Kalpaksız Kuvayı Milliyeci, katıksız Atatürkçü, yurtsever, antiemperyalist gazeteci yazar Uğur Mumcu, kahpece öldürülmesinin 25.'ci yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı. Bu etkinliklerden biri de Kuşadası'nda idi. Uğur Mumcu'nun yeğeni Evren Mumcu, değişik yönleriyle anlattı sevgili amcasını...
Bir de hiçbir yerde yayınlanmamış bir mektubunu paylaştı Uğur Mumcu'nun. Ağabeyi Ceyhan Mumcu'ya yazdığı mektup, 13 Mart sonrası yattığı Mamak Cezaevi'nden gönderilmiş. 'Merhaba ' diye başladığı mektubunda şöyle diyor Mumcu;
"Parasız yatılı hayatıma devam ediyorum. Okumak, havalandırma saatlerini 'volta' atmakla vakit geçiriyorum. Geçen Çarşamba Evren geldi, bayağı büyümüş. Güzel güzel konuştu benimle.
Seçim sonuçlarına çok sevindim. Sevindim ama Orhan Veli'nin;
"Sarhoş oldum da yine seni hatırladım.
Sol elim, acemi elim, zavallı elim..."
şiirini hatırladım.
Akgünlerin yolunun Erbakan'ın tespihinden geçmeyeceğini anlamak ne kadar güç geliyor bazılarımıza..."
Evren Mumcu toplantıda bazı ilginç noktalara da parmak bastı. Örneğin Uğur Mumcu'nun son yazılarında sürekli CIA-MOSSAD-BARZANİ üçgeninden söz ettiğini, İran'la ilgili herhangi bir imada bulunmadığı halde, cenazesinde sürekli "Mollalar İran'a" sloganları attırıldığına, önceden hazırlandığı izlenimi yaratan pankartlar taşındığına işaret etti.
Uğur Mumcu Mamak Cezaevi'nden serbest bırakıldıktan hemen sonra askere alınmış Tuzla Piyade Okulu'nda 3 aylık yedeksubay eğitimine gönderilmişti. Hem gazeteci, hem de Hukuk Fakültesi'nde asistan olmasına karşın, eğitim sonunda "Kötü hal ve düşünce sahibi olduğu" iddiasıyla yedeksubaylık hakkı elinden alınmış er olarak Ağrı'nın Patnos İlçesi'ne gönderilmişti.
Uğur Mumcu o dönemi anlatan anılarını "Sakıncalı Piyade" adlı kitapta toplamış, harika bir eser ortaya koymuş, oyunlaştırılan eser uzun süre sahnelenmişti. Onca eziyete ve işkenceye karşın kitabını şu cümlelerle bitirmisti;
"Bu tür işlemleri Silahlı Kuvvetlerimizin tümüne bağlamak ve bundan kaynaklanan sonuçlar çıkarmak yanlış olur. Bu ordu hepimizindir. Bu gibi işlemler, bir faşist dönemin gelip-geçici haksızlıklarından biridir.
Evet, evet ne olursa olsun, ben Patnos Dağları'nda halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı,emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında onbinlerce para alan orgeneral olmaya değişmem."