Elbette Mustafa Kemal Atatürk…
İzmir’i, Bayraklı’yı vuran, yıkan depremin acısı, ağıdı, kederi sürerken, dün ulusça Mustafa Kemal Atatürk’ü içtenlikle andık 82. ölüm yılında.
Yine, yeniden, büyük özlemle…
Şair Halim Yağcıoğlu’nun “Siz beni hâlâ anlayamadınız diye başlayan” ünlü “Atatürk’ten Son Mektup” şiirinin son dizelerini anımsadım saygımla, sevgimle.
Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter,
yeter,
Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.
Fazla söze gerek var mı?
Bir Garip Orhan Veli
Korona virüs çılgınlığı, araya giren deprem sarsıntıları, yıkımları, sel baskınları, yangınlar, ekonomideki çıkmazlar, duygu kırılmaları, sorunlar yumağı…
Ne ki yaşam sürüyor. Yaşadığımız her günü kâr sayıyoruz. Sabaha sağlıkla, aydınlıkla gözümüzü açınca mutlu oluyoruz.
Düş kırıklığı, umutsuzluk, kırılganlık, karamsarlık… Elbette hepsi üşüşüyor üstümüze. Ne ki yine de umut yeşertiyor yapraklarını, baharını bekliyor çiçeklerini açmak için.
Bugünleri böyle geçerken, ”Giderayak” bir yol Orhan Veli’ye uğrayalım dedik: “Handan, hamamdan geçtik/ Gün ışığındaki hissemize razıydık/ Saadetinden geçtik/Ümidine razıydık/ Hiçbirini bulamadık/
Kendimize hüzünler icadettik / Avunamadık / Yoksa biz... / Biz bu dünyadan değil miydik?” diye seslendi bize!
Sahi nereden geldi aklına Orhan Veli demeyeceksiniz elbette. Kasımın on dördü Orhan Veli’nin 70. ölüm yıldönümü ya...
Orhan Veli de bugünleri görseydi, yaşasaydı, mutlaka koronanın, depremlerin, yıkımların da şiirini yazardı. Ve bu bildik dizeleriyle seslenirdi bize: “Ağlasam sesimi duyar mısınız, / Mısralarımda;/Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?”
Orhan Veli’nin Beykoz’dan çocukluk arkadaşı şair Halim Şefik Güzelson, ardından yazdığı Orhan Veli’ye ağıt şiirinde ne diyordu?
“Morgta açılınca kafatası / Doktor beyler beyin gördüler / İndirince tenkafesine neşteri / Doktor beyler yürek gördüler / Yürekte ne gördüler dersiniz / Yürekte memleket gördüler / Dünya gördüler / Bir de dost gördüler / Ama bu işte doktor beyler / Doğrusu geç kaldılar / Çok geç kaldılar”
Orhan Veli’ye de bir kez daha merhaba.
Türkçenin emekçisi Dündar
Çağdaş, aydınlanma savaşımcısı, Türkçeye emek veren, Köy Enstitülü çınarımız Ali Dündar’ı 8 Kasım 2020 günü Ankara’da yitirdik.
Nurullah Ataç, 1950’lerin başında Ali Dündar’ın Varlık Dergisi’ndeki yazıları için, “süs yok, özenme yok, yapmacığa, gösterişe, duyganlığa düşmeden şiiri yükseliveriyor” derken yanılmamıştır. Çünkü öylesine duru seslenişli, yurt sevgisiyle donanmış, Türkçeyi iyi kavramış temiz, halk kaynağından beslenen bir aydın, eğitimci, yazardır Ali Dündar.
“Dinin, inancın penceresinden bakan değil, eleştirel us’un, bilimsel kuşkuculuğun suyuna akan yöneticiler, siyasetçiler; daha doğrusu gerçekten devlet adamı olan yetkilileri” arar durur yaşamı boyunca. (Ardıçkuşu Dergisi Mayıs 2006)
Işıklar içinde uyusun.
Onlar da Kasım'da…
Yazınımızın değerleri Yahya Kemal Beyatlı (1 Kasım 1958), Ümit Yaşar Oğuzcan (4 Kasım 1984), Bülent Ecevit (5 Kasım 2006), Faruk Nafiz Çamlıbel (8 Kasım 1973), Nevzat Üstün (8 Kasım 1979), Özdemir Nutku (8 Kasım 2019), Kerim Korcan (9 Kasım 1990), Melih Cevdet Anday (18 Kasım 2002), Enver Gökçe (19 Kasım 1981), Fahri Erdinç (11 Kasım 1986), Suat Taşer (17 Kasım 1982)…
Onlar da sonsuzluğa Kasım’da göçenler.
Hepsini saygıyla, sevgiyle anarak…