Doksanlarda var olan herkesin severek izlediği bir yıldızdı Huysuz Virjin. Özgür Türkiye, Avrupa Birliğine giriyoruz laflarıyla iktidara gelen AKP’nin ilk işi Huysuz’u öldürmek olmuştu.
RTÜK, kanal patronları ile görüşüp, üstü kapalı şekilde ‘Kadın kılığına girmiş’ kişileri artık görmek istemediğini söylemişti. O günden sonra çok özel günler dışında Huysuz Virjin olarak program yapamadı. Hiçbir zaman açık bir yasak uygulanmadı fakat çok cezalar kesildi, çok kanallar kapatıldı. Hiçbir zaman politika, din konularını dalga konusu yapmayan, her kesime saygı gösteren Huysuz Virjin’e sözde özgürlükçü AKP saygı göstermemişti. Dursunoğlu, RTÜK'ün 'Huysuz Virjin' yasağı sonrası verdiği röportajda, "Başkalarının, bu yaştan sonra beni şekillendirme isteğine tahammülüm yok. Türbanlı diye ödülünü alamayan bir genç kız var. Orada insan haklarını öne çıkararak 'Bunu yapmaya ne hakkınız var' diyorlar. Peki Türkiye tarafından 40 senedir kabul edilmiş işimi engellemeye ne hakkınız var?" ifadelerini kullanmıştı.
Hakkı Devrim’in de o dönem dediği gibi "Seyfettin Dursunoğlu'nun ekranda Huysuz Virjin olarak görünmesindeki sakınca neydi? Dünya çapındaki bu gösterinin orta oyunundaki Zenne'nin başarılı bir devamı, günümüze uyarlaması olduğunu anlamak için dâhi olmak mı lâzım?”.
Maalesef kültürümüzde var olan zenneliğin, kültürümüzde var olmayanı kabul ettirmek isteyenler tarafından yasaklanmasını sessiz sedasız bir şekilde izledik. Daha da kötüsü ne sanat dünyası ne siyasiler, ne de sevenleri, gözümüze baka baka öldürülen Huysuz Virjin’i diriltmeye çalışmadı. Sonunda Sezen Aksu, Erkin Koray ve niceleri gibi o da küsüp kabuğuna çekildi. “Sarı leke hastalığına yakalandım” diye bir bahane buldu, birkaç özel iş dışında çıkmadı ekranlara. Malvarlığını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışladı, saray sofralarındaki iftarlara katılsa programlarına devam edebileceğini bildiği halde yapmadı.
İşte bu yüzden Seyfi Dursunoğlu’nu kaybedeli dört sene olsa da Huysuz’u çok yıllar önce kaybetmiştik. Katıldığı son programlardan birinde “Beni görmediğiniz zaman da sevin” demişti. Şimdi bana da öyle yapmak kalıyor.