Nasıl, mutlu musunuz? Devlet kesenin ağzını açtı. Memuruna, emeklisine kucak dolusu para dağıtacak 2018 ve 2019'da.
Hükümetin çiçeği burnunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı memur ve emeklilere yapılması öngörülen zam oranını açıkladı. Buna göre memur ve emeklilerimiz her iki yılda da 3+3 zam alacaklar. Paraya doyacaklar (!)
Ortalama 2 bin lira maaş alan bir memur ya da emekli Ocak ayında tam 60 lira zam alacak. Dile kolay tam 60 lira. Harca harca bitmez. Günde hesabına vurursanız 2 Türk lirası. Simidini alır da yanında çay biraz zor.
Bu ülkede 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.480 Lira, yoksulluk sınırı ise 4.820 Lira. Ne yapacak bu memur, bu emekli? Kolayı var et, tavuk, bakliyat yemeyecek, zeytin, peynir, yağdan uzak duracak. Semt pazarına da akşam yediden sonra gidecek. Ne kadar çarık-çürük sebze meyve varsa toplayacak. O da olmadı pazarda bir tezgah ayarlayıp limon satacak.
Ha bir de iktidar partisinin yardımlarını unutmamak gerekir. Oy karşılığı vereceği kömür, makarnalarla belki bir süre nefes alınabilir.
Yazıktır, günahtır, bu ülkede 3 milyon 200 bin kamu görevlisi, 1 milyon 900 bini aşkın da kamu emeklisi var. Çok merak ediyorum bu 5 milyonu aşkın seçmen, sandığa gittiğinde ne yapıyor? Bu 5 milyon oyun bu koşullarda tamamının muhalif partilere gitmesi gerekmez mi? Bir tek memur ya da emekli bu iktidara oy veriyorsa onlara yazıklar olsun. Bu kitlenin 5 milyon oyunun tamamını alamayan muhalefet partilerine de yazıklar olsun.
Bakıyorsunuz memur da emekli de sahipsiz. OHAL yokken de çıtı çıkmayan bu kitle OHAL koşullarında ne yapabilir ki? Sendikalar ise sanki memur sendikası değil de işveren temsilcisi. Masaya göstermelik bir teklif sunmuşlar. Sonunda hükümetin yarım puanlık artışına razı olacaklar.
Ha içinizde hala “duble yol yapıyorlar, köprüler kuruyorlar” diyenleriniz varsa onlara söyleyecek fazla bir sözümüz yok. Senin ödediğin vergiler, milletin a...sına koyan müteahhitlerin cebinde. O millet de maalesef bizzat sensin.
Nereden aklıma geldiyse büyük şair Nazim Hikmet'in bir şiirinin son dizeleriyle kapatalım konuyu.;
“...Ve bu dünyada bu zulüm,
senin sayende
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin
-demeye dilim varmıyor ama-
kabahatin çoğu senin canım kardeşim.”