Önceki gün büyük şair Nazım Hikmet'in 116. doğum yıldönümüydü. Yüzyılın değil, yüzyılların şairi yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli etkinliklerle anıldı.
Yaklaşık dörtte biri cezaevlerinde geçen yaşamında baskı, eziyet ve sürgün hiç eksik olmamıştı. Nazım ağır baskılar sonucu ilk kez Sovyetler Birliği'ne gittiğinde henüz 19 yaşındaydı. Ancak memleket hasretine dayanamamış, Af Kanununun çıkmasından sonra ülkeye dönmüştü. 28 Ekim 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde dönüşünü şöyle anlatır; “Memlekete hareketten önce resmen sefarethaneye müracaat ettim. Bir buçuk sene bekledim. Hiçbir cevap çıkmadı. Bunun üzerine ne olursa olsun gelmeye karar verdim. Hopa'da bizi yakaladılar. Muhakeme edildik. Neticede beraat ettik. Ben hiçbir teşkilata mensup değilim. Ben marksizm ve komünizmin yalnız ve bilhassa edebiyattaki tezahüratiyla alakadarım, Rusya'da sırf edebiyatla meşgul oldum.”
Kendi ifadesine göre adalette sağduyu hakimdi. Ancak polisteki ifadesinde derdini anlatması o kadar kolay olmuyordu. Hopa'da yaşadığı trajikomik olay, günümüz olaylarında da güncelliğini hayli sürdürmekte.
Nazım'ın "Heraklit'i Düşünürken" adlı bir şiiri vardır. Bu şiiri daha sonra "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" adlı kitabına almıştır. Hopa'da yakalandığında şiir cep defterindedir. Üzeri arandığında defter suç delili olarak kayda alınır. O dönemde latin harfleri henüz yoktur. "Herkalit'i Düşünürken", aynı zamanda "Her akaliyeti düşünürken" diye okunabilmektedir.
"-Ya demek sen akalliyetleri fitillemeğe geldin?
"-Efendim Heraklit bir Yunan filozofu,
"-Üstelik Yunan ha! hesabını mahkemede verirsin!"
Ancak mahkemede Heraklit'i düşünmekten kötü bir sonuç çıkmaz, tahliye edilir. Polisin ekalliyetleri fitilleme olarak nitelediği, tarihin akışını açıklayan Yunan Filozofu Heraklit'in şiiri şöyle;
.......... Ben bu soğukta
Burada kalamazdım bu kadar çok
Anlamasam akan suyun lisanını.
Kim bilir belki böyle bir akşam,
Böyle bir akşam
Heraklit alnını
yeşil gözlü zeytinliklerde akan
suya eğdi ve dedi;
"Her şey değişip akmada
Bu hal beni hayran bırakmada..."
Heraklit, Heraklit! ne akıştır bu!
Ne akıştır ki bu,
Ne evveli var ne sonu.
Ne akıştır ki bu, dalgalarında
dağlıdır alnı en mukaddes putun
Kızgın demir damgasıyla sukutun.
Gebedir her sukut bir yükselişe.
Kabil mi karşı durmak
bu köpürmüş gelişe?
Heraklit, Heraklit!
akar suya kabil mi vurmak kilit?
116. yaş günün kutlu olsun büyük usta....