Adam suç örgütü lideri ama kitabın ortasından konuşuyor.
Kıstırmış yandaş medyanın gazeteci müsvettelerini veryansın ediyor.
Kendini kullandıran onursuzları, iş takibi yapan utanmazları, şantaj yapan şerefsizleri, lobicilik faaliyetlerine girişen, rüşvet isteyen arsızları birer birer teşhir ediyor.
Birçoğundan tık yok. Suskunluklarını koruyorlar. Ya sosyal medya hesaplarını kapatıyorlar, ya televizyon programlarını iptal ediyorlar ya da pırr tatile çıkıyorlar. Böylece gündemden düşeceklerini sanıyorlar.
Kara para aklayıcıların otellerinde kalanlar mı ararsınız, belediyelerden avanta alanlar mı? Siyasilerle suç örgütü arasında aracılık yapanlar mı, yoksa iğrenç yolsuzluklara kılıf uyduranlar mı? Ne isterseniz var aralarında...
İddiaya bakın ciğeri on para etmez bir müsvette kara para aklayıcısından 10 milyon euro istemiş. Şantaj mı yapacak? Aracı mı olacak? Nasıl gazetecilik bu? Bu meslek hiç bu kadar ayaklar altında kalmamıştı.
Hiç utanmadan aleni bir şekilde AKP'yi destekleyen bu tetikçiler bir dönemde AKP'yi desteklediği için göklere çıkardıkları suç örgütü liderinin iddiaları karşısında üç maymunu oynuyorlar.
Bu koşullarda Sedat Peker'in; "Namusu ve onuru maaşı kadar olan gazeteciler" sözlerine katılmamak mümkün mü?
Nerede güç ve çıkar çevrelerinin, nüfuz odaklarının etkisi dışında kalan, onlardan talimat almayan onurlu gazeteciler?
Bir avuç kaldılar ama direniyorlar.
Her gün bir pisliği ortaya çıkartıyorlar.
Venezuela'ya giden gelen gemilerin taşıma belgelerinin ortaya çıkarılması, söylenen komik yalanları teşhir etmedi mi? Demirören'in Ziraat Bankası'ndan aldığı kredi karşılığı gösterdiği teminat arazinin, yeşil alan ve golf sahası olduğunu namuslu gazeteciler ortaya çıkarmadı mı?
Daha ne pislikleri ortaya döktü bağımsız medya. Bunları yandaş medyada görmek mümkün mü?
Gazetecinin görevi araştırmak, soruşturmak, haberin takibini yapmak, doğrulara ulaşmak değil mi?
Adam gazetenin genel yayın yönetmeni olmuş, Cemil Çiçek'in yolsuzluk iddialarıyla ilgili açıklamalarını değerlendireceği yerde,açıklamanın niye muhalif bir gazeteciye yapıldığını sorguluyor. Kafaya bakar mısınız?
Balık baştan kokmuş. Bir zamanlar bu ülkede gerçek gazete patronları vardı. Nadir Nadi'den Sedat Simavi'ye, Safa Kılıçoğlu'ndan Ali Naci Karacan'a, Kemal Ilıcak'a kadar gazeteleri dışında hiçbir işle uğraşmayan insanlar gazetelerin başındaydı.
Şimdi bakıyorsunuz tüpçüden lokantacıya, müteahhitten otomobil bayiine bir takım insanlar gazeteleri satın almışlar. Hal boyle olunca iktidara yaklaşmak, çıkar elde etmek,avantaj sağlamak da kaçınılmaz sonuç oluyor.
Ama hiç merak etmeyin ilk ilktidar değişikliğinde bunlar yine fırıldak gibi döner, yeni gelenlere yaranmak için bin bir takla atmakta hiçbir sakınca görmezler. Asıl merak edilmesi gereken bu insanların yarın utanmadan nasıl sokağa çıkacakları, çocuklarının yüzlerine nasıl bakacakları...
Büyük Usta Nazım'ın, bu tür insanlarla verdiği kavgada yazdığı dizeler günümüze ne kadar da uyuyor;
"...Ablak sarı suratında senin
kanlı altınların kızıllığı var...
Acayip rüzgarlar esmeyegörsün başımdan, yoksa musahhih maaşımdan
haftada üç papel takside bağlayıp seni bir şamar oğlanı gibi kullanırım.
Beyimin böyle işlerle ülfeti var sanırım, mükemmel yapar vazifesini...
Behey kara maça bey!
Halka ahmak diyen sensin.
Halkın soyulmuş derisinden sırtına frak giyen sensin.
Yala bal tutan beş parmağını, beş çürük muz gibi,
Homurdanarak dolaş besili bir domuz gibi..."