Dünyadan uzak deryaya yakın… Deryadan uzak dünyaya yakın yerlerde… Yeryüzünün baskın türüne mensup sakinlerinin hayatı… Bazı bazı mutluluk bazı bazı mutsuzluk çoğunlukla da sıradan duygularla 168 saat daha geçerken… Neden bu cümleyi tekrarlayıp duruyor diyenler şimdi daha iyi anlamıştır önemini… Şehri memleket İzmir’i, ülkemizin neresinin öyle olduğunu anlayamasak da “süper” sıfatlı bitik liginde beş sezondur temsil etmekte olan, gözümüzün bebeği Göztepe… Çoğunluk hissedarı Sayın Sepil başta… Tüm paydaşlarının çabalarını kırmayarak… Gaziantep Belediyespor maçında da rakibini mağlup edemeyerek… Hem de oldukça trajikomik bir son ile… Küme düşmeyi garantilemiş oldu… Emeği geçen herkese teşekkürler…
Öncelikle maçı yorumlarsak… Arda’nın oynaması mutluluk vericiydi… Paluli oldukça etkileyici bir performans gösterdi… Di Santo ise gol kaçırma konusunda Kasımpaşa’daki eş kıdemlisi Muleka’ya nazire yaptı maç boyunca… Takım neredeyse sezon boyunca ikinci kez gol yememeyi başaracaktı ki… Uzatma dakikalarında anlaşılması oldukça zor şeyler oldu ve maç 1-1 bitti. Anlaşılması zor şeyler de ne ola ki derseniz… Soner Aydoğdu uzatma dakikalarında orta sahaya yakın bir çift vuruş sonrası topu kaleye doğru vurdu kaleciyi aşan top direkten döndü… Adis Jahovic tamamladı gol oldu… Tam Göztepe hazin sonu en az bir hafta daha erteledi mi derken… Bir de baktık ki… Santrada kaleyi açtılar 1-1 oldu… Sonrasında Antep bir penaltı kazandı onu da onlar anlaşılması zor şekilde dışarı attı… Soner o topa neden öyle vurdu… Hakem yorumcuları golün nizami olduğunu söyledi… O zaman neden sonra kale açıldı anlaşılamadı daha… Ve hala açıklama yapılmadı benim gibi durumu anlayamayan faniler için…
Gelelim paydaşlara… Sekiz senelik Başkanlık sürecinin beşini en üst ligde geçirmesi… Stadyum ve tesis süreçlerindeki emekleri… Hentbol voleybol amatör branşlar... Bırakıp gitme modunda değil artı yazma motivasyonunda olduğundaki katkıları… Kulüpler Birliği Başkanlığı... Son 50 senede ilk kez takımın onun döneminde beş sezon üst üste bu ligde barınması vs ile… Son yarım yüzyılın en iyi Başkanı sıfatını aldıysa da… Kendini nadasa çekemeyerek yıpratması…. Motivasyonunun düşmesi ve toparlayamaması… Kimse onu zorla Başkan yapmamışken yaptıklarını yük olarak görmeye başlaması gibi eylemlerle… 51. yılda kendini de Göztepe’yi de küme düşürmeyi başardı Göztepe AŞ. çoğunluk hissedarı Sayın Mehmet Sepil… Sekiz senenin çoğunda anlaşılmaz bir şekilde teknik direktör ve oyuncu değirmeni işletmesi… Buna bağlı takımın istikrarı yakalamakta zorlanması… Belki de bu seneki kötü her şeyin başlangıcı olan sezon başında Ünal Karaman’ı absürt bir şekilde göndermesi… Ardından as oyuncuları Türk olan kadroya Nestor El-Maestro Hocayı getirmesi.. Devre arasında bile ona onun oyun yapısına uygun topçu getirmemesi... Onun da kendinden taviz vermemesi... Sonunda gitmesi... Bu sefer de Tomas Hocayı bulması... Artık ülkemiz fitbol vecizesi haline gelmiş çocukların bile bildiği “atanın tutanın iyi olacak…” cümlesini tünelden önceki son çıkış devre arasında (bakınız Kasımpaşa transferleri ve etkisi) bile yok sayması… İrfan Can yerine daha iyisini değil yedek kaleci alması… Devre arasında Aldıklarının sürekli sakatlanması… Forvet meselesine çözüm getirememesi… Açık bir şekilde Başkanlık sürecini isteyerek yapmıyor izlenimi vermesi… Sorumluluk bende dese de… Sanki ülkenin en önde gelen spor kulüplerinin başında değil de oyun oynuyor gibi… İşler kötü gidince ortalıktan kayboluvermesi… Canı sıkılınca Başkanlık mertebesinden çekilivermesi… Takımı bunca birbirinden doğru ve muhteşem kararlar ile küme düşürüp, hala temsil ettiği camiadan kendisinin ya da atadıklarının bir özür bile dilememesi… Hepsinden en kötüsü ligin bitimine on hafta kala gemiyi herkesten önce terk etmesi… İşler iyi gittiğinde en büyük payeyi nasıl ona getiriyorsa… Bu tarihi başarısızlıkta da en büyük payeyi yine kendi imajını inanılmaz yıpratan Sayın Mehmet Sepil’e getirdi…
Bütün bunlar olurken de maliyet ne kadar azaldı çoğu Göztepeli merak ediyor ama muhtemelen hiçbir zaman öğrenemeyecekler...
Daha ilk maçtan ilk dakikalardan itibaren Berkan Emir, Soner Aydoğdu ve Göztepe’nin Çocuğu Halil Akbunar başta olmak üzere takıma alınan tavır… Ndiaye’nin,ilk devreki Başakşehir maçından sonraki taraftar aleyhine söylemleri… Sezon başında seyirci kısıtlmasının etkisiyle tribünün zayıf kalması… Takıma olumlu etkinin azalması… Futbolculara süreğen olumsuz tepkilerin öyle veya böyle onlardan da tepki oluşturması… Birlikteliğin azalması... Tribüne kafa tutmalar… Gol sonrası sevinmemeler… Tribüne çağrılınca gitmemeler… Takımdaki bazı oyuncular başarısız olunca sevinenler... Ya da başarılarından üzülenler... Taraftar evleri cenaze evi gibiyken, takım düşerken ne kadar umrunda olduklarını çok tartıştıran ilginç sosyal medya paylaşımları… Saha içinde ve dışında birbirini gazlamak şöyle dursun negatif etkilemek… Tribün açısından kısıtlamalar başta sebep olmak üzere ahengi yakalamakta zorluklar… Tribün içi çekişmeler… Bazı maçlarda maç bitmeden desteği çekmeler…
Velhasıl kelam… Göztepe Camiasının tüm paydaşları için… “Daha iyi günlerimiz sezonlarımız da oldu..” ya da “En iyi sezonumuz değildi…” cümlesinin ortak bir yanıt olabileceği sezonun sonuna doğru gelirken… Şirket çoğunluk hissedarı değişecek mi? Ligden düşme el çektirilen hakemler nedeniyle kaldırılacak mı? Düşme olsa veya olmasa kimler takımda kalacak? Gibi sorular yanıtını beklerken… Göztepeliler belirsiz bir süre daha kahrolmaya devam edecek gibi duruyor… Bütün bunlar olurken Göztepe Yönetim Kurulu ve Göztepeli fitbolcular düşen takım olmanın sorumluluğunu alıp Göztepe Camiasından özür dileyecek mi? Şurası gerçek ki bu olmadığı sürece tepkilerin artacağını ön görmek için Nostradamus olmak gerekmiyor... Lakin yine de daha çok bekleriz gibi de duruyor…