Bu kentte gazetecilik yapıyoruz ya. Bu nedenle Büyükşehir Belediyesi’nde başlatılan grev ile ilgili çok sayıda soru ile karşı karşıya kalıyorum. Soruların başında da “Sence kim haklı, sendikacı mı, işçi mi, Başkan Cemil Tugay mı ?”
Sorunun yanıtını içimden geldiği gibi verirsem bu duygusal bir yaklaşım olacaktır. İkincisi ise tüm ailesi çalışarak yaşamını kazanmış birisi olarak (kısaca emekçi deniliyor) bazı kesimlerin hedefi haline gelebilirim.
Ben de farklı bir yöntemle doğruyu bulmaya çalıştım. Yaklaşık 30 çalışanın bulunduğu işyerimde, Büyükşehir grevine kesin olarak sempatik bakan sadece bir arkadaşım oldu. Geri kalanın önemli bir bölümü Başkan’ın yanında veya suskun kalmayı tercih etti. Çok ciddi sayıda arkadaşım ise sendikanın “Şımarık” bir tavır içinde olduğu görüşünde.
Bu grevin önemli bir ayrıntısı da Belediye Başkanı Cemil Tugay’ı eleştiren bazı sendikacıların “Hakaret ve tehdit” çizgisine kadar ulaşmış olmaları. “Ben bu işçiyi tutamam” diyen sendika lideri açıkça başkanı tehdit ettiğinin farkında değil mi?
Şimdi gelelim en zor soruya. İzmir halkının sosyal medyadan yaptığı paylaşımlara baktınız mı? Biliyorum dikkatli İzmirliler, bu durumu hepimizden daha iyi takip ediyor.
Ne yazık ki, yorum yapan ve birçoğu emekçi, emekli veya çalışan olduğunu düşündüğüm İzmirliler grevcilere ve onların temsilcilerine adeta ateş püskürüyor. Tüm bunlara baktığımızda emekçi yurttaşların bile bu greve ilişkin çekinceleri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Bunun en önemli nedeni de elbette iktidar. 15 bin liralık (O da artırılmış hali) emekli maaşı, 22 bin liralık asgari ücret altında inim inim inleyenler, 90-100 bin liralık maaşı isteyenlerle doğal olarak “Empati” kuramıyor hatta kurmuyorlar.
Bütün bunlara baktığımda İzmir’deki bu grevin bir an önce sonuçlandırılması gerektiğini düşünüyorum. Eğer bu grev sonlanmaz ise belki üç beş bin lira daha fazla alacak olan işçi, yapılan bu “ücret sendikacılığından” zarar görecektir.