstrimizi de büyütmeli ve genişletmeliyiz.''
HHH

Bundan tam yüz yıl önce bunları söylüyordu Gazi Mustafa Kemal, İzmir İktisat Kongresi'nde Mareşal üniformasıyla yaptığı konuşmada... Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş, Birinci Lozan Görüşmeleri’nde de sonuç alınmamıştır.
Osmanlı'dan borçlu ve hastalıklı bir vatan devralınmıştır. Karayolları yetersiz, toplam demiryolu ise 4 bin kilometredir. Doğuda şeyh, bey, ağa aşiret düzeni sürmektedir. Sanayi ürünleri dışarıdan alınmakta, ekmeklik un bile ithal edilmektedir. Nüfusun yüzde 80'i kırsal bölgede yaşamaktadır. İstanbul ve İzmir'in bazı semtleri dışında elektrik bulunmamaktadır. Sıtma, tifüs, verem, frengi ve tifo salgını vardır. Üç milyon insanımız trahomludur. Toplam doktor sayısı 337,sağlık memuru 434, ebe 136’dır. Bebek ölüm oranı yüzde 60'lardadır.
İşte böyle bir ortamda sesleniyor halkına büyük devrimci... Toplantıda konuşan Kongre Başkanı Kazım Karabekir Paşa'nın sözleri ise Ata'nın dileklerini tamamlar niteliktedir:
''Fedakar işçilerimiz, tarihimizin pek onurlu sayfalarını dolduran zanaatkarlarımız, velinimet tarımcılarımız, tacirlerimiz görevlerini canla başla başaracaklar ve Ulusal And adına her türlü yenilikleri el birliğiyle kavrayacaklar ve işte böylece, iktisat ordusu da ortaya atılmış olacaktır. Her şeyin temeli birliktir.''
***

O günkü zorlu koşulları yenen, yıkık bir ülkeyi Büyük Önder'in liderliğinde yoktan var eden, makus talihi yenen Türk ulusu bugün yaşadığımız felaketten de çıkmasını mutlaka bilecektir. Şimdi yaraların sarılma zamanıdır. Depremden etkilenen vatandaşların güveni sağlanmalı, kısa vadede acilen kurulacak konteyner kentlerde iskan gerçekleştirilmeli, tarıma her türlü destek verilmeli, esnaf çeşitli kredilerle desteklenmeli, yıkılan sanayi süratle oluşturulmalı ve en önemlisi bölgeden göç geçici hale getirilerek göç eden vatandaşların geri dönüşü sağlanmalıdır.

Pandemi döneminde 3 maskeyi dağıtamayan, orman yangınlarında 2 uçak kaldıramayan, büyük depremde 48 saat yardım göndermeyen, askeri, madenciyi sahaya sürmeyen deprem bölgesinde dağıtılması gereken çadır ve konserve gıda maddelerini satan bir yönetimin bu işleri başaracağını söylemek mümkün mü? 'Bir yılda evleri yeniden yapacağız' söylemine inanacak bir tek yurttaş var mı bu ülkede?
2011 Van depremini hatırlayınız. 600 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği depremde kurulan konteyner kentler uzun dönem kaldırılamamış, yerleşik düzene geçirilememişti. Şimdi yaklaşık 100 bin yapının yerle bir olduğu bir ortamda bir yılda inşaatların tamamlanacağına kimi inandıracaksınız?
***

Hal böyle olunca şimdi Millet İttifakı’nın işe ciddiyetle sarılma zamanı. Depremin etkilerinin en aza indirilmesi ve ortadan kaldırılması için süratle kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapılmalı. Altı lider birlikte deprem bölgesine giderek, depremzedelerle bire-bir görüşmelerle onlara verilebilecek her türlü güvenceyi vermelidirler. Bölgenin demografik yapısının değişmemesi adına önlemler alınması için çaba harcamalıdır.
Bu güzel ve yalnız ülke 100 yıl önce büyük bir enkazı kaldırarak bütün dünyaya örnek olmayı başardı. Bugün de birlik ve beraberlik içinde, özveriyle, çalmayan çalışan bir yönetimle yine başaracaktır...