28 Şubat kandil gecesi İdlib’den kara haber geldi.
Rus uçakları, İdlib’de askerlerimize hava saldırısı yapmış, 33 askerimiz şehit düşmüştü.
Çok sayıda askerimiz de yaralanmıştı.
Kahpece gerçekleştirilen bu hava saldırıları, yüreğimizi bir kez daha yaktı.
Her defasında, vatan sağ olsun, başımız sağ olsun diyorlar.
Buna itirazımız yok ama evlatlarını yitiren annelerin, babaların, yârini kaybeden kadınlarımızın kararan dünyalarına ne diyeceğiz?
Yanlış dış politikalar evlatlarımızı bizden alırken şehit yakınlarına “Başınız sağ olsun “ demek bir temenniden, bir teselliden öteye gitmiyor.
Bu sözcükler, yanan yürekleri söndürmüyor.
40 yıldır terör belasına binlerce şehit verdik.
Terörü bitirebildik mi, bu soruna bir çözüm bulabildik mi?
Şimdi de Ortadoğu bataklığına saplandık.
Ortadoğu bataklığı, çok sayıda terör örgütünün bir arada olduğu, birlikte barındıkları, birlikte beslendikleri karanlık bir bölge…
El Kaide, İŞİD, El Nusra, HTŞ, YPG gibi terör örgütleri buraya çöreklenmiş durumda.
Belleğinizi yoklayın, 2015 yılında Rusya ve İran, Esad’ı savunmak üzere devreye girince ABD de YPG’yi müttefik seçti.
Bu acımasız terör örgütlerine ABD’den, birçok Avrupa ülkesinden, Arap ülkelerinden silah ve mühimmat yağdı.
Bu silah ve mühimmatlar Suriye muhalefetine taşındı.
Sonrasında ne oldu?
Ne olacak Pandora’nın Kutusu açıldı.
Bunu fırsat bilen terör örgütleri El Kaide, İŞİD, El Nusra, YPG gibi örgütler Suriye’ye adeta çöktü.
Memleketi yönetenler, ister kabul etsin ister etmesin.
1 Nisan 2012’de İstanbul’da Suriye’nin Dostları Grubu Konferansı’nda alınan kararla “Suriye’nin dostları Suriye muhalefetini silahlandıracak.” denildi.
İşte alınan bu yanlış kararlar, Suriye’yi bir kan gölüne çevirdi.
Yıllardır bu bölgede yüzlerce şehit verdik.
Her şehit cenazesi olduğunda derinden sarsıldık.
Coğrafya kaderdir, dediler.
Bunun adı asla kader olamaz.
Şimdi soruyorum:
İdlib’de bizim ne işimiz var?
Libya’da bizim ne işimiz var?
Buralar vatanımız değil, ne halleri varsa görsünler, canları cehenneme, dememiz gerekirdi.
Vatan Türkiye’dir.
Vatan Milli Misak ile çizilmiş sınırlarımızdır.
Vatani görev, işsizlik mesleğine dönüşüyorsa, bu ülkede ulusal bilinç kavramı nerede kaldı?
Milli Misak ile çizilmiş vatan topraklarımızı elbette zenginiyle, yoksuluyla birlikte savunacağız.
Vatan toprakları o zaman ölmeye değer.
Vatan toprakları o zaman kutsal olur.
Her kader dediğimizde, her şehit verdiğimizde şehit cenazeleri yalnız kerpiçten yapılmış
köhne evlerin önüne geliyorsa burada bir yanlışlık var demektir.
Şehitlerimizin mekânları cennet olsun.
Yıldızlar o kahramanların yoldaşı olsun.
Kınalı yavrularımız şehit olmasın.
Anaların yüreği artık hiç yanmasın.