Bodrum'un cennet bölgelerinden Orak Adası...
Çevresi yemyeşil, denizi masmavi...
Havası desen, içine çekmeye doyamazsın.
Bu kadar güzel olunca tur teknelerinin de değişmez adreslerinden biri.
Bu güzel adada ortamı tek bozan ise caretta carettalar!
Hayır, ne işleri var ki orada?
Güzelim adayı kucaklayan denizin sahibiymiş gibi, efeleniyorlar bir de insanlara!
Hadsiz caretta, dibinde yüzen insanlara saldırıyor!
Kendisini “nazikçe” attığı ağ ile yakalamak isteyen “masum” kaptanı ısırmalara kalkıyor!
Halbuki insanlar ne kadar iyi, elle besliyorlardı onları. Sırf caretta'ları daha yakından görmek için biniyorlardı o teknelere... Dip dibe yüzmek, kabuğuna şöyle bir dokunmak, mümkünse 3-5 fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşmaktı tek dilekleri...
Akıl alır gibi değil!
Nerede bu devlet???
Caretta vahşetine kim son verecek?
***
Ciddi ciddi, yukarıda yazdıklarımı düşünenler var, iyi mi?
“Eeeey caretta, güzelim ada sana kalacak değil ya” diyenler var.
Daha ortada insan yokken, caretta caretta'nın ataları o sularda yaşıyordu.
Bizim yaptığımız dağdan gelip, bağdakini kovmak.
Hayır efendi gibi, doğaya ve doğanın canlılarına saygı duyarak gidip görsek, fazla yaklaşmasak, rahatsız etmesek bunlar yaşanmayacak.
Geçen sene yine Ağustos ayında, Orak Adası'nda benzer bir olay yaşanmıştı. Tur teknesiyle adaya gelen insanlara saldırmıştı bir caretta caretta. 1 yıl sonra yine aynı yerde, aynı olay...
Sormak lazım: Bu hayvanlar neden böyle davranıyorlar?
Sen zırt pırt teknelerinde yanaş. Vahşi yaşamın bir parçası olan hayvanları, ev kedisi gibi elle besle. Alıştır. Beklenti içine sok. Yüzüne yüzüne kameraları sokuştur. Bol bol çekim yap. Çoluk çocuk peşinde dolan. Sürekli çevresinde yüz ki kafası iyice karışsın. Yüzdüğü koylarda teknede mangal yak, kokusu tüm bölgeyi sarsın.
Sonra “bu caretta caretta'lar da çok vahşiymiş, ısırdı” diye ağlaş dur.
Bölgede uzun yıllar kaptanlık yapmış, durumu bilmesi gereken kişi bile caretta caretta’yı ağ ile yakalamaya kalkıyor! Hayvan sinirlenip saldırınca elindeki fotoğraf makinesini caretta’nın ağzına sokarak canını kurtarıyor. Kaptanın elinde fotoğraf makinesi ne arıyor, ağ ile caretta caretta yakalamak da nesi? diye sormayın. “Bu carettanın psikolojisi bozulmuş, ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Bir an önce oradan 5-6 kişilik bir ekip ile alınarak DEKAMER'e götürülmesi gerekir” diyen birinden bahsediyoruz.
Olur paşam, hemen alalım o caretta caretta’yı. DEKAMER'de küçük bir havuzda hapis hayatı yaşasın. Görsün gününü!
Kaptanın açıklamasında bir tek “Psikolojisi bozulmuş”, tespiti doğru. Evet, korumamız, kollamamız, saygı duymamız gereken caretta caretta'ların psikolojisini fena halde bozduk. Hayvanlarda denge bırakmadık. Helal olsun bize!
BERDUŞ'A VEDA
Genelde köşe yazılarımda konudan konuya sıçramak adetim değildir ama bu seferlik mazur görün. Eniştem ve halamın köpeği Berduş, geçtiğimiz hafta melek oldu, aramızdan ayrıldı.
Hep diyorum, evcil hayvanlarımız ailemizin çok önemli bir parçası. Onlar gündelik hayatımızı özel bir dokunuşla rutin olmak çıkarıyor. Milyonlar versen satın alamayacağın değerde neşe katıyorlar her günümüze. Bize bazen dost bazen evlat oluyorlar. Zamanı gelip de bize veda ettiklerinde ise büyük bir boşluk kalıyor geriye. Elbette zaman onarıyor yaraları ama hatıraları hep bizimle yaşıyor. Berduş sokağa terk edilmiş bir terrierdi. Eniştemler onu sokakta perişan halde bulunca sahiplenmişti. Ne de iyi ettiler. Onlar Berduş'un, Berduş onların ömürlerine ömür kattı. Tatlı huylu, börülce aşığı, yakışıklı oğlan, seni çok özleyeceğiz.