Hepsi yalan, bu sahi!
Yarın inançla yatacağız; öbür sabah erkenden kalkıp zındıklar, kara kediler, vatandaşının kanını emenler kapılarımızın önünden geçmeden sandığa koşacağız....
Hepimiz köşelerimizde günlerdir 24 Haziranı adeta iple çekercesine yazılar döşendik...
Özellikle partili, yani taraflı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendi belediye başkanlarının çoğunu "Metal yorgunu" olarak afişe ettiği günden bu yana "iktidar değişikliğinin" kaçınılmaz olduğunu ifade ettik. Nitekim, demokrasi kuşunu kaçırmamak için de "Metal yorgunluğu bahane, seçimle değiştirmek şahane" demeye çalıştık...
Erken seçim ateşinin yüreklere düştüğü günden beri muhalefet dünyanın bozuk düzeni içinde "çıkan demokrasi çivimizi" yerine oturtmak için belkide seçim tarihimizin en çetin meydan savaşına girişti. Özellikle iktidarın muhalefete karşı "orantısız güç kullandığı" günlerde kurulan "ittifaklar", itiraf etmek gerekirse birer "ihtiras, intikam ve iftira" kampanyaları içinde adeta birer "canlı bomba" gibi toplumu tedirgin etmedi mi?

* * *

Evet, siyasetin çivisi gerçekten çıkmıştı. Zaten ayarı kaçan eğitim sistemi içinde memleketin genç evlatları da liderlerin karşılıklı sarf ettikleri küfürler ve iftiralarla ana dilimizin güzelliğini mumla arar hale gelmediler mi?
Hele "eski defterlerin" açılma dayatmaları bir noktaya kadar gençlerin geçmişte işlenen günahları öğrenmelerine vesile olsa da ileride bir takım travmalara sebep olacağını da düşünmeye başlamadık mı? Bu "mı-lar, mi- ler, mü-ler" günlük hayatın yaralarının üzerine pamuk basmak yerine, zımpara çekmek gibi bir şey olmadı mı?
Biz bu çirkinlikleri, atışmaları, gerginlikleri, hatta ellerin tetiğe uzandığı anlarda "Vakit tamam" deyip "demokrasi trenin" gara geliş saatini bekleyip geri sayıma başlamadık mı?
İşte bugün, nihayet geri sayımları bırakıp "hepsi yalan bu sahi!" dedik.
İşte bugün 22 Haziran Cuma...
Ve iki gün sonra beklediğimiz sandıklar önümüze konulacak; "Kırk katır mı, kırk satır mı istersin?" denilerek "değişim isteyip istemediğimiz" sorulacak!
Öyle ya; Franz Kafka'nın felsefesine göre, "İnsanı değiştiren kararlar bitmez tükenmez"dir...
Şu an itibariyle birçok araştırmacı kuruluş da bu seçim için tahminlerde bulundular.
Bilinmesi ve de sahip çıkılması gereken de "Her güne bir Kafka" kitabının yazarı Allan Perce 'in şu sözündeki gibi olsa gerek:
"Değişim insan ruhunun hayatta kalabilmesi için vazgeçilmezdir"

* * *

İşte seçime 2 gün kala belki de siyasi meydan savaşlarının en büyük ve de en anlamlı miting alanı İzmir'de, Gündoğdu Meydenı'nda CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce için kuruldu.
İzmir demokrasinin kalbinin attığı, liderlerin kantara çıktığı, Atatürk'ün emaneti Cumhuriyet'in bekçilerinin çiçekli dağlarında nöbet tuttuğu yer değil mi?
Hafızam beni yanıltmıyorsa, bir zamanlar oy avcılığına çıkan bir liderin, İzmir'in Kordonboyu'nda balkonlarındaki hanımları naziler gibi işaret edip tutuklatma girişimleri aklıma geldi!
Ve de bir zamanların bayan Başbakanı Tansu Çiller'in yorgunluğunu hangi enerjiyi alıp İstanbul'daki Yenikapı mitingine koşup endam gösterme anlayışına da doğrusu hiç bir anlam veremedim.
Evet, sandığa giderken İzmir milletvekili Başbakan Binali Yıldırım' n karşı sahilde sevgili KSK'mızın paralosı "Kaf...Sin... Kaf"ı "Sinkaf" olarak seslendirmesini tüm İzmirliler gibi hiç, ama hiç hoş karşılamadım!

Hele "son başbakan"ın İzmir Büyükşehir belediye başkanlığına sulanması(!) çok anlamlı değil mi?
Öyle ise haydi sandık başına .. Haydi İzmir' in dağlarında açan çiçekleri 81 milyon Türkiye'ye mis kokuları ile yaymak için önce sandık başına...