Vazgeçemeyeceğimiz tek şey, vazgeçme eyleminin kendisi. Hayatımızı, bir şeylerden vazgeçip onların yerine bir başka şeyi ikame ederek sürdürürüz. İngiliz psikoterapist Adam Phillips'in yeni kitabı Vazgeçmek Üzerine, yaşantımızdaki egemenliğini bir an olsun bırakmayan bu eyleminin bizi nasıl yönlendirdiğini anlatıyor.
İngiliz psikanalitik psikoterapist ve yazar Adam Phillips'in yeni kitabı Vazgeçmek Üzerine, geçtiğimiz günlerde Elif Ersavcı'nın çevirisiyle yayımlandı.
Adam Phillips, her ne kadar uzun yıllardır ülkesinin köklü yayınevlerinden Penguin Books'un Sigmund Freud külliyatının editörlüğünü yapsa da onun psikanalize yönelten kişi Carl Gustav Jung idi.
Bütün kitaplarında ruhbilim dünyasında çığır açmış Jung ve Freud'un düşüncelerini daha biz fanilerin de anlayabileceği şekilde sadeleştiren, tabiri caizse onların belli başlı görüşlerini tefsir eden Adam Phillips, insanın türlü ruh hallerine dair yapıtlarıyla artık ülkemizde de hatırı sayılır bir okur tarafından izleniyor.
NEDEN YAŞAMAK İSTERİZ
Vazgeçmek Üzerine'yi tanıtmaya, Phillips'in kitabının sunum sayfalarına aldığı bir alıntının ışığında başlamak isterim. Ancak küçük bir parantez açıp alıntı sahibinden ve işaret ettiği gerçekten söz ederek dönelim aslî konumuza. Pandemi yıllarında edindiğimiz deneyimleri, disiplinleri ve yeniden esenliğe kavuştuktan sonra derinlerimizde hissettiğimiz şükran duygusunu unutmuş olsak da salgın yılları, bizde en küçük travmada yeniden su üzerine çıkacak izler bıraktı. İşte o kaotik yılların gözlem ve tecrübeleri eşliğinde yazdığı Ne Menem Bir Dünya Bu (Metis 2022) adlı felsefi kitabında açıklayan Jutih Butler, Phillips'in kitabının başına ondan aldığı alıntıda yönelltiği soruyu bir kez de ben sorayım;
"Yaşama arzusunu mümkün kılan hayat koşulları nelerdir?"
Nedir yaşama arzusu? Galiba yaşamaya değer sebepler bulup onlara sıkı sıkı sarılmak.
Zaten bu motivasyon çok zayıfsa ve yaşama arzusu mümkün olmuyorsa yaşamaktan vazgeçeriz.
Yaşamayı seçtiğimiz zamanın birçok anında önemli - önemsiz birçok şeyden vazgeçeriz.
Alışkanlıklarımızdan, sevdiğimiz şeylerden, bizde kin ve nefret uyandıran fikir ve eylemlerden, beynimizi ve yüreğimizi yöneten inançlarımızdan yerine bir şey koysak da koymasak da vazgeçeriz.
Aslında hiç vazgeçmediğimiz şeyler bile vazgeçtiğimiz sayısız başka duygunun, tercihin ve vazgeçtiğimiz diğer şeylerin ürünüdür.
BİR GELECEK KURMA ÇABASI
Her kitabında insan davranışlarının farklı hallerini (iyilik, iyileşmek, değişmeyi istemek, ilgi arayışı vb.) ele alan Adam Phillips, yeni kitabında vazgeçmeye ilişkin ilk tespitini şöyle yapıyor:
"Vazgeçmek, daima, bir şeyi daha iyi addedilen bir şey uğru¬na feda etmektir... Feda etmek, yani vazgeçmek, bir nevi öngörüdür. Dolayısıyla vazgeçmek her zaman, biz hafife almaya ne kadar teşne olursak olalım, kri¬tik bir andır... Diğer bir deyişle vazgeçmek, farklı bir gelecek kur¬ma çabasıdır..."
Kısacası yaşamak, başka türlü yaşamak, gönlümüzce yaşamak için bir şeylerden vazgeçeriz, hayatın kendisinden vazgeçmeyi seçmemişsek elbette.
Öte yandan hayatın başından sonuna her anında etkisini yitiren bu eylemin farklı anlamlar yüklendiği durumlar da vardır.
Yazar bu durumu da şöyle açıklıyor:
"Bir hayranlık duyduğumuz ve heveslendiğimiz vazgeçmek var, bir de bizi derinden tedirgin eden vazgeçmek... Değişebileceğimi¬ze inandığımız zaman bir şeylerden vazgeçiyoruz, değişemeye¬ceğimize inandığımız zamansa hepten vazgeçiyoruz."
Öylesine tercih ettiğimiz bir eylem değil vazgeçmek. Bazen son anda vazgeçiyor bazı zaman da son anda vazgeçmekten cayarak eski tercihimize dönüyoruz. Bu baskın eylemin hayatımızdaki yol tutuş tarzını çözdükçe kendimizi anlamaya daha yakın olacağız. Eğer sahiden de hayatımızda daha iyiyi, daha güzeli, bizim için daha mutluluk ve huzur verecek olanı arıyorsak!
Vazgeçmek Üzerine / Adam Phillips / Ayrıntı Yayınları
2. Sosyalist düşler çağından
Çağdaş Latin edebiyatının yükselen yıldızlarından Juan Gabriel Vasquez, konusu soğuk savaş yıllarının tüm hızıyla sürdüğü yıllarda geçen iddialı bir romanla selamladı okurları.
Yazarın, ülkemizde özellikle Panama ile Kolombiya'nın ayrılma hikayesi eşliğinde Panama Kanalı'nın entrikalarla örülü yapım olaylarını işlediği Costaguana'nın Gizli Tarihi'ni çok sevmiştim. Edebi eleştirilerini derlediği Çarpıtma Sanatı ve diğer iki romanı Düşen Şeylerin Gürültüsü ve Gammazcılar'ıyla belki çok değil ama kendine özgü bir okur kitlesi edinen Vasquez, yeni romanı Geri Dönüp Bakmak'ta çok katmanlı, oylumlu ve farklı coğrafyalarda şekillenen büyük bir hikaye kurgulamış.
Vasquez, bu romanında bizi İspanyol İç Savaşı’ndan Latin Amerika sürgünlerine; Çin Kültür Devrimi’nden, ülkesinin 60'lardaki gerilla hareketlerine götürüyor. Bu arada kahramanı Sergio'yu ve onun iç savaş sırasında İspanya’dan kaçıp Latin Amerika’ya göç eden dedesi Domingo’yu, Felipe Dayı’yı, Brecht şiirleri okuyan bir aktör olmak için hayallerinin peşinden koşan babası Fausto’yu, Sergio’yla birlikte Kızıl Muhafızlar’a ve gerillaya katılmış kız kardeşi Marianella’yı da tanıyoruz.
Romanın konusu şöyle...
Babasının ölüm haberini alınca cenaze törenine katılmak istemeyen Sergio Cabrera, kendi filmlerinin retrospektif gösterimine katılmak ve bir dizi söyleşi yapmak üzere Barselona’ya gider. Bu arada ülkesi Kolombiya'da düzenlenen referandumdan sürpriz bir sonuç çıkmış, hükümetle gerillalar arasındaki barış görüşmeleri olumsuz sonuçlanmıştır. Evliliği bitmek üzere olan Sergio Cabrera, Barselona’da iki yıldır görmediği oğluyla buluşacak, her şeyin başladığı sokaklarda yürüyüp kendi filmlerini izleyecektir.
Geri Dönüp Bakmak / Juan Gabriel Vasquez / Everest Yayınları
3. İrlanda'dan 'gizli bir başyapıt'
Çağdaş İrlanda edebiyatı yazarları, Bram Stoker, Oscar Wilde, James Joyce ve Samuel Beckett gibi dev klasik isimlerin yükseklere astığı edebiyat sancağını başarıyla dalgalandırıyor. Ülkesinde aldığı bir çok ödülle onurlandırılmış Keith Ridgway de bunlardan biri.
Ülkenin önemli isimlerinin 'gizli bir başyapıt' olarak değerlendirdiği romanında modern Londra'dan insan manzaralarını izliyoruz. Eğlenceli partilerin yüzlerinden keder akan yalnızları, kendilerini ararken başkalarını bulanlar, kafalarını açmaya çalışırken ruhunu ifşa edenler, kaybolanların yerine geçenler, durmadan konuşup hikâye anlatanlara dikkat kesilirken neşeli mekanlarnda ölümcül fıkraları da işitiyoruz.
Keith Ridgway’in, uzun zaman sonra yayımladığı son romanı Şok, yazarın aynı zamanda dilimize çevrilen ilk yapıtı.
Şok / Keith Ridgway / İthaki Kitap
4. Tekmili birden yeniden Deli Kadın Hikayeleri
Kişisel özgürlükler geniş tutulmuş (şimdilik) tel örgülerle çevrilirken edebiyatın buna sessiz kalması mümkün mü?.. Her şeyin sahibi olduğunu sanıp herkesi kibarca hizaya çekmek isteyenlerin boş kibrinden korunmak için okuruyla yazarıyla biraz deliliğe vurmak da gerek belki.
Mine Söğüt'ün Deli Kadın Hikayeleri adlı öyküler derlemesini bu gözle okumakta yarar var.
Yazar bu unutulmaz öykü derlemesinde toplumun baskıladığı, kurumların kısıtladığı, kuralların heba ettiği, farklı olduğu için dışlanan, yok edilen; güçsüzlüğe, delirmeye, cinnete terk edilen kadınları anlatıyor. İlk kez on üç yıl önce yayımlanan yirmi bir delilik hikâyesi, hâlâ güçlü ve 'ne yazık ki' hâlâ günün gerçeklerine dair.
Deli Kadın Hikâyeleri / Mine Söğüt / Can Yayınları
5. Kadim bilgilerin peşinde
Geçmişin kadim bilgilerinin kaydedildiği yazılı eserler antik çağlarda pek çok kez yangınlara, kıyımlara maruz kaldı. Birçoğu bu süreçlerde tamamen yok olsa da bazıları da güvenli şehirlere ve ellere, o zamanların kültür ve bilim yayıncılığının merkezi durumundaki Venedik'e ulaştı. Bu kitap, Venedik'e sağ salim götürülen Öklid, Batlamyus ve Galen’in matematik, astronomi ve tıp alanındaki temel eserlerinin bu şehre nasıl ulaştırılabildiğinin hikayesini kuruyor.
Bilginin Yolculuğu / Violet Moller / VakıfBank Kültür Yayınları