Hiçbirimizin hatırlamak istemediği Coronavirüs günlerini geride bırakalı çok oldu. Bir şekilde bütün dünyayı eve kapatan illetin izleri silinmiş gibi gözükse de ne ekonomide ne de sosyal hayatta tam anlamıyla hayatımızdan çıkmış değil…
Özellikle pandemi döneminde başlayan fırsatçılık hala bir salgın olarak devam ediyor. Ünlü ekonomistlerin bile akıl sır erdiremediği bir şekilde, 5-10 liraya mal edilen bir bardak kahve 70-100 TL gibi fiyatlara, 20-30 liraya mal edilen pide 150-200 TL’ye satılabiliyor. Bir kase sakatat çorbası 200 liraya dayanmış durumda. Bu nasıl bir kar anlayışı anlamak mümkün değil!
Coronavirüs salgını yetmezmiş gibi başlatılan savaşlar, yaşanan felaketler varlık içinde yokluk yaşayan bir dünya halkı yaratmaya doğru gidiyor. Şu cennet dünyaya dar gelen, mutlu insanlar yerine psikopatlar doğuran üst akıl cehennemi garanti etti hepimize.
İçimde bu kızgın duygular büyüse de hala İzmir gibi keyifli ve özgür bir şehirde yaşamanın mutluluğunu yadsıyamam. Hele ki akşamüstü meşhur kordonda kafa dağıtmak gibisi yok. Yok ama gel gelelim kordonun eski konforu da yok. Pandemi döneminde insanların sosyal mesafelerini koruması için kaldırılan banklar aradan geçen bunca yıla rağmen geri konmadı.
Bunun nasıl bir mantığı var anlamış değilim. Herkesin kıskanarak baktığı kordonumuzda sosyal hayatın, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kısıtlanmayacağını çok iyi biliyorum lakin bu işin sebebini de bulamıyorum. Havalar yavaş yavaş düzelirken umarım bu hatadan geri dönülür.
Bir de Alsancak İskelesi önünde duran ahşap ucube ne işe yarar? Bilen varsa bana açıklasın lütfen. Benim şahit olduğum işlevleri arasında, sevimsiz insanların esrar içmesi, hem büyük hem küçük tuvaletlerini yapmaları, gelen geçeni rahatsız etmeleri ve bol bol kavga çıkarmaları var. Başka bir işe yarıyorsa söyleyin biz de bilelim.