Sevgili okurlarım, dostlarım, bugün köşemi kendime ayırdığım için bağışlanmamı diliyorum. Bunca yıl bu köşede buluşmanın dostluğuna, içtenliğine, yakınlığına verin.
Atila Er, “Giderim Giderim Yalnızlık” deyince, doğrusu ben de dostumu yalnız bırakamadım; “İyi Günler Terzisi”yle (*) ona yoldaş oldum. Aramıza elli yıllık dostum Selahattin Utkun da “Su Türküsü”yle katıldı.
Beni gönendiren bir durumu da söylemeliyim; hem Atila Er’in hem Selahattin Utkun’un kitaplarının ön yazısını da istekleri üzerine ben yazdım. Onurlandım.
Kesintili yıllarım da olsa 1965’ten beri şiirin içindeyim. Çok sayıda yazın-sanat dergisinde yazdım, yazıyorum. Şiirim İzmir’le ivme kazandı, yoğunlaştı.
Şiirin neresindeyim, düzey olarak ne durumdayım, bunu benim söylemem doğru değil. Eleştiriye açığım, özeleştiri de yaparım; abartmam kendimi, savlı bir şiir yazıcısı değilim. İyi şiire, iyi şaire saygı duydum. Ülkemde şiir düzeyinin hep yüksekte olmasını isterim. Şiire gereken özenin gösterilmesini, emek verilmesini önemserim.
Bugüne değin altısı şiir, ikisi yazılardan oluşan 8 kitap çıkardım. Elim kalem tuttukça, sağlığım elverdikçe yazmayı sürdüreceğim. Yazmasam deli olmam; ama yazmazsam, çökerim!
Yazmak güzel bir eylem… Özgür düşünmek, özgür yazmak, üretmek, paylaşmak, aydınlanmadan yana olmak yaşamıma anlam ve değer katıyor.
Bu yıla İyi Günler Terzisi’yle merhaba dedim. İyi ve güzel günlere açılan; umutlar, özlemler içeren terzi işçiliği bu. Işıklar içinde olsun, güzel insan annem “Hayriyanım” eve katkı olsun diye terzilik yapardı. Demek ki o da belleğimde yer etmiş, anılarıma katılmış.
İyi Günler Terzisi kıyıma, düşmanlığa, hinliğe, kötülüğe karşı; ama umudun, sevginin, barışın, iyiliğin, insanca yaşamanın, çağdaş ve aydınlanmacı düşüncenin, özgürlüğün de yanında sürdürüyor emeğini, işçiliğini.
Her kitabımın sonunda, bir önceki kitabımla ilgili dergilerde çıkmış yazıları paylaşırım. Bu kez de öyle yaptım.
“Sözcükler şiir olmak için, yüreğine girmiş şairin” diyen Selim Esen, “Tümbaş’ın Türkçe sevgisinin yanına koyabileceğimiz bir ikinci sevgi de şiire olan bağlılıktır” diyen Ahmet Özer, “Güzel, duru Türkçesinden, akıcı anlatımından zevk alarak okuyoruz” diyen, Saime Bircan Sak, “İzmir niçin geri vermemiştir Oğuz Tümbaş’ı? Niçin basmıştır kırk yıldır bağrına?” diyen Eşref Karadağ, “İzmir’de her zaman beyefendi kimliğiyle tanınan, gerek yazdıklarında, gerek yaşantısında çizgiyi aşmayan, aşırılıklara yer vermeyen, pozitif bir arkadaşımız” diyen Hüseyin Peker, “Oğuz Tümbaş’ın, şiirinin kıymeti daha fazla bilinmelidir” diyen Sina Akyol, “Zaten özde toplumsal gerçekçi bir yazardır. Oğuz Tümbaş, vefalı bir sevgi adamıdır” diyen Mehmet Yaşar Bilen, “Onun şiir izleği, sevgi yoludur!” diyen Mehmet Sadık Kırımlı, “Notaları incitmeyen bir incelik var dizelerinde” diyen Selami Şimşek, “Cemal Süreya’nın dediği gibi şairin hayatı şiire dahil” diyen Atila Er… Unutulur mu hiç?
Elbette Fuat Çiftçi, Hilmi Haşal, Hasan Akarsu, Mehmet Genç, Nezihe Altuğ, Dizdar Karaduman, İsmail Biçer de… Hepsinin kalemine alkışla…
İyi Günler Terzisi’ni açmışken, tadımlık birkaç dize de sunayım diyorum:
“annem sivil bir sevgiydi / iyi terziydi annem / singer makinesinin başında / annem ki Hayriyanım’ı kasabanın / tek göz odada / tek gözüyle umutlu geleceğe / gözlüğünde kır çiçekleri / diyen de bendim / ne güzel girmişti şiirime” (s.14)
“sıkıntını al git yalnızlığımdan / gölgeni çek / rüzgârın sesi yeter / umudu bana kalsın yağmurun / ben bulurum gökkuşağını” (s.20)
(*) İyi Günler Terzisi, Oğuz Tümbaş şiirleri, Neziher Y. Ocak 2020, 96 sayfa