“Bahar gelmişti oysa,
Mayısın altısı…
Üç cemreydi sabaha karşı,
Üç kor parçası.
Düştüler havaya,
suya ve toprağa,
Üç ateş gibi.
Günlerden “Hızır” dileğimizde,
Üç asılı can kaldı.
Kan kırmızı kızıl.”

“Baharın en güzel ayı benim için Mayıs olabilirdi, eğer abim Deniz ve iki yiğit arkadaşı 72’nin 6 Mayıs’ında, 'kin ve intikam' duygularıyla idam edilmeseydi..
İzleyen yıllarda da içimizdeki acı küllenmedi, canlı kaldı hep ama geçen zaman içinde -yaşadığımız olumsuzluklara karşın-
her kesimden pek çok insanın abimlere giderek sahip çıkması bizlere gurur verdi.”
Deniz Gezmiş'in kardeşi Hamdi Gezmiş’e aittir bu ifadeler.

**
Bağımsızlıktı o...Özgürlüktü o...
Direnişti o...
Çelikti o...Ateşti o...
Onurdu...Cesaretti o!..
Asla susmazdı!
Söylenemeyen ne varsa söylerdi.
Antiemperyalist, antifaşist ilkelerle..
Sınıf bilinciyle, ulus bilinciyle ülkesine sahip çıkandı!
Yusuf’u, İnan’ı ile;
Omuz omuza safları sıklaştıran bir önderdi
Deniz Gezmiş!..

xxxx

“10 Ocak 1972 Pazartesi günü Mamak Cezaevi’nin radyosundan, Askeri Yargıtay’ın nihai kararı duyuldu;
‘Askeri Yargıtay 2.Dairesi oy çokluğuyla 18 idam kararından 15’ini bozmuş, 3’nü onaylamıştır...’
İdamı onaylanan üç isim; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’dı!
Anlaşılan 'ibret' için 3 isim seçilmişti.
Zaten aylar önce askeri mahkemede savunmalar yapılırken Ordu Foto Film Merkezi’nden gelen görevliler,
idamlıkların değil sadece bu üç ismin fotoğraflarını çekmişti.
Buna tanık olan Avukatları Halit Çelenk’in eşi Şekibe Çelenk
‘Gitti bu üç çocuk’ diye iç geçirmişti içinden...
O tahmin doğrulanıyordu işte….
Mahkeme bu üç ismin ‘Mevcut sosyal, politik ve ekonomik düzeni, zor yoluyla yıkmayı gaye edindiği’ hükmüne varmıştı.
Karar,
hücrelerden yükselen ‘Kahrolsun Faşizm’ sloganlarıyla karşılandı.
Deniz, karardan sonra ziyaretine gelen Halit Çelenk’e,
‘Faşizmin eline bir kere düşmeyeceksin abi…” dedi.
Onlar bu finale hazırlıklıydı…
(Abim Deniz-Hamdi Gezmiş’in Anıları-Can Dündar 2014. Can Yayınları)

**

Sevgili Deniz!
Başkaldırı simgesi fidan!
Devrim ideali peşinden özveriyle koşturmuş bir kuşağı ve siyasi atmosferi koyan Deniz!
Bugün on binlerce çocuğun adında yaşayan...
Her direnişte, her mitingde ısrarla ismi anılan Deniz!
Can Dündar'ın dediği gibi;
"Bir gencin, bir ailenin, bir kuşağın zalimce ufalanışının; ama gömüldü sanılan efsanenin, inadına, eskisinden de güçlü şekilde yaşayışının hikayesi" Deniz!..

**
Onlar; Deniz Yusuf, Hüseyin...
Onlar "Mahur"daki;
“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı...”
NKL 'li Abim
Şair Refik Durbaş ne güzel yazmıştı onlara "Anıt"ı;
"Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar
ateşin öğündüğü üç alınteri nebisi
bir şafak vakti zulmün dehlizinde
yiğitlik anıtını süsledi bedenleri
Biri engin DENİZlerle arkadaş
biri İNANcın cömert definesi
biri sabrın korkusuz ASLANıydı
onurun mescidi şimdi cesetleri
Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar
ölüme taviz vermedi hiç biri"

**
Tam 51 yıl olmuş bugün…
Hamdi Gezmiş’in dediği gibi; acınız hiç küllenmedi, hep hüzün verdi bizlere Mayıs’ın 6’sı...
Gencecik üç insanın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Onları;
Deniz’in çok sevdiği Ömer Bedrettin Uşaklı’nın şiirinin son dörtlüğüyle analım;
“Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden
Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım?
EY DENİZ, şöyle bir gün sana bakacak mıyım?
Elma bahçelerinden, fındık bahçelerinden…”