Bir bebeğin saflığı ve masumiyeti, kalbimizin, vicdanımızın, ruhumuzun en derin noktasına en hızlı şekilde dokunur. Koruma içgüdümüzü tetikler. O yüzdendir ki bebekler, çocuklar en hassas noktamızdır.
Bebek deyince sadece insanın yavrusunu kastetmiyorum elbette. Geçen hafta Sapanca’da dört patisi ve kuyruğu kesik halde bulunan daha birkaç aylık köpek yavrusu Türkiye’yi sarstı. Henüz bebekti ve başına gelenler kabul edilemezdi. Sosyal medyada paylaşılan fotoğrafları yüreğimizi acıttı. Minicik savunmasız bedeni, zeytin gözlerindeki o masum ifade yerle bir etti hepimizi. Olayın ertesi günü melek bakışlı yavru, melek oldu. Kalbi dayanamadı aldığı bu ağır darbeye. Binlerce insan, oturduk ağladık masuma. Öfkelendik insanoğluna ve utandık insanlığımızdan, bir kez daha. Kimimiz “affet” diye seslendi miniğin arkasından; kimimiz “affetme bizi, hak etmiyoruz” dedi. Ve her birimiz yine çaresiz hissettik... Çünkü engel olamamıştık, olamıyorduk böyle olayların yaşanmasına.
Küçük köpeğin ölümünü araştıranlar suçluyu iş makinesi olarak ilan etti. Aracı kullanan kişi tutuklandı. İyi güzel de, koskoca iş makinesi nasıl olup da nokta atışı yapar gibi, minicik köpeğin sadece patilerini ve kuyruğunu kesebildi? Köpeğin cesedi apar topar gömüldüğü için, otopsi de yapılamadı. Sonuç itibarıyla; bir vahşet daha, aydınlatılamadı.
* * *
Yıllardır, hayvanlara karşı işlenen suçlar TCK kapsamına alınsın; hayvanların kılına zarar veren cezasını en ağır şekilde çeksin ki, yasalar kötülüğü yok edemese de kötüleri caydırsın, diyoruz. İyi kötü bir yasa tasarısı hazırlandı; ama o “eksik” haliyle bile yıllardır meclis gündemine gelemedi!
Sapanca’daki olaydan sonra Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Seçimden sonra, hayvanların öldürülmesi, işkence ve eziyete muhatap olması suç olarak kabul edilecek ve ağır cezai yaptırımlar getirilecek” açıklamasını yaptı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da söz verdi; -AKP’nin daha önce her nedense iki kez reddettiği- yasa düzenlemesini, bu kez çıkaracaklarını bildirdi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de; “Kanunlaştıracağımız ilk yasa hayvanları korumaya ilişkin düzenlemeler olacaktır” dedi.
* * *
Bir vatandaş olarak iktidar partisinin liderine ve tüm vekillerine soruyorum:
Bunca yıldır tek başınıza iktidardasınız. İstediğiniz her türlü kanunu geçirdiniz meclisten. Peki hayvanlarla ilgili “hayati” yasal düzenlemeleri neden yapmanız şimdiye kadar?
Sahipsiz sokak köpekleri, kediler tecavüze uğradığında ve hatta iğrenç videolarla suç kanıtlandığında neden bu yasayı çıkarmadınız?
Bir ev kedisi kesilip biçildiğinde, sahibi tarafından çekilen video sosyal medyada paylaşıldığında neden bu yasayı çıkarmadınız?
İstanbul’da yavru kediler kafaları ezile ezile öldürüldüğünde neredeydiniz?
Daha birkaç aylık küçücük sokak köpeği asılarak öldürüldüğünde, niçin yasayı çıkarmayı düşünmediniz?
Türkiye’nin dört bir yanında köpekler arabaların arkasına boyunlarından bağlanıp, patileri parçalanıncaya kadar kilometrelerce koşturulduğunda neden yasayı çıkarmadınız?
Bunca zamandır fayton atları köle gibi çalıştırılırken, 20 yıl olan ömürleri onlara reva görülen kötü koşullar nedeniyle 1-2 yıla inerken, neredeydiniz? (Hakkınızı yemeyeyim; sonunda Büyükada’da elektrikli faytona geçilmesi için adım attınız. Darısı tüm Türkiye’ye!)
Belediye barınaklarında zavallı köpekler “yer kalmadı” denilip itlaf edildiğinde niçin adım atmadınız?
Belki duymadınız ama daha 2 hafta önce de Balıkesir’de bir başka sokak köpeğinin 3 patisi satırla kesilmişti. Bu olaydan sonra kimse demedi; “artık hayvana şiddeti TCK kapsamına alalım” diye?
** *
Şimdi hazır “seçim vakti” geldi, kamuoyundan da sağlam tepkiler yükseliyor; sonunda durduğu yerde örümcek ağı bağlayan yasa tasarısını hatırladınız. Eh buna da şükür!
Ama üzgünüm, inanmıyorum size. Hayvan sevginize, samimiyetinize inanmıyorum.
Çünkü siz; binlerce olaya, STK’ların çağrılarına, önünüze gelen yüzbinlerce imzaya, dilekçeye, kamuoyundan yükselen tepkilere rağmen çıkarmadınız yasayı. Gerçekten isteseydiniz, o sözünü ettiğiniz ağır cezai yaptırımlar çoktan uygulanıyor olurdu. Yıllardır yasa beklerken yitip giden canların bir kısmını da kurtarabilmiş olurduk belki... Ama olmadı.