"Türk Ordusu mu? Berbat! Yürekler acısı. Yerinden kımıldamaya bile takati yok... Şayet Türk Ordusu taarruz etmeye kalkışacak olursa kesinlikle mağlup olacaktır."
Bu iddialı sözler Sakarya Savaşı sonrası General Papoulas'in yerine getirilen mağrur general Georgios Hacıanesti'ye ait.
Hacıanesti,Yunan Hükümetince Yunan Megalo ideasını askeri sahada uygulayabilecek bir kişi olarak tanımlanıyordu. Sakarya bozgununun halk üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek üzere Başkumandan olarak atanmıştı.
İzmir'e geldiğinde ellerinde Bizans bayrağı olan yüzlerce Ortodoks papaz tarafından karşılanmış, Piskopos Hristosmos'un elinden içtiği kutsal suyla havarileştirilmişti. Karşıyaka'daki Rum Metropolitiliğinin balkonundan seslenerek “Ankara'ya, Ankara'ya” çığlıkları atıyordu.
İzmir'den Eskişehir'e gelen Hacianesti burada İngilizlerin sağladığı büyük olanaklarla, muhtemel bir Türk taarruzuna karşı aşılamaz (!) spikerlerin yapımına girişmişti. Müttefik gemilerin İzmir limanına boşalttığı muazzam araçlarla kendi ölçüleriyle aşılması imkansız (!) bir savunma hattı kurmuştu.
Yunan General 1922 baharında hazırlıklarını tamamlamıştı. Arkasından hiç eksik etmediği yabancı gazeteciler, fotoğrafçılar, papazlar, sık-sık davet ettiği kişilerle cepheyi geziyor, kibirli, saldırgan açıklamalar yapıyordu.
Bir ziyafetin sonunda Reuters muhabirinin bir çanak sorusu vardı;
“Cepheyi gezdiniz. Mustafa Kemal'i gördünüz mü?”
Mağrur kumandan soruya başka bir soruyla cevap veriyordu;
“Ne Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben böyle bir kumandan tanımıyorum.”
Sonrası mi? Yalnızca dört gün... 26 Ağustos'ta başladı. 30 Ağustos'ta bitti her şey. Yok edilen Yunan Ordusu ve son kırıntılarının da İzmir'de denize dökülmesi...
Reuters'in çanakçı muhabiri bu kez Mustafa Kemal'in yanındadır. Büyük Kumandan kendisine çok yakışan zarif tebessümü ile sormaktadır;
“İki haftadır cephedeyim. Her tarafta Hacianestiyi'yi arıyorum. Gördünüz mü?”
Hacianesti'ye ne mi oldu? Daha büyük taarruz devam ederken görevden alındı. Yerine Trikopis atandı. O da daha emri alamadan tutsak edildi. Hacianesti daha sonra Atina'da savaş suçlularının yargılandığı harp divanında suçlu görülerek idama mahkum oldu.
Atatürk'ü tanımamanın cezasını canıyla ödedi...
Büyük Önder Atatürk'ü, O'nun silah arkadaşlarını, kahraman şehitlerimizi sevgi ile anıyor, onların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.