Ülkenin dört bir yanı düşman işgalinde... Ne ordu var, ne silah, ne cephane...
1920'nin başları. Yunus Nadi Bey Ankara'ya gelir. Mustafa Kemal Meclis'i kurma aşamasındadır. Yunus Nadi, ülkenin perişan durumunu Paşa'ya anlatır. Para yoktur, asker yoktur, silah, cephane yoktur. "Paşam ülke işgal altında. Halk perişan. Herşeyden önce orduyu kurmamız lazım. Meclis'i kurmakla zaman kaybetmeyin.Meclis'ı daha sonra da kurabiliriz."
Paşa kararlıdır;
"Olmaz efendim,olmaz.Bir devre erittik ki,orda her iş yasal olmalıdır.Ulus işlerinde yasallık ancak ulusal kararlara dayanmakla,ulusun genel eğilimine tercüman olmakla olanaklıdır. Öncelikle Meclis, sonra ordu. Orduyu yapacak olan ulus ve ona vekaleten Meclis'tir. Çünkü ordu demek yüzbinlerce insan ve milyonlarca servet demektir. Buna iki-üç kişi karar veremez. Bunu ancak ulusun karar ve kabulü meydana çıkarabilir"
Meclis'in önemini böyle açıklıyordu Büyük Önder... Yaşamının en önemli olaylarından biri olarak kabul ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışını daha sonra şu cümlelerle ifade edecekti;
"23 Nisan Türkiye ulusal tarihinin başlangıcı, yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir dünyanın düşmanlığına karşı ayaklanan Türk halkının,Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kurmak konusunda gösterdiği mükemmelliği ifade eder."
İşte Mustafa Kemal'in 'Ulusal kararları iki-üç kişi veremez' dediği günlerden, ulusal kararların tek kişinin iki dudağının arasına terk edildigi günlere geldik.Yasaların çiğnendiği, şaibeli bir referandumdan sonra o yüce Meclis'in anahtarları tek kişinin eline veriliyor.
Hiç sıkılmadan Mustafa Kemal'in de Meclis Başkanlığına tek oy farkıyla seçildiğini iddia ediyorlar. Akılları sıra hileyle kıl payı değiştirdikleri Anayasa'yı aklayacaklar. Yalaka medyanın arkasına bir de Anayasa profesörünü takmışlar cehalet örneği sergiliyorlar. O dönemde 120 milletvekilinin katıldığı oylamada Atatürk 110 oy, Celaleddin Arif Efendi 109 oy almışmış. Hadi tarih bilmiyorsunuz, matematikten de mi haberiniz yok?
Bakın cahiller 24 Nisan 1920 tatihli TBMM Zabıt Ceride'sinde neler yazıyor;
Geçici Katip üye Muhittin Baha Bey;
- İsimleri bir kağıda yazacağız ve ad okuyarak iki reis seçeceğiz. Birinci reis ile ikinci reisin aynı kağıda yazılmasını teklif buyuruyorlar."
İşte böyle okumuş cahil (!) kardeşim. 120 kişinin katıldığı bir oturumda bir adaya aynı pusulada 110, diğer adaya 109 oy çıkmaz. Boşuna çabalamayın. Bu referandum, bu Anayasa değişikliği, halk vicdanında hükümsüzdür.
Bu işler 23 Nisan'da, Nazım'ın 'Kız Çocukları' şiirinden "Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler" dizesini okumakla olmaz. "Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir" sözlerini özümsemekle olur.