Duydum ki çekik gözlü insanların ülkesinde başladığın yolculuğa ara vermeden devam ediyormuşsun. Etrafımızda dolaşmaya başlamışsın. Hatta sınırımızı aşıp Avrupa'ya ulaşmışsın. Bir iyilik yap bize uğrarsan kapıyı üç kere çal. Yoksa başka türlü haberimiz olmaz. Haber vermesi gerekenler vermez, yazması gerekenler yazmaz.
Bu ülkede askerliğe elverişli olmayanlar askerlik yapmıyor, ama gazeteciliğe elverişli olmayanlar gazetecilik yapıyor. Hatta yönetim kademesinde yer alıyor. Yani durum biraz karışık.
Televizyonlara da güvenme... Onlar bizi ilgilendirmeyen ne kadar haber varsa yığarlar, ama bizim öğrenmemiz gerekenleri saklı tutarlar. Siyasetin kuyruğunda yaşayıp giderler. Özür dilerim seni siyasete bulaştırmak istemem ama durum bu..
Yalnız yorumcularımızın eline kimse su dökemez... Oturdukları yerden ne kahramanlıklar yaparlar ne kahramanlıklar. Süper güç falan tanımazlar. Bilgiye ihtiyaçları yoktur, görgüye ihtiyaçları yoktur. Ama konuşurlar...
“Bilgi olmadan nasıl bilgi verilir?” diye soracak olursan. Cevabını kendin bul. Biraz da sen bunalıma gir...
Mesela birisi geçen gün Ruslarla ilgili konuştu. Ülkedeki aklı başındaki herkes utandı. Bir tek o utanmadı. Hatta sırıta sırıta “Nasıl konuştum ama” havasındaydı. Seviye bu düzeyde anlayacağın. Konuşurlarken el kol şakaları yapmalarından korkuyorum.
Olmaz mı? Olur...
Bence buralara uğrayıp seviyeni düşürme...
Karizman çizilir...
Yoksa gelirsen tedbirimiz hazır. Mesela sen doğmadan önce AİDS diye bir mikrop türemişti. Onun da hakkından geldik.
Hatta bir televizyon muhabiri, “Aidsten korkmuyor musunuz?” diye gereksiz bir soru sormuştu. Karadenizli vatandaşımız, “Bize bir şey olmaz biz her gün hamsi yiyoruz” diye bilimsel bir açıklama yapmıştı.
Aradan çok zaman geçti. Artık koruma seviyemizi bir tık yukarı taşıdık.
Hamsiye artı olarak sabahları dut pekmezi...
Yani çok korunaklıyız. Buralara gelip de rezil olma...