Duygu, düşünce dil, biçem, güzelduyu… Bunlar edebiyatın, yazının olmazsa olmazlarıdır. Yazın sözcüğünü elbette seviyorum, yazılarımda da sıklıkla kullanıyorum. Yabancı kaynaklı da olsa “edebiyat” sözcüğünü anlatım, kavram bağlamında da dışlamış değilim.
Dostoyevski’nin "Edebiyat bir resimdir daha doğrusu hem resim hem de aynadır. Duygunun ifade edilmesidir, ince bir eleştiridir,öğretici bir belgedir" sözü bugün de anlam varsıllığı taşımaz mı?
İlkokulda, ortaokulda adı Türkçe olan dersi severdim. Lisede edebiyat, kompozisyon dersleri de önceliğimdi. Urfa Lisesi’ne başladığımda bir kompozisyon ödevinde en yüksek notu ben almıştım.
Öğretmen beni övgüyle anlatmıştı arkadaşlarıma. O sevincimi günlerce yaşadım, onurlandım. Bir bakıma sorumluluk da yükledi bana. Hep daha iyi olmak, daha iyi yazmak gereksinimi duydum. Sonrasında dergilere ilk yazı ve şiirlerimi gönderirken de bu sorumluluğu taşıdım kalemimde.
Edebiyatı sevmek, edebiyatla uğraşmak, üretmek, edebiyatçıları tanımak bana büyük kazanımlar sağlamıştır. İyi ki şiirle, yazıyla uğraşıyorum sözü arkadaşlarımla da paylaştığım ortak duyarlığımız değil mi?
***
Ümit Yıldırım, sessiz sessiz ama özenle, çalışan üretken bir yazar, eğitimci. Nicedir Sincan İstasyonu Dergisi’nde “Edebiyatın Gülen Yüzü” başlığı altında anılar, öykücükler paylaşıyor.
Edebiyatçıları, sanatçıları “yalnız yapıtlarıyla değil, biraz da günlük yaşamlarındaki ilişkileri, konuşmaları, söz buluşları, olaylara bakış açıları”yla da gündeme getiriyor.
Nicedir yayımladığı bu “anı, öykücük, gülmece, espri” kaynaklı anlatıları derledi, “Güle Yaza Edebiyat” adını verdiği bir kitapta topladı. (*)
Benim de ilgiyle, beğeniyle izlediğim, okuduğum anlatıları, yeniden okumaktan sıkılmadım. Bu söz varlıklarının derlenmesini, yayımlanmasını sevinçle karşıladım.
Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Vedat Günyol, Aziz Nesin, Dağlarca, Şükran Kurdakul, Asım Bezirci, Can Yücel, Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Tarık Dursun K., Nahit Ulvi Akgün,Ülkü Tamer… gibi nice usta şair veyazarın günlük yaşamdaki sade, doğal yüzleri, sözleriyle buluşmuş gibi oluyor insan.
***
Ümit Yıldırım bu söz varlıklarını çeşitli kaynakları tarayarak alıntıladığı gibi
bir çoğunu da yaşayan şairlerin, yazarların aktarımlarıyla oluşturmuş.
Yıldırım, İzmir’de yaşayan Hüseyin Peker, Selami Şimşek, Yusuf Alper, Yunus Bekir Yurdakul, Coşkun Şimşekli, Veysel Çolak, Sina Akyol, Aslıhan Tüylüoğlu, Mine Ömer, Fatma Aras, Hülya Soyşekerci, Nesrin Z. İnankul, Neval Savak… gibi şair ve yazarların anlatılarından, aktarımlardan yararlanmış.
Bu kitapta benim de aktardığım iki öykücüğe yer vermiş Ümit Yıldırım. Biraz bencillik yapayım birini paylaşayım isterim:
“Ne zaman Ahmet Günbaş’la Oğuz Tümbaş bir araya gelseler, onlara ‘uyakdaşlar geldi’ diye takılır yazın-sanat dostları. Bu ikiliye Hüseyin Yurttaş da katılınca bu uyak sevinci kat kat çoğalır. Ahmet Uysal’ı anmak için 2018 yazında Edremit’e doğru yola çıkar üç şair: Oğuz Tümbaş, Ahmet Günbaş, Hüseyin Yurttaş. Ekip tamamdır, ne var ki şair Mehmet Mahzun Doğan da vardır bu yolculukta. Uyak bozulmaz mı o zaman?
Ahmet Günbaş, şairliğinin yanında hazır cevaplığı, söz ustalığı, gülmece ustalığı ile de tanınır, sevilir. Hiç durur mu, sözü yerleştirir hemen yerine: “Dostlar üç uyakdaş şair arabaya doluştuk da biraz ağır gidiyoruz. Acaba Mehmet Mahzun’un soyadına bir baş ekleyip Doğanbaş yapsak, daha çabuk mu varırız etkinliğe?”
Sait Faik'in o güzel iç döküşüyle seslenelim yine: "Yaşasın Edebiyat!"
(*) Güle Yaza Edebiyat, Derleyen: Ümit Yıldırım, Yazılı Kâğıt Y., Şubat 2021, 102 sayfa.