İzmir’imizi son dört sezondur, aslında bayağı bitik bir sirk kıvamında olan Süper Lig’de tek başına temsil eden Göztepe, ligi 51 puanla 10. Sırada bitirdi. Kendi adıma sezon içinde defaten belirttiğim gibi başarı kıstasım mevcut COVID-19 şartlarında kümede kalmaktı. Takım zorlanmadan bunu başardı bir kez bile düşme hattına girmedi. Buna karşı geçen hafta da uzunca açmaya çalıştığım gibi son maç Bjk maçı Göztepe yapısı, Başkan Mehmet Sepil, Yönetim ve camia için travma oldu. Burada bir kez daha vurgulamak istiyorum ki aslında Göztepe taraftarının tepkisinin sebebi maç günü sürecine oldu. Sezon boyunca maça giremeyen bir kısım taraftar bir anda stada göreve çağırıldı ve herkes büyük bir beklenti içine girdi. Taraftar o sırada nerede bulunuyorsa yazlık-kır-deniz kenarı-şehir dışı işlerini bırakıp Güzelyalı’ya hareketlendiler. Buna karşı yine Yönetimin elinden geleni yapmasına rağmen (buna kendi adıma gayet eminim), maça giremediler. Üstüne Bjkliler içeride Göztepe’den fazla olunca ve Yönetim tribünden çekilme kararı alınca... Taraftar dellendi...En çok dellenilen iki konu Göztepe’den o gün ciddi bir tepki gelmemesi ve Yönetimin sanki burası Norveç’miş gibi protesto amacıyla stadyumdan çekilmesi oldu. Bjk maçı sonrası bir miktar tepki, Göztepe sahaya usulsüz seyirci aldığı için ceza alınca geldi. Yeri gelmişken... Rahmetli Çetin Altan’ın deyimiyle dağlardaki tavşanları bile güldüren, Göztepe’nin Bjk maçında stada usulsüz seyirci almasıyla ilgili o ceza bu ülkenin uluslararası kıstaslarda neden Uganda dahil pek çok Afrika ülkesinden daha kıt bir demokrasiye sahip olduğunun net göstergelerinden... Ayrıca Türkiye Futbol Federasyonu’nun ne kadar trajikomik bir bakış açısıyla yönetildiğinin göstergesi. Stadyum’dan çekilmenin de bu üsluba karşı ne kadar etkili bir eylem olmuş olabileceği de umarım daha iyi tartılmıştır. Cumartesi akşamı Yönetimden tepki gelmeyince doğal olarak taraftar eleştirmeye başladı. Bu noktada insanlara tribüne girme olasılığı verilip sonra ellerinden alınır ve bu konuda tribün olasılığını tribüncülerin elinden alanlara açıklama yapmamak tercih edilirse... Tribünden tepki gelmemesini beklemek bir miktardan fazla iyimserlik olur. Sonuçta Cumartesi travmasının ardından Göztepe yapısı ve Sayın Başkan Mehmet Sepil travmatize oldu. O akşam kendi adıma yorumum “Tepkisi ne olacak göreceğiz? a) Hiçbir şey olmamış gibi devam etmek b) Daha iyi bir kadro kurmak c) Bırakmak”. Derken... 20 Mayıs’ta Başkan Sepil’in şu açıklaması düştü medyaya "Haziran ayı içerisinde yapılacak Göztepe Sportif Yatırımlar A.Ş. Genel Kurulu ile 7 yıldır gururla üstlendiğim Göztepe Spor Kulübü Başkanlığı görevinden ayrılma kararı almış bulunuyorum. Kulübümüzü çok daha iyi noktalara getireceğine inandığım bu adımla yönetimde üstlenmiş olduğum tüm görevler bir İcra Kurulu tarafından yürütülecek olup, yeni bir yapı bayrağı devralana kadar yönetim sistemimiz bu şekilde devam edecektir. Göztepe'miz Türk futbolunun hepimizce malum olan çarpık yapısı içinde parlayan bir yıldız olarak kalmaya devam edecektir".
Uzun başka bir yazıyı hak ediyor yedi sene.. Burada çok uzun güzelleme yapmayacağım. Ne kadar eleştirilecek yanı olsa da (hangimizin yok ki)... Başkan Sepil’in gördüğüm Göztepe Başkanları arasında en zeki olanı olduğunu net şekilde ifade edebilirim. Hep dediğim gibi, tüm objektif kıstaslarla baktığımda son yarım yüzyılın en başarılı Başkanı. Buna karşı dünyadaki bütün iyi kötü özellikler için herkesten daha iyi ve kötüsü mevcuttur... Yine tüm saydıklarıma karşı en basitinden 50 senedir, Göztepe’ye daha iyisini yapabilen Başkan talip olmamış. Bu olanların düşündürdükleri... Futbolda şirketleşmenin kötü tarafı dernekteki gibi görev devri yok... 24 senelik gözlemim ortalama Göztepe Başkanı süresi 5 yıl. Beşinci senede yıpranmaya başlıyorlar. Bir açıdan baktığımızda iki Mayıs’tır uzatmaları oynuyor Sepil Başkan... Kabul etmek gerekir ki Göztepe yapısını yedi sene Başkan pozisyonunda yönetmek çok büyük bir efor ve mesai... Bunu bütün islerinin yanında bizzat (bu da yopranma payı çıkarıyor) yedi sene yapmak hakikaten büyük emek.
Sayın Başkan’ın deyimiyle futbolun çarpık yapısındaki parlayan yıldız kendi kendine olmadı. Zuzaylılar yakalamadı bu başarıyı kuralsızlığın kural olduğu büyük ölçüde kokuşmuş futbol iklimimizde... Yüzümüze her gün bütün çıplaklığıyla vurulan Üçüncü dünya ülkesi iklimimizde birinci dünya ülkesi düzeyinde iş yapmak isteyen herkes zorlanıyor ülkede.. En başta Başkan Sepil olmak üzere ve onun orkestrasyonunda, pek çok kişinin, profesyonel ve amatör yöneticiler, sponsorlar, nadiren yerel kuvvetler, taraftar, para, destek kısaca mesaisi dev bir emek ve emekçi katkısı ile oldu. Başkan Sepil gittiğinde, maddi gücü daha iyi biri düşük olasılık belki ama Göztepe değerlerine daha saygılı Başkan gelir mi hiç ama hiç emin değilim. Samsunspor-Ads Başkanları tadında biri gelirse ön göremiyorum camiayı... Bunlara karşı bütün kızgınlığına rağmen Göztepe’yi kurda kuşa vermem zihniyeti değişmiş değil Sayın Başkan’ın. Bu da işin umut ve mutluluk verici tarafı. Mesela şirketi bir başka oluşuma devretmek Bilgin döneminde kimsenin pek de umuru olmadıydı. Velhasıl kelam... Anladığım kadarıyla süreç... Başkan Sepil ve Yönetim Bjk maçında ellerinden geleni yapsa da sirk tadındaki, ülkeye oldukça benzer, çarpık yapılı futbol sisteminde başarılı olamadılar. Sonrasında da gönlü çok kırılmış anladığım (kişisel izlenimim mağlubiyete tepkisi tribün tadında) bizler gibi... Şirketi devredebilecek iyi bir aday bulursa devredecek bulamazsa ne yapacak yine ortada bırakacak gibi değil ama ne kadar ek katkı koyabilir ya da eskisi kadar koyar mi ve takım katkısız ligde kalabilir mi bilmiyorum... Bütün bunların bize öğrettiği... Şirketleşme gelecek, fonlar gelecek dertler bitecek gibi bir gerçek dünya yok... Çünkü futbol ve spor ara ara değil neredeyse sürekli fonlama gerektiren bir süreç... Hem sıralamada daha fazlasını isteyip, -hem şirket ya da dernek fark etmez- süreğen kar eden sistem çok zor... Dünyada örneği var mı bilmiyorum... Bir sene etsen kar sürekli etmen zor. Aklıma gelen soru herkes kar etse kim zarar edecek? Futbolun kendi kendini fonlayabilecek bir sisteme ihtiyacı var her yerde ve Göztepe’de... En azından futbol branşı için aslında bu tamamen imkânsız değil sıralamada belli bir aralığı kabul edersen, ama hem üstü sıraları hedefleyip, her sezon üst üste artıda kalmak da olası değil... Çözümü zor... Göztepe açısından bir de denkleme yatırımcı fon girdi. Aslında Başkan bırakmaktan bahsettiğinde bir de yatırımcının yatırımının değeri de düşmüş olacak. Bunun çözümü nasıl olacak göreceğiz...Velhasıl kelam... Sayın Başkan Mehmet Sepil’e İzmir’e, Göztepe’ye, futbola ve Türk sporuna emekleri ve katkıları için bir kez daha teşekkür ediyorum. Umarım geniş gönlü rejenere olmayı başarır. Ya da Göztepe’yi gönlünün el vereceği birilerine devretmeyi başarır. Ve kendi deyimiyle Göztepe'miz Türk futbolunun hepimizce malum olan çarpık yapısı içinde parlayan bir yıldız olarak kalmaya devam eder. Soru sorarak kapatayım... Yönetim normal kombineymiş gibi kombine satsa (tribüne girilememe olasılığını bile bile) kaç kişi alır sizce?