Gündelik hayatımızın durumunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Tekrarlayıp moral bozmak istemem. Ama ne kadar kaçınırsak kaçınalım, hatta kaçalım önümüzde ağır bir tablo var. Bir yanda pandemi nedeniyle eve kapanma mecburiyeti, diğer bir yanda da ekonomik nedenlerle çalışma ve üretme mecburiyeti.
Bu zorunlulukların en ön kısmında da işçiler bulunuyor.
Onlar çalışmak zorunda... Normalde baktığınızda çalışmak üretmek güzel bir şey. Hepimizin arzuladığı bir şey...
Tabii ki şartlar çok önemli...
İşin o kısmında ciddi sorunlar var.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Genel Koordinatörü olan Murat Çakır, Gazete 9 Eylül'e yaptığı açıklamalarda bu konuya dikkat çekmiş.
Mesela sendikanın işçi için ne kadar önemli olduğunu vurgulamış. Çünkü hayatını kaybeden işçilerin yüzde 98'nin sendikasız... İş güvenliği yok, tedbir yok..
Ne var?
Çalış kardeşim var...
2011 yılında kurulan ve işçisinden, doktoruna, tezgahtarından, işçi yakınına kadar geniş yelpazede yapılanan bu sivil toplum kuruluşunun tek amacı, çalışan insanların şartlarının insanca olması için mücadele etmek.
Şu andaki durumu iyi gözlemlemişler.
Ama bakıyorlar ki; işçinin, çalışanın var olan sorunlarına bir de Kovid-19 belası eklenmiş. Bu pandemi döneminde binlerce işçi hastalanmış, en az 600 ölüm var. En az diyorum çünkü gerçek rakama onlar da tam olarak ulaşamamışlar.
Murat Çakır açıklamalarında “iş cinayeti” tabirini kullanmış. Bu tabir bana biraz ağır gibi geldi. Ama araştırınca gördüm ki, sendikaların, işçi örgütlerinin sıkça kullandığı bir tabir. Sözlük anlamında; “İşverenler tarafından işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik tedbirlerin alınmaması ve denetimden sorumlu kurum ve kişilerin görevlerini yerine getirmemesinden kaynaklanan, çalışma sırasında gerçekleşen ölüm.” yazıyor.
Yani bizim çok şaşırdığımız bir durum değil.
Çalışma hayatına yeni başlayacak olanlar için ise ürkütücü bir durum.
Unutmayın Türkiye'de yaşıyoruz.
İnsanca yaşayabilmemiz için daha çok mesafemiz var.
Yine de kıskananlar çatlasın.