İki gün önce 17 Nisan’da Köy Enstitüleri'nin 77. yılı kutlandı. Her 17 Nisan’da bir büyük hüznü yaşarım. Bu çağdaş, halkçı, özgün eğitim yuvalarının gerici, aymaz beyinlerce, beylerce kıyımı içimi sızlatır.
1967-75 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalıştım. O dönem çok sayıda Köy Enstitülü öğretmenler vardı Bakanlıkta. Özellikle Halk Eğitimi Genel Müdürlüğü’nde memur ve müdür yardımcısı olarak görev yaptığım zamanlarda, üretken, aydınlık Köy Enstitülü güzel öğretmenleri, yöneticileri hiç unutamam.
Köy Enstitüleri'nin kuruluş amacını, oluşumunu, eğitimde sağladığı kazanımı anlatmayacağım. Onu meraklısı öğrenir elbet. Ancak Köy Enstitüleri'nin babası İsmail Hakkı Tonguç’un şu sözünü anmadan geçmek istemem: “Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adlı ders koyardım.” Bu anlayışın egemen olduğu eğitim sistemini düşünün bir…

***
Bugün Köy Enstitülü çağdaş bir eğitimciden, yazardan, Fehmi Salık’tan söz edeceğim
Önce 1960’lı yılların başına gidelim. Uzaklara, memleketim Antep’e, onun yanı başındaki sular yurdu kasabam Oğuzeli’ne…
İlkokuldan sonra Oğuzeli’nde ortaokul bulunmadığı için, Ceyhan’a teyzemlerin yanına gitmek zorunda kalmıştım. Bir yıl sonra da ilçemde ortaokul açıldı.
Fehmi öğretmeni Oğuzeli Ortaokulu Müdürü’yken gördüm, tanıdım. Orada okuyan bir yakınımın aracılığıyla dersine girdim. O günlerde “Hoşgeldin Mustafa Kemal” adlı şiir kitabı da yeni çıkmıştı. Şiirle ilgilenen, kitabı yayımlanan Fehmi öğretmene içim ısındı.
Yakınım Adil, Fehmi öğretmeninin kitabını hediye etti bana. Kitaplığım yoktu, kitaplarım yoktu; ama şiir yazmaya hevesliydim. Fehmi Salık’ın şiirlerini sevmiştim. Sakladım kitabını. Ne yazık ki kenten kente taşınmalardan, çoğu gazeteleri, dergileri, kitapları yitirdim! Ama Fehmi öğretmenin kitabı hiç eksilmedi kitaplığımdan.
1990’da "Yayımlanmamış Röportaj Dalı"nda Yunus Nadi Birincilik Ödülü aldığını biliyordum. Yazın alanının değişik dallarında 30'u aşkın ödülü olduğunu da öğrenmiştim. Yeniden görüşmek, kucaklaşmak için 2010 yılına değin 50 yılı beklememiz gerekiyormuş.
“Çiğli’de bir toplantıdaydık. Şiir okuyor, şiir içiyorduk. Oğuz Tümbaş da aramızdaydı. Bir ara bana bakıp gülümsedi; sonra çantasından bir kitap çıkarıp önüme sürdü; ‘Bunu imzalar mısınız öğretmenim’ dedi.
“Hoş Geldin Mustafa Kemal” adlı yapıtımın ilk baskısıydı bu. Neye uğradığımı şaşırdım; bir o kadar da duygulandım. Ağlamamak için zor tuttum kendimi. Aradan tam 50 yıl geçmişti. Ellerim titreye titreye şöyle bir şeyler yazıp imzaladım: 50 yıl aradan sonra yavrusuna kavuşan bir babanın mutluluğu içindeyim. Bana bu hazzı tattıran Oğuz Tümbaş’a sevgilerle…”
Fehmi öğretmen bu duygularını sanal ortamda paylaşmış, beni de gönendirmişti. Evet, o gün gerçekten ortak bir heyecanı, kıvancı, gönenci yaşamıştık; Ahmet Günbaş, Mehmet Sadık Kırımlı, Nail Uyar, Hakan Cem dostlarımın da bulunduğu masada.
Fehmi Salık, Köy Enstitülü öğretmenlerden. 1939 Diyarbakır doğumlu Salık, “meslek yaşamı süresince başına olmadık işler gelen, çoraplar örülen bir eğitimci, muhalif, inançlı bir devrimci, şair, yazar…”       
12 Eylül karabasanı onu da vurur. Görevinin en verimli çağında "zorla emekli" edilir. Bir ara politikanın pis batağında boğulmak üzereyken, kendini tez kurtarır.
Bugüne değin şiir, öykü ve roman dalında da bir çok yapıta imza atmış bir yazın insanıdır Fehmi Öğretmen.
Gece Kitaplığı’ndan “Sevgi Yüklü Otobüs” romanı geçen ay çıkmıştı. Bu hafta başında “On Binlerden On Bir Mum” adlı oyunu da okurla buluştu.
Alsancak’ta, Kanguru Kültür Merkezi’nde bugün saat 18.00’de iki kitabıyla ilgili bir etkinlik var. Fehmi öğretmen hem söyleşecek, hem kitaplarını imzalayacak.
Bekleniyoruz dostlar…